Biz Şimdi Neyiz?

876 25 3
                                    


Nerdeyse hiç uyumadan geçirdiğim uzun bir pazarın ardından pazartesiye merhaba diyorum. Herkesin suratında benzer donuk ifadeler var sanki herkes bir maske takmışta maskelerinin arkasında tatlı uykularına devam ediyorlarmış gibi. Ofiste pazartesiler hep can sıkıcıdır, insanlar birbirine günaydın bile demez. Kimsenin suratında mutluluğu çağrıştıracak bir ifade göremezsiniz. Günün en popüler sözü ''off pazartesilerden nefret ediriyorumdur.'' Bunlar bütün ofisin sessizce kabul edip sorgulamadan uyduğu yasalar gibi.

Masama geçiriyorum amacım kocaman bilgisayar ekranımın arkasına saklanıp uymak, daha mesai saatine 15 dakika var bu bile benim için büyük nimet. Kafamı masaya koyuyorum, başım çok ağırıyor. Bugün işerlerimi hızlıca bitirip eve gitmenin hayalini kuruyorum.

Kulaklarımda adımın çınlamasıyla uyanıyorum . Ofisin dedikodu dağıtım merkezi olma görevini icra eden Funda, bir yandan beni dürterken bir yandan da herkese bakın mesai saatinde uyuyan var aa dostalar edasıyla arka arkaya adımı haykırıyor.

''Ne var Funda ya, niye avazın çıktığı kadar bağrıyorsun? '' Uykudan uyandırılmış olmanın siniriyle benimde sesim yüksek çıkıyor.

''Esas sen niye bağrıyorsun?''

''Başım çok ağrıyor Funda. Ne var bir şey mi oldu?''

''Oo Hayal Hanım uzun bir geceydi heralde''

'' Noldu söyliyecek misin? Funda.''

''İyi be tamam seninlede iki şakalaşmaya gelmiyor. Suzan Hanım aradı dahilin yarım saattir çalıyor sen duyup uyanmayınca ben açtım Hayal lavaboda dedim.''

''Lavaboda !! Maşallah güzel bahaneymiş telif hakkın al bence''

''Ne deseydim canım bir saattir uyuyor Hayal, telefonu bile duyamayacak kadar akşamdan kalma mı deseydim?''

''Ne bir saati ya? Abartma, şurada bir on beş dakika kestirdik ne var yani insanız sonuçta.'' Funda cevap vermeye bile tenezzül etmeden telefonunu burnuma dayıyor.

''Saat kaç canım benim?'' diye soruyor. Oo ohaa ben bir buçuk saat nasıl uyumuşum ya?

Panik içinde ayağa fırlıyorum koşar adımlarla Suzan Hanım'ın odasına doğru gidiyorum. Ya şimdi bu kadın çok fazla şey biliyorsun seni öldürmem lazım deyip beni işten çıkarmaz di mi? Valla kimseye anlatmam Suzan Hanım ya, zaten sarhoştum dinleyemedim bile sizi ben. Aferin Hayal ne güzel ya bir de kadına hem sen kimsin ki, ben seni ne diye dinleyeceğim de de kadının suratına seni kovmak için hiçbir soru işareti kalmasın aklında. Off ya , bu kadın niye çağırdı ki beni sabah sabah?

Kapının önündeyim öğretmenler odasının kapısını çalmaya çekinen bir liseli çekingenliğiyle tıklatıyorum kapısını. (Bazı şeyler hiç değişmiyor.)

''Suzan Hanım, günaydın. Beni çağırmışsınız.'' Suzan Hanım önündeki dosyalardan kafasını kaldırıp bir günaydın deme zahmetine bile girmiyor.

''Geç otur.'' Diyor. Geçip oturuyorum. Acaba o dosya ne dosyası kesin benim dosyam bir yolunu bulup kovacak beni , kovarsa dava açma hakkım var mı acaba? Şey desem mesela beni zorla yemeğe götürdü rızam dışında yedirdi içirdi beni , hayat hikayesini anlattı bana zorla bu adam kaçırmaya girer dava açsam kesin kazanırım bence.

Sonunda kafasını dosyadan kaldırıyor. Meğer önündeki dosya gelecek yaz sezonunda yayınlamayı düşündüğümüz bir programın dosyasıymış, o program hakkında birkaç soru soruyor. Ben o kadar hüsnü kuruntu yaptım onun hakkında dedikodu yapmayayım diye kovulcağımı falan sandım ama bence bu kadın dün hayat hikayesini anlattığı kişinin ben olduğumun bile farkında değil, muhtemelen bulayım bir enayi götüreyim bir içimi boşaltayım falan dedi. (Aşk olsun ya ben de aramız kuvetli bir bağ var sanmıştım.)

