Zamanın İzini Kaybetmek...

563 19 0
                                    

Her zamanki gibi zaman durduğu yerde durmuyor, akıp gidiyor ve o çok beklenilen cuma günü de gelip çatıyor. Demir'in beni evden alma teklifini, sabahın köründe, elimde valizlerle o otobüs senin bu otobüs benim aktarma yapmak istemediğimden kibarca reddedemiyorum. Sabah, Demir gibi kurallara sıkı sıkıya bağlı, her şeyi en ince ayrıntısına kadar planlayan her insanın yapacağı gibi tamda olması gereken  saatte kapımın önünde bitiveriyor.

     Bu küçük kaçamak ikimizide fazlasıyla heyecanlandırıyor olmalı ki, haftalardır süren köşe kapmaca oyunumuzu unutup Ofise birlikte ve gülüşerek giriyoruz. Haliyle yeni bir dedikodu malzemesine oldukça aç olan bütün gözler deüzerimize çevriliyor. Bu istekli bakışların ardından içimden;  acaba öğlen ofisten birlikte çıkıp, meydanı boş bıraktığımızda neler konuşacaklar kim bilir? Diye düşünmeden edemiyor ve öğlene kadar sürecek göz  hapsi cezamı çekmek üzere Masamın arkasına sığınıyorum.

    Üzerimde toplanan bakışların neden olduğu bunaltıcı hava, birkac dakika sonra yerini hızlanan kalp atışlarına bırakıyor. Bir an önce öğlen olsun da Bodrum'a gidelim diye sabırsızlanıyor muyum ben ne? Olmaz diyordum ama oldu sanırım; kalbim duramıyor durduğu yerde Toprak’ı unutabilir miyim, bilmiyorum ama yaram soğuyor artık. Sanırım bir aşkı ancak başka bir aşk dindirebiliyor. Her ne kadar aramızdaki ilişki bozulmasın, aramıza etiketler girmesin diye çabalasam da; kalbim, sakin kalmama, aklı başımda hareket etmeme izin vermiyor üzerindeki ölü toprağından bir an önce kurtulmak istiyor.

     O sabırsızlıkla beklediğim öğle vakti geliyor sonunda .Bir şeyler değeşecek, bu değişim iyi mi olur kötü mü olur; bilmiyorum ama bu haftasonu  bir şeyler değişecek, buna eminim. Neyseki artık değişimlerden korkmayacak kadar büyüdüm. Nasıl olsa hiç biri öldüremiyor insanı; sadece yaralayabiliyor o yaralarda bir gün mutlaka geçecek ya da acısına alışıp varlıklarını görmezden gelmeye başlayacağım bilmiyorum ama hala hayatta olduğuma göre bir umut var benim için.

     12’de işten çıktığımızda,  Demir Bey, uçuştan önce bir şeyler atıştırmak teklif ediyor, ben de kabul ediyorum. Şu an geldiğim noktaya reddemediğim bu yemekler sayesinde geldim zaten, o yüzden hiç bir yemek teklifinin reddetmeyi  aklımdan ucundan bile geçirmiyorum.

    Çokta vakit kaybetmemek adına yol üzerinde bir cafeye oturuyoruz. Bu sefer ki konumuz aşklar ,evlilikler artan boşanma oranı ,evliliğin gerekli olup olmadığı gibi günün anlam ve önemine uygun konular. Onunla konuşurken zaman farklı akıyor sanki, saatime bakmayı unutuyorum bizim gibi telefonuna saatine bakmadan duramayan zamana takıntılı bir nesil için ne kadar büyük lüks bu; uçağı ,otobüsü kaçırırım diye gece uyku uyuyamayan ben , bugün  saatimi kontrol etmeyi unutuyorum .Saati farkettiğimizde çoktan iş işten geçmiş bile ama sinirlenmiyoruz uçağı kaçırdık diye hayıflanmıyoruz; gülüyoruz sadece aptallığımıza aman diyoruz arabayla gideriz hem yol arkadaşınız iyi olduktan sonra uzun seyehatten güzel ne var?

      Ne güzel yol anılarımız olacak birlikte. Hem ben değil miydim yaşlanınca anlatacak anılarımın olmamasından endişelenen? Her zaman en kestirme yoldan gidersem, en kolayını seçersem nasıl güzel hikayeler biriktirebilirim ki?  Bütün güzel anılar ,deneyimler eninde sonunda ulaştığımız sonlar da beklemiyor ki bizi, varış noktamıza giderken geçtiğimiz yolarda birikiyorlar, bazen en güzel anılara yaşayabilmek için en uzun, en karışık yolu seçmek gerekmez mi zaten?  İşte Demir'le vakit geçirmek bu yüzden güzel; onunlayken en olumsuz şeyden bile bir anlam çıkarıp koyabiliyorum önüme. Bu yolculuk için heyecanım giderek artıyor. İnsanlar birbirini en iyi yolda tanır derler, onu daha da fazla tanımak için sabırsızlanıyorum. Bu yolculuk, aramızdaki şeyin ne olduğuna karar vermek için iyi bir fırsat olabilir. Belirsizlik iyiden iyiye yordu bizi. Olursa olur olmazsa da hayatımıza bakarız daha fazla birbirimizden vakit çalmaya ne hakkımız var ki?

‘’O zaman benim arabayla gidelim.’’ diyerek bölüyor düşüncelerim .

‘’Sanırım başka seçeneğimiz yok.’’

‘’Bence böylesi daha iyi oldu, insanlar birbirini en iyi yolda tanırmış ne de olsa.’’ Gülümsüyor.

Bu adam film yıldızı olsaymış diyorum bir Hollywood yakışıklılığı var üzerinde.

Onunkinin yanında sönük kalmıştır muhtemelen ama gülümsememle kaşılık veriyorum gülümsemesine ‘’Bende halimden memnum valla, hem bu kadar yakışıklı şöförü nerden bulucağım bir daha.’’adama resmen yakışıklı diyorum nereden geliyor bu ceseratim acaba birisi benim çayıma bir şeyler mi attı ki?

‘’Benim için zevk.’’diyor.

Hesabı ödüyor, arabayı uzak bir yere parketmiştik ama acelemiz yok nasılsa, sahil kenarında romantik bir yürüş yapıyormuşçasına yavaş yavaş yürüyoruz kaldırımda.

Bir Hayal'in Peşinde (Tamamlandı) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin