Bodrum'da Düğün Bir Başka...

587 21 7
                                    


Her şey gibi bu buluşmalarda rutinleşiyor belli bir süre sonra, her hafta birbirimizden kaçıyor, hiç konuşmuyoruz; sadece pazar mesailerimiz ve bu mesailerin ardından gerçekleştirdiğimiz yemeli içmeli; bol bol gülmeli ve hoş sohbetli ödül yemeklerimiz var birbirimizi tanımak için. Onunla her konuşmam yeni bir şeyler katıyor bana; yavaş yavaş değiştiriyor, büyütüyor beni. Akıl hocam olarak görmeye başlıyorum onu ama ateşle barut da, her zamanki gibi, yan yana durmakta zorlanıyor ve patlamak için saniyeleri sayıyor adeta.

     Hala kırıkları canım acıtan kalbim, onunla bir şeyler yaşamaya hazır değil henüz. Her ne olacaksa en doğru zamanda olmalı ve henüz o doğru zamanın gelmediğini hissediyorum. Erken atılacak her bir adım beni yavaş yavaş toparlayan bu adamı ve bu arkadaşlığı kaybetmem anlamına geliyor. Böyle bir kayıbı göze alamam, Toprak’tan sonra Demir’i de kaybedecek lüksüm ne yazık ki yok.

     Yine bir pazar mesaisi sonrası, tam da içinde yaşadığım o küçük dünyamı sorgulamalık bir mekâna götürüyor beni ama bu akşam diğer akşamlarda olduğu gibi laflar lafları açamıyor bir türlü, bu akşam Demir’in üzerinde anlamsız bir sessizlik var. Haftalık bu konuşmalar beni hayat akışına ayak uydurmak için motive eden tek şey olduğundan, bu gecenin böyle sessizce ellerimin arasından akıp gitmesine kayıtsız kalamıyor ve aramızdaki bu  sessizliği yarıda keserek ben başlatıyorum konuşmayı.

‘’Ne o çok sessizsin aşık mı oldun yoksa?"  Bu çocukça konuşma girişimiyle birlikte, kaçmaya çalıştığım bir konuşmanın tam da ortasında buluyorum kendimi.

Gülüyor.

"Unuttun mu onu artık?"

Kimden bahsettiği çok açık ama vakit kazanmam gerek, bu yüzden anlamazdan geliyorum kimden bahsettiğini.

"Kimi?" .

"Şu meşhur bilekliği sana vereni" Gözleriyle boş bileğimi işaret ediyor ve o anda fark ediyorum ki son aylarda sürekli bileğimde taşıdığım, hatta duşa girerken bile çıkarmaktan hoşlanmadığım bilekliğimi, bugün takmayı unutmuşum.

"Bilmem düşünmemeye çalışıyorum onu ama 4 buçuk seneden bahsediyoruz unutmak istiyor muyum ondan bile emin değilim.’’

"Daha mutlu olmak için unutmalısın. Geçmişi bırakmadan bir geleceğe sahip olamıyor insan, ne yazık ki. "

"Belki de. "

"Unutmaya karar verdiğinde haberim olsun."diyor harika gülüşüne eşlik eden bir göz kırpmayla.

Ben, kalp atışlarımı hızlandıran bu sözlere ne karşılık verebileceğini düşünürken, şansım yüzüme gülüyor ve telefonum çalmaya başlıyor.  Arayan Selen. (adını daha yeni duyorsunuz ama en yakın arkadaşım olur kendileri,bazen kendi hikayeme öyle odaklanıyorum ki etrafimdaki insanlardan bahsetmeyi unutabiliyorum ne yazık ki. Aman aramızda kalsın) .

"Ya kusura bakma bunu açmam lazım,;en yakın arkadaşım haftaya evleniyor da kriz durumları bilirsin."

"Tabi tabi aç sen"

Telefonu alıp "izninle" diyerek kalkiyorum masandan.

"Selen! sen büyük dostsun valla sana beşi bir yerde takıcam. Nerden hissetin şu an beni kurtarman gerektiğini?"

"Noldu? Beşi bir yerde almaya kalktında kuyumcuda esir mi kaldın? Altın kaç para haberin var mı senin?"

(Zor durumdayım dediğinde iyi arkadaş: "Ah canım hayırdır noldu?"  

En iyi arkadaş: ‘’Altın kaç para oldu haberin var mı?’’ işte bizim böyle dostlara ihtiyacımız var.)

"Selen! Ben zor durum diyorum, sen ne diyorsun allah aşkına dalga geçme ya. "

" İyi anlat ya noldu?"

"Demir'i biliyorsun ‘’bana onu unutunca haberim olsun. ’’ dedi. Ne demek şimdi bu ben ne diyeceğim şimdi bu adama?"

"Ay şu Demir'i çok merak ediyorum düğüne getirsene onu sen. "

"Düğüne??  Bodrum’da olan hani?? Saçmalıyorsun sen ha, adam benim neyimde düğüne çağıracağım ben onu? Hem de şehir dışında kalmalı malmalı düğüne. ‘’

‘’ Banane ya, ben anlamam gelin benim, benim dediğim olur. Beşi bir yerde de kalsın sen bana en taşından bir Demir getir hahaha."

"Delisin hahaha."

"Altın falan istemez sen bana mutluluğunu getir kuzum."

"Iyy çok romantiksin Selen. Bu evlilik işleri yaramadı sana bir daha mı düşünsen?"

"Neyse hadi kapa şimdi telefonu, arkadaşım seni düğününe çağırdı de, de de konu dağılsın"

"İyi be iyi bu arada sen niye aramıştın?"

"Yok bir sey ya kaynanamı çekiştircektim de konuşuruz sonra öptüm bye."

"Bye."

Selen'in insana hayat enerjisini geri kazandıran sesindeb aldığım gazla yüzümde kocaman yayılan gülüşümle geri dönüyorum Demir'in yanına dönüyor ve lafı hiç uzatmadan şak dalıyorum  konuya :

"Önümüzdeki haftasonu planın var mı?"

"Teklife bağlı. "

"Arkadaşımın düğününe gel."

Şaşkınlıktan ağızındaki birayi püskürtme üzereyken boğulmayı göze alarak son anda yutuyor yudumunu. Beni ağızdan fışkıracak biradan korumak için gösterdiği bu çaba hoşuma gidiyor doğrusu. (Şimdi siz bu mu kahramanlık Hayalcim o kadar mı düştü beklenti Allah aşkına diyor olabilirsiniz ama bence çaba çabadır hem alkol tüm kötülüklerin anası değil miydi canım? Tamam tamam kabul ediyorum biraz abartım ama keyfim çok yerinde bırakında anın tadını çıkarayım canım, son usta adam ben islanmayayim diye boğulmayı göze alıp, hayatını koydu ortaya :))

"Sen beni düğüne mi davet ediyorsun?"

"Ben değil arkadaşım" ( hatta şu an kuzenim seslendiyor beni. ) Yani tabi bende isterim gelmeni eğlenceli olur. Bu arada Bodrum’da düğün. " 

"Ha bi de Bodrum’a çağırıyorsun. Yani arkadaşın çağırıyor.Tabi madem gelin hanım davet etmiş düğün gününde kırmayalım onu."

Bir kaç saniye gözlerimin içine baktiktan sonra gülerek  devam ediyor. "Yani tabi seninde yanımda olman hoşuma gider eğlenceli olur." Cümlesini bir noktayla değilde büyük bir kahkahayla tamamlayınca, benim de ona eşlik etmekten başka çarem kalmıyor .

Bir Hayal'in Peşinde (Tamamlandı) Where stories live. Discover now