Fakir ama Gururlu Bir Hayal...

694 23 0
                                    


Hayatımdan bir gün daha geçip giderken ve ben bu duruma  hüzünlenmekten ziyade yaşasın eve gitmeme az kaldı diye sevinirken, gözümü  saatin üstünden alamıyorum. Saat 18.58, bir yandan kalan şu son iki dakikada geçsin diye beklerken  öte yandanda etrafımda olup bitenleri izliyorum; anlaşılan o ki benden başka mesai saatinin bitmesini sabırsızlıkla bekleyen bir Allah'ın kulu yok ortalıkta, sanki hiç birisinin eve gitmeye niyeti yokmuş gibi bir halleri var.

Bakalım bu yaranma çabaları kaç gün daha böyle devam edecek. Bu insanların bu kadar çok ve asla bitmek bilmeyen ne işleri var anlamak zor ama zaten bu benim problemim de değil. Benim tek bir  derdim var, o da; bir an önce kendimi bu samimiyetsiz insanlardan uzaklaştırıp, günün gerikalanını kendinle başbaşa geçirmek. Tüm bunları düşünürken gözüm bir kez daha saatle buluşuyor ve bingo kalan son iki dakikayı da yiyip bitirmişim çok şükür. Çantamı alıp, kaçar gibi çıkıyorum ofisten ancak koridorda herhalde günün şu saatinde görmek isteyeceğim en son insanla yani; Demir Bey'le karşılaşıyorum.

''Saat yedi oldu mu ya?''

''Saat 19.02.''

''Aa bugün mesaiye mi kaldın? Genelde saat 19.00 olduğu gibi çıkardın.''
Her ne kadar içimden "Ne var be, ne var? Mesai bitti mi bitti, illa bütün hayatımızı size adıcaz, ofiste yatıp kalkıcaz di mi sizi tatmin edebilmek için." diye saydırsamda. Kendimi böyle ifade etmektense ''İşlerim bitti.''  diye açıklıyorum kendimi kibarca.

''Bir beş dakikan var mı? Odamda konuşabilir miyiz?''

Bilenbilir bir kaç dakika önce iki dakikanın hesabını yapıyordum ama hala bir işe ihtiyacım olduğunu göz önünde bulundurarak ;

''Tabi'' diyorum yüzümde beliren sahte gülümsememle.

Odasını kapısını açıp, önden beni buyur ediyor, hemen arkamdan odaya girdikten sonra odanın kapısı kapatıyor ve lafı hiçte dolandırmadan doğrudan giriyor mevzuya.

''Hayal, bir sorun mu var?''

''Bence yok, sizce var mı?''

''Bence var. Suzan Hanım senin çok çalışkan olduğundan bahsetmişti. Sana dikkat etmem ve eğer seni iyi bir şekilde değerlendirebilirsem senden çok başarılı bir televizyoncu çıkarabileceğim konusunda uyarmıştı beni. Ancak; bir ay geçmiş olmasına rağmen Suzan Hanım'ın bana sözünü ettiği o kızla tanışma fırsatım olmadı henüz. Bu, bana karşı gösterdiğin bir tepki mi?''

(Evet canım ya her şey seninle ilgili zaten.)

''Yo sizden ziyade; kendime gösterdiğim bir tepki bu. '' diyorum mırıldanarak.

''Anlamadım.''

''Şey bu aralar biraz yorgun hissediyorum kendimi de o yüzden çok fazla mesaiye kalamıyorum. Ayrıca işlerimde yetiştiriyorum, mesaiye kalmamı gerektirecek bir durumda olmuyor.''

''Ekibimdeki en hızlı kişi sensin o zaman, baksana diğerlerine gece gündüz çalışıyorlar yinede yetiştiremiyorlar. Keşke herkes senin gibi olsa. Madem çok hızlısın, sen kendi işine ek olarak beni asiste et.''

( Asiste et dedin ve beni kaybettin canım. Eğer yardım deseydin bir şansın olabilirdi belki.)

''Teklifiniz için çok teşekkür ederim ama şu sıralar daha fazla iş yapmaya degilde; kendime ait zamana ihtiyacım var.''

''Merak etme karşılığını alacaksın.''

İş hayatı da böyle bir şey işte, her şey bir şekilde paranın etrafında dönüyor, her sorunun fazladan verilecek bir kaç yüz lirayla çözülmesi bekleniyor. Eğer size verilecek ekstra bir işi yapmaya gönüllü değilseniz, bunun tek nedeni de olsa olsa paradır.

Hafif bir gülümsüyorum.''Demir Bey şimdi size çok ilginç bir şey söyleyeceğim. Sorun para değil; sorun bu dört duvar, hayat akıp gidiyor ve para zamanı durdurabilecek kadar güçlü değil; öyle her kapıyı açamıyor yani sizin anlayacağınız.''

Demir Bey şaşırıyor haklı olarak, ben bile şaşırıyorum kendime; ben niye böyle Yeşil çam filimlerimdeki gibi fakir ama gururlu genç kıza  dönüştüm ki birden bire? Çok teşekkür ederim ama bu teklifinizi geri çevirmek zorundayım falan desem olmazdı sanki normal insanlar gibi. Ben bu kafamın içinde hiç yaşanmayan sahneleri canlandıra canlandıra kendimi iyiden iyiye film yıldızı gibi hissetmeye başladım artık.

Demir Bey gülmeye başlıyor. Valla bana bravo insan delirtme konusunda çok başarılıyım. Keşke böyle bir meslek dalı olsaydı da; zengin olup paraya para demeseydim. (İnsanlara her şey para değil demek kolayda benim içinde her konu eninde sonunda paraya bağlanıyor işte. Benim insanlara nutuk çekmeye kalkmadan önce içimdeki bitmek bilmeyen projelerine rağmen bir türlü yırtamayan o beyaz yakalıdan kurtulmam lazım önce. )

''Hayal çok entresan bir kızsın gerçekte. Ben sadece maddi olarak demiyorum ki; çok fazla şey öğrenirsin benim yanımda. Madem Suzan Hanım sende bir ışık gördü ben de o ışığı daha fazla parlatmak istiyorum.''
(Etkileyi konuşma dersleri vol. 1. İçimdeki ışık patladı şu anda buraya bir ambulans alabilir miyiz? )

''Tepkim için kusura bakmayın Demir Bey, gaza geldim herhalde birden.''

''Sorun değil. Hayal bak ne diyeceğim benimde işlerim bitti, seni bir akşam yemeğine çıkarmamda sorun var mı? Orda devam ederiz konuşmamıza.''(Ya bunlarda ne meraklı beni yemeğe götürmeye. Hayır işi falan gibi bir şey desem öyle kara kuru, yemeğe ekmek bulamamış bir tipte yok bende ama bilemedim valla. )

''Olur.''

Odasından çıkarken yine kapıyı açıp, önden benim geçmem için müsaade  ediyor. ( Klasik ben Avrupa gördüm canım hiç opmeyeyim centilmeni işte illa o kapı açılıp tutulacak. Ay ne derdim varsa bu adamla benimde, bir türlü yaranamdi adamcağız bana. ) Onun odasından çıkıp, birlikte açık ofislerin önünden geçerken tüm bakışların üzerimize çevrildiğini düşünmeden edemiyorum.

Bir Hayal'in Peşinde (Tamamlandı) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin