Gelecekteki Haline Bir Dön Bak İstedim

955 25 0
                                    

Oldukça lüks görünen bir restoranın önünde duruyor, aracı valeye verip içeri geçiriyoruz. İçerisi çok gösterişli, herkes çok şık giyinmiş. Üzerimdeki kot ve tişörtle hiçte buraya aitmiş gibi durmuyorum. Oldukça pahalı bir takım elbise giymiş olan bir görevli hızlı adımlarla yanımıza geliriyor. Suzan Hanım'a selam verip halini hatırını soruyor, uzun süredir kendisi ve kıymetli eşinin Restoranlarını şereflendirmemesinden yakınıyor, sözde bir kusurları olduğunu zannedip çok üzülmüşler. Bu aşırı kibar konuşma tamamlanınca bana dönüp başıyla selam veriyor. Normalde rezervasyon yapmadan girebileceğiniz bir mekana benzemiyor ancak çok özledikleri bu özel misafirlerine rezervasyon soracak değiller. Görevli bize masamıza kadar eşlik ettikten sonra ne sipariş vereceğimize karar vermemiz için bizi yalnız bırakıyor.

Ortamın sessizliği beni daha da geriyor, menü elimde duruyor ancak bir türlü dikkatimi toplayıp inceleyemiyorum onu . Tek düşündüğüm kendi kendimi düşürdüğüm bu tuzaktan nasıl kurtulabileceğim.

''Karar verdin mi?'' diye soruyor.

''Aslında çok aç değilim. ''diyorum. (Ee o zaman burada ne işim var)

Garsonu çağırıp adlarını hatırlamamın mümkün olmadığı bir kaç yemek ismini ardarda sıraldıktan sonra, pahalı bir şişe şarap siparişi veriyor. (Oo demek ki bu gece uzun olacak)

Huzursuzluğu her halinden belli, anlatmak istediği bir şeyler var ama lafa nasıl gireceğini bilemiyor gibi. Birbirimize bakıp kibar kibar tebessüm alışverişi yapıyoruz.

''Çalışma performansından çok memnunum.'' Diye başlıyor lafa. ''Böyle devam edersen medya sektöründe çok başarılı olursun. Bu sektör zor bir sektördür gecesi, gündüzü; hafta sonu , başı yoktur bu tempoya herkes ayak uyduramaz; sen ayak uydursan eşin, dostun, ailen ayak uyduramaz.'' Diye devam ediyor.

''Erkek arkadaşın bu tempodan memnun mu? ''diye soruyor. Belli ki onun eşi bu tempodan pekte memnun değil . Kendine dertleşecek insan arıyor olmalı ancak şu an çok yanlış sularda yüzüyor, benim onun derdine derman olmamı bir kenara bırakın kadını iyice dertli yapmasam iyi. Neyse bu akşam onu dinlemek için buradayız o yüzden gerçekleri biraz değiştirmeye karar veriyorum. Toprak'ın çok anlayışlı olduğunu söylüyorum. Aslında bu bir yalan sayılmaz Toprak bu tempodan tabi ki memnun değil ama bu tempoya ayak uydurmakta benden bile daha başarılı hiçbir zaman eve geç gelmemden, bitmeyen hafta sonu mesailerimden, onu hep geri planda bırakışımdan şikâyet etmedi bizimkilerin deyimiyle 3+1 geniş, ferah bir adam Toprak. Ben bile onun olduğu kadar anlayışlı olamıyorum kendime karşı. Ancak ilişkimiz onun kadar anlayışlı değildi ne yazık ki, benim tempom ilişkimizi çok yormuş dört buçuk senedir tazeliğini koruyan ilişkimiz son 6 ayda kuruyup gitmiş tadını tuzunu kaybetmişti sanki. Yüz ifademin ağızımdan dökülen sözcükleri desteklediği söylenemez ancak Suzan Hanım'ın beni bunun farkına varacak kadar dikkatli incelediğini sanmam.

