Tabelalara Gerek Yok Yolun Sonu Bir Şekilde Çıkıyor Sana Nasıl Olsa..

525 18 0
                                    

Eşyalarımı bırakıp sahile doğru iniyorum hiç bir yerde tabela olmadığı için mutfağın yerini yanımdan geçenlere sormak zorunda kalıyorum kocaman şehirde yaşamama rağmen birisine yol sormayalı yıllar olmuş. Telefonlarımız götürüyor bizi gitmek istediğimiz her yere . En büyük korkumuz birilerine şuraya nasıl gidilir diye sormak olmuş,  insanlarla iletişim kurmaktan korkuyoruz resmen. Toprak’ın neden tabela koymadığını düşünmüyorum bile, çok belli, insanlar birbirine bir şeyler sorsunlar,konuşsunlar ,iletişim kursunlar istiyor. Burası onun için tatil yaptığınız bir otelden fazlası bir hayat görüşü, altarnetif bir dünya kurmuş burada. Teknoloji olmasaydı , zaman eskisi gibi daha yavaş aksaydı, insanlar hala birbirleriyle konuşsaydı nolurdu onu görmek istiyor. Kendi sosyal deneyini yapıyor burada.

Orta yaşlı bir çifte rastlıyorum.

‘’Pardon mutfak ne tarafta?’’

‘’Bizde yemeğe gidiyoruz isterseniz bize eşlik edebilirsiniz?’’diyor kadın.

Onlarla yürüyorum beni tanımak istiyorlar, gerçekten bilmek istiyorlar öyle sırf sessizlik olmasın diye değil gerçekten tanımak, merak etmek onların ki. Adım ne?, Ne iş yapıyorum? , Neden geldim buraya? Her şeyi öğrenmek istiyorlar ben de normalde her şeyi soran insanları pek sevmem ama seve seve cevap veriyorum bu çifte sanırım sorun samimiyette, gerçekten sorulan sorular o kadar rahatsız etmiyor beni. Onlar da İstanbul’dan trafiğinden yoğun iş saatlerinden bıkmış, emekli olana kadar farketmemişler bile bu bıkkınlıklarını böyle bir hayatın varlığını görünce farkediyormuş insan nasıl boş yaşadığını aman kızım sakın diyorlar hangi para kıymetli saatlerinden daha değerli olabilir? İnsan lüksün, gösterişin peşine düşmezses elbet kazanır hayatta kalacağı kadar parayı . Ama sahte hayaller pazarlıyorlar insanlara, yaşamak için çok daha fazlasına ihtiyacın olduğuna inandırıyorlar seni .Mesele basit yaşamakta aslında iş bulunca, çalışıp molaya ihityacın olunca tatil yapmakta çokta düşünmeden. Onlar bunun farkına geç varmışlar neden yıprattık kendimizi bu kadar bilmiyoruz diyorlar . Sende hayatını böyle harcama kızım diye nasihat veriyorlar bana her zaman alternatif bir yol vardır diyorlar. Mutfak kısmına gelince çok teşekkür ede ede ayrılıyorum yanlarından hem bana verdikleri öğütler için, hem kim olduğumu gerçekten öğrenmek istedikleri için, hem de bana buraya kadar eşlik ettikleri için. Yüzüm güle güle gidiyorum Toprak’la Pelin’in oturdukları masaya sesleri biraz gergin geliyor. Kuvvetle muhtamel benim yıldırım gibi ortasına düştüğüm ilişkilerini tartışıyorlar gergin ortamı neşeli halimle dağıtıyorum daha kendimi iyi hisetmiyorum dememin üzerinden 1 saat anca geçmiş  , şu anki neşeli halim onları şaşırtıyor.

‘’ Seni bu kadar neşeli görmeyeli çok uzun zaman oldu.’’

Biz birbirimizi görmeyeli çok uzun zaman oldu, ama gergin olan ortamı daha da germemek için bu konuda konuşmamayı tercih ediyorum.

‘’Çok tatlı bir çiftle tanıştım. Tabela koymama fikri işe yarıyor bu arada.’’

Toprak bunu hangi amaçla yaptığını anladığıma şaşıryor ama hoşunuda gidiyor çünkü onu hala sevdiğimi söylemenin birçok yolu var onun açıklamasına hiç ihtiyaç duymadan neyi neden yaptığını anlamamda bunlarda biri. Pelin anlamıyor neden bahsettiğimi:

‘’Ne alakası var ki tabelanın tanıştığın çiftle?’’ Pelin’nin bunun nedenini anlamaması çok normal aslında bunlar çok ince kurgular. Pelin şuana kadar olmayan tabeların farkına bile varmamıştır muhtemelen Toprak’ın farklı düşünme tarzını anlayabilmesi de zaman alacaktır elbet, ben ondan 4.5 sene öndeyim. Pelin’in sorusunu cevapsız bırakıyorum.

‘’Çok acıktım yemekte ne var?’’

Arkamda ki masayı işaret ederek

‘’Şuradan istediğini alabilirsin masadaki her şeyi Sevda Abla köylülerden aldıklarıyla yapıyor hepsi organik senin anlayacağın hepsi de çok lezzetli.’’ diyor Toprak.

