3) Songül'ün Kanaması Oluyor

1.1K 14 0
                                    

Birkaç saat sonra...

Neyi var Selami abi, niye kanaması olmuş?

– Bu kızın ailesi nerede?

– Anlattım ya abi, şehir dışındalar. Bir anda rahatsızlandı. Bu halde kimseye götüremezdim, ben de senin yanına getirdim.

– Adı ne bu kızın?

– Songül.

– Bak Yasin! Bu kızın yaşı daha çok küçük. Vajinası zorlandığı için kanaması olmuş. Al bu reçeteyi, tok karnına ver bu ilaçları.

– Tamam abi, hallederim.

– Yasin, başına iş alacaksın oğlum. Bir daha böyle bir şey olursa babana söylerim.

– Bir daha olmaz abi, söz..

Yasin, yürümekte zorlanan Songül'ü, Doktor Selami'nin evinden çıkarttı, kendi evine götürdü ve yatağına yatırdı. Birkaç saat sonra, Songül'ün kendine geldiğini gören Yasin:

– Songül, sana hamburger aldım. Kalk karnını doyur.

Gözlerini açmakta zorlanıyordu Songül.

– Ne oldu ki bana?

– Bayıldın ya, hatırlamıyor musun? Kanaman da olunca seni Selami abiye götürdüm. Meraklanma bir şeyin yokmuş. Karnını doyurduktan sonra bu ilaçları içmen lazım.

Yataktan doğrulmaya çalışan Songül:

– Ne için o ilaçlar?

– Söyledim ya, içmen gerekiyor. Hem sana sürprizim de var.

Karnını doyuran Songül, Yasin'in verdiği ilaçları içti.

– Eeee, neymiş o sürpriz?

– Çok güzel bir şey öğrendim. Kızlık zarın esnekmiş, doğumda bozulurmuş. Artık sadece öpüşmek zorunda değiliz.

Yasin'in söylediklerine sinirlenen Songül:

– Ne diyorsun sen Yasin! Ben canımın derdine düşmüşüm, her yerim ağrıyor, sen kızlık zarından bahsediyorsun. Bu muydu sürprizin? Yatıyorum ben, çok yorgunum.

– Neyse ya, yat zıbar. Ben içeri gidiyorum.

Songül, sabah saat altı olduğunda köpeklerin havlama sesleriyle uyandı. Mide bulantısı az da olsa geçmişti ama kasıklarındaki ağrı devam ediyordu. Doğruldu ve yatağın kenarına oturdu.

– Yasin, neredesin!

Ayağa kalktı ve salona doğru yürüdü. Kafası, koltuğun arkasına dayalı bir şekilde sızmış olan Yasin'i gördü. Masanın üzerinde, ikiye bükülmüş, kapak kısmı folyo ile kaplanmış pet şişe vardı. Kapağın üstüne özenle açılan küçük deliğin çevresi sapsarıydı. Salonu çok kötü bir koku kaplamıştı ve televizyon da açıktı. Songül, "Bu yeni galiba" diye düşündü. Camların hepsini açtı.

– Yasin, kalk sabah oldu. Annem uyanmadan eve gitmem lazım.

Songül'ün söylediklerinin çoğunu anlamıyordu Yasin, gözlerini hafifçe araladı:

– Dur be kızım, rahat bırak beni.

– Ulan şu mereti ne zaman kullansan başka biri oluyorsun. Ne halin varsa gör, ben eve gidiyorum. İlaçları da aldım.

– Defol git yaa!

Dışarısı daha aydınlanmamıştı. Apartmana doğru yürürken "ışıklar hâlâ kapalı, annem daha uyanmamış" dedi içinden. Sürekli açık bırakılan apartman kapısını iterek içeri girdi. Sessiz bir şekilde eve girdi ve hemen odasına gitti. Üzerini çıkarttı ve kendisini yatağın üzerine bıraktı. Dün gece yaşadıklarını düşünmeye başladı. Bir süre sonra annesinin sesiyle açtı gözlerini.

– Songül saat 9 oldu, kalksana şu yataktan!

Songül kendini o kadar yorgun hissediyordu ki, gözünü kapatıp açması üç saat sürmüştü.

– Kalkıyorum anne. Her sabah böyle uyandırmak zorunda mısın?

– Yüzünü yıka, kahvaltı hazır, anneye de çemkirme!

Yatağından kalkmadan; "Akşam Yasin ne demişti. Kızlık zarım esnekmiş, doğumda bozulacakmış. Doğru mu bu acaba? Yasin bana yalan söylemez ki. Selami abi söyledi dedi. Kimse bu Selami. Babasının doktor arkadaşlarından biri olmalı" diye düşündü. Kafasındaki sorularla boğuşurken annesinin sesini tekrar duydu.

– Songül, bir daha söylemeyeceğim, kalk şu yataktan!

Songül (Kitap Oldu)Where stories live. Discover now