''İlk başlarda hep öyle anlayışlı olurlar. Zamanla hepsi değişir, kocanı bırak çocukların bile yalnız bırakır seni. Sonrası malum kendini çocuğun yaşında bir kızla içki içip dertleşirken bulursun.''(bu ne demek şimdi!!) Her neyse kadın baya bunalmış zaten buna takılmayayım şimdi diyorum, ya kırdığı potun farkında bile değil ya da sözlerinin insanları incitmesi umurunda değil. İkinci kadehini doldurmaya başlayınca, bu geceden sağ kurtulmanın tek yolunun, benimde en az onun kadar hızlı olmam olduğunu fark ediyorum . Hem böylesi ikimiz için de çok daha iyi. Zannediyorum ki o da bu gecenin unutulmasını tercih eder aksi durumda ikimizi de ekstra sendromlu bir pazartesi bekliyor olacak. O kadehini yavaş yavaş doldururken ben şaha kalkıyorum ve kadehimi dikip, boşalan kadehi doldurması için Suzan Hanım'a uzatıyorum. O ise bir yandan kadehimi doldururken, bir yandan da konuşmaya devam ediyor; kocasından çocuklarından bahsediyor, en azından ben öyle tahmin ediyorum çünkü ikinci kadehle birlikte kafam güzelleşmeye başladı bile sohbete odaklanamıyorum neyse ki o da sadece anlatmaya odaklanmış. Ha duvara anlatmış ha bana o kadar umurunda değil dinleyip dinlemediğim. Saatime bakıyorum saat gece yarısını geçmiş, alkollüyüm ve yarın pazartesi yani şu anda Suzan Hanım'ın dünyası yıkılsa umurumda olmaz çünkü tek derdim yarın o yataktan nasıl çıkacağım. O konuşmaya devam ediyor ne hakkında olduğu umurumda değil, şu an kafamı masaya koyup uyusam bile yeter. Bütün konsantrasyonumu '' hadi eve gidelimmm artık" diye bağıran göz kapaklarımı açık tutmak için kullanıyorum. Bu yüzden arada yakaladığım ayrılık, boşanma, yalnızlık, sevgisizlik gibi kelimeler dışında konuşmayı takip edemiyorum.

''Yaa Hayalcim iyi bir kariyerin bedeli böyle oluyor.''diyor. ''Sen benim gençliğime benziyorsun o yüzden bana iyi bak belki bende senin gelecekti haline benziyorumdur.'' Son cümle beni yakalamakla kalmıyor, kollarımı sıkıca kavrayıp beni sarsmaya başlıyor, biraz önce 5 dakika uyuyalım n'olur diye yalvaran gözlerim kocaman açılıyor. Kafamın da ki güzellik hızlıca kayboluyor. Herhalde elli yaşında yalnız, sevgisiz, hayattaki tek başarısı 7/24 çalışmak olan birisi olmak kimsenin hayat amacı değildir, pek tabi benim de böyle bir hedefim yok. İşin kötü yanı benim gidişatımda bu yönde çalışma saatlerim pek az sayılmaz son dönemlerde ailemle, arkadaşlarımla buluşmayı bırakın telefonda bile görüşemez oldum. Gelen aramaları bile ya işte olduğum için açamıyorum ya da iki çift laf etmek için bile halim olmuyor. Üstelik yalnızlıkla aram pek iyi değil evde yalnız kalmayı sevmem ;yalnız sinemaya, filme, konsere gitmek favori aktivitelerim değildir. İşte tam da bu yüzden bu cümle beni sarsıyor. Ben çok basit duran bir cümlenin analizini derinlemesine yaparken o soruyor:

''İyi misin sen?''

''Sanırım şarap çarptı''

''Çarpar tabi bazı insanlar bu kadar hızlı su bile içemez.''

Buna edecek bir itirazım yok, dahası gerçekten de biraz fazla hızlıydım sözlerini onaylamaktan başka şansım yok maalesef.