İştahımın daha da kabardığını ifade etmek için dudaklarımı yalıyorum masadan kalkmadan önce. Tek tek sıralanmış yemeklere göz gezdiriyorum, masadaki her şey çok lezzetli gözüküyor. Böreklerin, çöreklerin ,gözlemelerin yanında egeye özgü otlardan yapılmış çeşitli yemekler, zeytiyağlılar,  zeytinler, bahçe domatesleri, salatalıklar, karışık sebze kızartmaları birer birer dizilmiş. 5 yıldızlı otelerin süslü açık büfelerinden ziyade maaile yazlık tatillerinin doyum olmayan kalabalık sofralarına benziyor, herkes kendi evinde gibi rahatça hareket ediyor burada. Sevda Abla’nın tabaklara biraz daha ekleyeyim ısrarına rağmen kimse yiyeceğinden fazlasını almıyor.  Bir kişi bile Sevda Abla’ya ellerine sağlık demeden geçip oturmuyor yerine tarif alanlar bile var. Yemeğimi almak için sıraya giriyorum önümdeki otuzlu yaşlarında olduğunu tahmin ettiğim bir kadın benim buradaki ilk günüm olduğunu fark ediyor. Bu insanlar senelerce aynı apartmanda yaşadığı insanları tanımayanlarla aynı kişiler olabilir mi gerçekten? Burada insanın farkındalığını artıran şey ne olabilir? Bu farkındalık buraya mı özgü yoksa, bu insanlar hayatlarına verdikleri mola sona erdiğinde bu farkındalık da kaybolup gidecek mi? Önümdeki kadın bana sırasını vermeyi teklif ediyor sırf burada ilk günüm olduğu için. Gösterilen bu hoşgörü bünyeme fazla geliyor doğrusu, abartılı bir nezaket olarak yorumluyorum bunu önce. Sonra kızıyorum kendime bir türlü kurtulamadığım önyargılarımdan dolayı belkide doğalı budur ancak kalabalık içinde koşuşuturarak yediğimiz yemeklerimizde bu nezaketi unuttuk hep yetişecek şeylerimiz var çünkü , başkasının acelesini düşünemeyiz önce kendi acelelerimiz var ilgilenmemiz gereken, başkasına veremeyiz sıramızı önümüze geçmek isteyen olursa bağırır çağrırız. Trafikte önümüzde normal seyirinde giden arabayı bile taciz ederiz korna sessimizle neden bizim istediğimiz hızla gitmiyor diye işte böyle zamanın kölesi haline geldikçe unutuyoruz  nezakatin hoşgörünün ne olduğunu , tahammülsüz yaratıklara dönüşüyoruz. Böyle düşününce etkileniyorum kadının bana yaptığı jestten, küçük hoşgeldin hediyesinden daha şehri atamadım belkide üstümden önce her şeye bir kuşku duyuyorum düşünceli, sevecen insanları sindirmem zaman alıyor. Herkes ne kadar farkında etrafında olup bitenin, herkes tanıyor tatilini beraber geçirdiği insanları yeni biri gelince hemen farkediyorlar. Tanımdağınız insanlar tarafından önemsenmek varlığınızı hissedilmesi ne kadar güzel . Yolda yürürken size omuz atıp sonra ufak bir özürü bile size çok gören varlığınızı yok sayıp yoluna devam eden insanlardan sonra bu kadar önemsenek insanı  nasıl etkilemez, nasıl mutlu etmez? Kendimi farkedilmeye değer hissediyorum . Suratimdaki gülümseme tanıstığım, konustugum her insanla birlikte biraz daha büyüyor , biraz daha fazla yayılıyor yüzüme . Sıra bana gelince Sevda Abla'ya selam veriyorum o da anlıyor buraya daha yeni geldiğimi,

‘’Hosgeldin kızım’’ diyor. Sanki beni yıllardır tanıyormuş gibi sıcacık .

"Abla"diyorum "nasil tanıyorsun bu kadar insanı ? Nereden anladın yeni geldiğimi?" Sorum şaşırtıyor onu "Ahh canım ‘’diyor.’’ Nasıl bilmez insan yemeğini paylaştığı, aynı sofraya oturdugu insanı" işte boyle hissediyor burada calışıyor gibi değil evinde tanrı misafirlerini ağırlıyor gibi. Bunlar Türkiye’nin birçok yerinde hala normal şeyler aslında kendimizi gerçeklerden soyutlayan biziz belkide bir İstanbul hayali yaratıp kendimize, mutlu hissettiriyoruz kendimizi madem hepimiz mutluyuz niye duramıyoruz durduğumuz yerde? Hep bir aktivite arayışı içindeyiz. Cuma mesainin bile bitmesini bekleyemiyoruz çok sevdiğimiz, hastası olduğumuz şehirden kaçabilmek için . Hep bir huzur arayışımız var .Yoga mı yapmıyoruz ,doğa yürüşleri mi, nefes terapilerimi daha huzurlu daha mutlu bir hayat için bunlar böyle zorlamaya gelecek duygular mı gerçekten? Sorunumuz ne bizimi, bu huzur nerede, neden kaçar ki bizden? Hışırdayan ağaç yapraklarında, kayalara vuran dalgalarda, yüzünüzü okşayan tatlı meltemde , bana kendimi mutlu hissetiren insanlarla bekledeğim bu yemek sırasında olabilir mi huzur? Çünkü değişik bir duygu var içimde kafamdaki kaygılar uçup gitmiş gibi kalbim bile daha yavaş atıyor en basit şeyler hatta normalde sinir olduğum şeyler bile güzel geliyor gözüme.

Bir Hayal'in Peşinde (Tamamlandı) Where stories live. Discover now