''Hayall''

''Ee-efendim.''

''Sen iyi misin? Daldın gittin.''

''İyiyim, Suzan Hanım sadece yorgunum.''

''Akşamdan kalma demek istedin herhalde.'' ( Kimle sarhoş olduğun farkında ve hala kovulmadım ee sorun yok o zaman)

Sadece gülümsüyorum.

''Çıkabilirsin.'' Diyor. Kapıya gidiyorum, tam kapıdan çıkacakken bir şansımı deniyeyim diyerek dönüp : ''Suzan Hanım, ben bugün biraz erken çıkabilir miyim? Kendimi pek iyi hissetmiyorum da.''

''Olur''Normalde o kadar çok soru sorar ki tamam ya vazgeçtim ben neden mesaiye ye kalmıyorum ki hem, en iyisi mesaiye kalayım ben dedirttirir insana ama bu sefer hiçbir şey sormuyor.(Ayy bu kadın sevdi beni bence arkadaş gibi bir şey olduk biz kesin. Suzan Hanım size bir soru sorabilir miyim biz şimdi neyiz?)

Rahatlamış halde çıkıyorum odasından (bugün de kovulmadık çok şükür) meraklı bakışlar eşliğinde giriyorum ofise. Bu meraklı gözler kesin Funda'nın işi Allah bilir ne dedi insanlara ne var şurada azıcık kestirdiysek nolmuş yani. Aldırmıyorum Oscar almaya giden oyuncu gibi süzülerek gidiyorum masama. Canım siz istediğiniz kadar süzün beni, ben Suzan Hanımla kanka oldum sayılır artık sırtım yere gelmez benim haha.

Masama oturup telefonumu alıyorum elime ''Hayatım'' dan measj var. Herhalde günaydın mesajı attım diyorum. (Çünkü hep atar!!) Mesajı açıyorum.

''Hayalcim eve erken gelmen mümkün mü? Konuşmak istediğim önemli bir şey var.''(dırım dırımm ) Ya bir teker teker gelin ama Suzan Hanım'dan yırtım diye sevinirken şimdi Toprak önemli bir şey konuşmak istiyor. Ne yani Toprak sen de beni sevgililikten mi kovacaksın? Tamam farkındayım son zamanlardan verimsiz çalışıyorum ama hiç uyarmadanda kovmak yakışıyor mu sana? Hem de sana 20 sene sonrada burada ol dedikten sadece bir kaç saat sonra. Kesin bu 20 sene olayı korkuttu bunu evlenmek falan mı istiyorum zannetti acaba? Ben hazır değilim konuşması falan mı yapacak benimle. Ben de evlenmeye çok meraklı değilim senle ama 4 sene oldu yani daha kaç sene lazım senin benim için hazır olmana?

''Erken geleceğim zaten. Bir sorun yoktur umarım?''

''Kaçta gelirsin?''

''Nolduu Toprak merak ediyorum?''

''Gelince anlatıcam uzun biraz.''

(Saat 11.00 de sevgilisiyle yukarıdaki konuşmayı gerçekleştiren Hayal'in öğleden sonra 15.00 gibi işten çıkacağı ve eve gidişin trafiksiz ortamda bir buçuk saat sürdüğü biliniyorsa Hayal saat kaçta tamamen çıldırmış olur? Şıkları sayıyorum.

A) 14.00

B) 13.00

C) 12.00

D) 11.00

E) Hemen Şimdi

Doğru cevap tahmin ettiğiniz gibi E şıkkı)

Günün geri kalanını gözüm saatte, insanların bana getirecebilieceği işlerden kaçmaya ve kendime çok yoğunum süsü vermeye çalışarak geçiriyorum. Böylece kimse yanıma gelip bir şeyler sorumuyor, söylemiyor. Neyse ki bu aralar işler çok yoğun değil ve günlerden Pazartesi hiç kimsenin (üstüne üstlük bir çok kişi haftasonu mesaisi yapmışken ) birilerine bir şey söyleyip kendi başlarına iş açma niyeti yok.

Gün öyle böyle bitiyor. Saat 15.00 olunca çantamı alıp meraklı bakışların eşliğinde odadan çıkıyorum. Sabah izin aldığım için Suzan Hanım'ın odasına uğramıyorum bile bu durum ofistekilerin merak seviyesini de artırıyor haliyle. Ben şu kapıdan çıktıktan sonra herkes yanındakine dönüp ayy nereye gitti bu şimdi?, İstifa mı etti acaba? Ayy kesin kovulmuştur bu geri zekâlı işe yaramazın tekiydi zaten vb. konuşmalar yapmaya başladıklarından eminin.

Bir Hayal'in Peşinde (Tamamlandı) Where stories live. Discover now