Mutluluk Gibi Bir Şeydi Ama Kimse Mutlu Olmadı...

671 20 4
                                    


   Herhalde insanın en başarısız olduğu şey kendini bir şeylerin yolunda gittiğine ikna etmek olsa gerek; bütün bir gün boyunca tam da istediğim hayatı yaşadığım ve aslında derinlerde bir yerlerde sahip olduğum şeylerle mutlu olduğuma ikna ediyorum kendimi ancak tam oldu artık deyipte kendimi kaleme yani evime attığımda her şey yeni baştan başlıyor sanki. Evin o kapısı kapanınca olanlar oluyor. Bütün mutluluğum evde beni karşılayan zifiri karanlık ve olağanüstü o sessizlikle dağılıp gidiyor. Sonrası gözyasları, birkaç hüzünlü, üzüntümü ikiye katlayan şarkı ve kendi kendime aslında böyle, olduğum gibi ne kadar da iyi ve mutlu olduğumu defalarca tekrarlama ve kapanış.

    Günlerim, gecelerim hep böyle  kendi kendimi mutlu olduğuma ve benim için en iyisinin gitmek değil de kalmak olduğuna ikna etmeye çalışmakla geçip gidiyor.  Hep derlerdi bize mutluluk içimizde diye; işte neredeyse o söz konusu mutluluk onu arıyorum. Bu aralar her gece uykuya dalmadan yineliyorum ne kadar mutlu olduğumu ve her sabah aynanın karşısında ne kadar mükkemel bir hayatım olduğuna ikna etmeye çalışıyorum kendimi. Ne kadar çok söylersem bunları, o kadar hızlı gerçeğe dönüşeceğine inanıyorum içten içe.

    Ben kendimi tüm bu yalan dolana inandırmaya çalışırken, zaman da akıp gidiyor, durmuyor durduğu yerde . Toprak gittikten sonra masamda birikmeye başlayan işleri toparlamaya çalışmaktan yazın gelişinin farkına bile varamıyıyorum. Üzerimden koca bir kış geçip gitmiş, yaz gelmiş, hatta geçmiş  ama bırakın 2 haftalık tatil yapmayı daha ayağımı suya sokacak fırsat bile bulamamıştım.

Bu arada ofisteki herkes yazın gelişiyle gevşedi de gevşedi mesai saatini bitmesini bile bekleyemiyorlar artık . Bense özel hayatımın sıkıcılığından sanırım haftasonu mesailerine sardım. Hem etrafta boş boş dolaşıp "Ayy haftasonu şuraya gittim tek kelimeyle mükemmeldi" , "O otel biraz pahalı ama değer", "AA kız o da mı evlenmiş" ve benzeri söylentiler gelmeyince kulağıma daha rahat odaklanabiliyorum işime. Ayrıca ofistekiler bana resmen kıl, ofise gelen her müdürle çok iyi anlaştığım için sanıyorum tam bir yalaka olduğumu düşünüyorlar, ben yanlarına gidince bir sessizlik oluyor; herkes çok işi olduğunu söyleyip, maaşlarının başına dönüyorlar. Ancak tabi bu durumun beni çokta üzdüğünü söyleyemem,  zaten çokta meraklı değilim ofistekilerin lise arkadaşlarının abartılı düğünlerini ya da 2 yumurtaya tonlarca para döktükleri o çok popüler mekanları dinlemeye.

Hatta bir tanesini hakkımda dedikodumu yaparken yakaladım ama bozuntuya vermedim hiç. Geçen Demir Bey'in ofisinden çıktım  kendi ofisime geçiyorum; sol köşede oturan sinsi gelmiş Funda'nın yanına(benim yan masa) diyor ki: ''Aman dikkat et Funda valla baksana odasından çıkmıyor sevgili midir nedir? İspiyonlar vallaha her şeyi.Bu arada sen biliyor musun, cidden ne ayak bunlar?'' Funda'yla göze gözel geldik o an, o tabi hemen kurtardı kendini  ''Yok canım, ne alakası var? Ne çok seviyorsunuz aşklı meşkli hikayeleri. '' diye attı kızı başından kız ''Aman be sende'' diyerek bir döndü ki arkasını kızcağız, karşısında ben. Kıpkırmızı oldu suratı, gülümsedim sadece gülümsedim. Bu aralar biraz büymüş, olgunlaşmış hissediyorum kendimi insanlarla boş boş tartışmalar yapamak çok anlamsız geliyor, kurşunun bile işlemediği fikirleri benim söyleyebileceğim hangi kelime deiğiştirebilir ki? Söylediğim her sözcükten başka anlam çıkarmaya çalışacak insanlar, verdiğim her tepki yaptıkları dedikoduyu doğralamak anlamına gelecek. Sanki hiç bir şey olmamış gibi sesimi bile çıkarmadan masama geçtim, moralimi bile bozamamak , kaale alınmamak daha çok  bozdu onu, buna eminim. Sen hayatını benim yaşadıklarımı merak ederek geçiriyorsun ama sen benim hiç umrumda değilsin, ne yaparsan yap demek en güzel ceza, bir insanın saçını başını yolsanız böyle etki bırakamazsınız üzerinde.

Neyse Pazar mesaileri diyordum bazen güzel anlar, anılar katabiliyor hayatınıza. Bir Pazar yine evde oturmaktan sıkılmış yazın sıcağında yapacak hiç bir şey bulamamış halde erkenden ofiste buluyorum kendimi; belki de benim konfor alanım burası belki de, mutlu olduğum kendimi sürekli içine attığım yer. Hepimiz farklıyız birbirimizden kimimiz yollarda buluyoruz mutluluğu, dünya bile dar bazılarımız için, bazılarımız içinse ufacık bir ofis bile yetiyor da artıyor. Kimimiz her günümüzü farklı yaşamaktan, yeni şeyler yapmaktan hoşlanıyor kimimiz monotonlukta bulmuş aradığı huzuru . Ben de canım sıkılınca ofisime koşuyor masamdaki kocaman bilgisayarın arkasında saklanarak kaçıyorum sorunlarımdan, yalnızlığımdan. Evde yalnız kalmak hoşuma gitmiyor ama ofisteki yalnızlıkta bir o kadar huzur veriyor bana. Kapıda duran güvenlik selamlıyor beni :

Bir Hayal'in Peşinde (Tamamlandı) Where stories live. Discover now