''Hmm evet sanırım biraz hızlı oldu''

''Ee hadi kalkalım o zaman ''

(Lütfeennn) ''Siz nasıl isterseniz''

Hesabı istiyor.

Ödemek için hamle bile yapmıyorum yanımda o kadar nakit olması imkansız (Allah bilir ne kadar tuttu, mekanı görmüş olsaydınız ne demek istediğim anlardınız) kredi kartımın şifresini hatırlamak içinse fazla sarhoşum.

Restorana girerken bizi karşılayan (siz onu aşırı kibar diye hatırlarsınız) görevli hem hesabı getiriyor hem de bizi eve bırakmak için şoförlerinin beklediği bilgisini veriyor. Arabaya kadar yürümekte bile zorlanacak kadar sarhoş olan bizlerin böyle bir teklife hayır demesi imkansız (aklı olan biri bizi o halde arabanın yanına bile yaklaştırmaz.)Ama sarhoşluğun şanındandır sarhoş olduğunuzu kabul etmezsiniz kesinlikle bünyeniz çok aşırı sağlam ve alkole dayanıklıdır. Suzan Hanım' da sarhoşluğu kesinlikle kabul etmiyor arabayı kullanabileceğinden oldukça emin. Neyse ki bizim aşırı kibar görevli aklı başında birisiymiş de (adam kim bilir neleriyle uğraşıyor) buradan tek başımıza ayrılmamıza izin veremeyeceği konusunda oldukça net. Birkaç başarısız denemeden sonra Suzan Hanım buradan kendi başına ayrılmasının imkansız olduğu gerçeğini kabulleniyor. Yarım saatlik konuşmadan sonra görevlinin refakatiyle aracımızın yanına gidiyoruz. (Şimdi ben bu adamcağızı yalakalıkla falan suçladım da adam hayatımı kurtardı bir yerde bu saygıdeğer abimiz olmasa ben Suzan Hanım'ı mümkün değil bu halde araba kullanamayacağına ikna edemezdim, sonrası malum zaten.) Suzan Hanım araca binmeden önce görevliye teşekkür ediyor ve ''Görüşürüz'' diyerek, aracın arka koltuğuna geçiyor ben de görevliye her şey için teşekkür ediyorum ancak görüşürüz demiyorum, diyemiyorum çünkü bir gün bu restorana gelip yiyip içecek kadar zengin olacağıma dair inancım hiç yok. Biz arabaya bindikten sonra görevli bize iyi geceler dileyip kapımızı kapatıyor. Şoför aracı çalıştırmadan nereye gideceğimizi soruyor adresi tarif edemeyecek kadar yorgunum neyse ki teknoloji imdadıma yetişiyor da telefonumdaki GPS'i açıp, kayıtlı ev adresimi seçiyor ve telefonu şoföre uzatıyorum. Araba hareket etmeye başlayınca gözlerimi kapatıyorum ve eve varıncaya kadar da açmıyorum. Araba durunca Suzan Hanım'ın arka arkaya birkaç defa tekrarladığı adımı duyup uyanıyorum ancak toparlanmam birkaç saniyemi alıyor. Arabadan inen şoför kapıyı benim için açıp, arabadan inmeme yardımcı oluyor. Yukarı kadar eşlik edebileceğini belirtiyor ancak gerek olmadığını söyleyip teşekkür ediyorum. Suzan Hanım'a da iyi geceler diledikten sonra apartmanın kapısına yöneliyorum. Araç ben içeri girene kadar hareket etmiyor. Merdivenleri sendeleyerek çıkıyor, evin kapısına gelince içindeki anahtarları bulmak için çantamı karıştırmaya başlıyorum. Tahmin ettiğimden daha kısa bir sürede anahtarları buluyorum. Arabada yaptığım kısa şekerleme bana iyi gelmiş olacak ki anahtarı çokta zorlanmadan deliğe sokmayı başarıyorum.

Bir Hayal'in Peşinde (Tamamlandı) Where stories live. Discover now