5) Songül, Yasin'le Konuşuyor.

1K 12 0
                                    

Songül'ü, acıyla kıvranan ruhu sabaha kadar onu uyutmadı. Sanki hiç sabah olmayacak gibi hissediyordu. Yaşadıklarını ailesine, özellikle babasına söylemeyecekti ama birine söylemesi gerekiyordu.

"Yasin'e söylemeliyim, beni sadece Yasin'im anlayabilir."

Yavaş yavaş güneş ışıklarının odaya dolmasını izledi. Güneş ışıkları bile yeterli gelmiyordu Songül'ün içindeki karanlığı aydınlatmaya. Yatağından kalktı. Kanlı iç çamaşırını, taytını ve çarşafı poşete koydu. Bir anda Yasin'in dedikleri aklına geldi.

"Hani kızlık zarım esnekti, doğumda bozulacaktı?

Eeee, bu kan ne o zaman?"

Dünü hatırlatan her şeyden kurtulmak istiyordu. Üzerine temiz eşofmanlarını giydi, mutfakta kahvaltı hazırlamakta olan annesinin yanına gitti.

– Anne, fırına ekmek almaya gidiyorum.

Songül'ün yüzüne bakmadan, iğneleyici bir tavırla:

– Sana da günaydın, ekmek var, gitmene gerek yok.

– Anne canım taze ekmek istedi.

Elindeki poşeti göstermemek için büyük çaba sarf ediyordu. Kapıya yönelen Songül'ün arkasından bakan Annesi.

– Songül, senin neyin var? Akşam da iyi değildin.

Ayakkabılarını hızlı bir şekilde giyen Songül:

– Yok, anne iyiyim, biraz sesim kısıldı o kadar.

– Çabuk git gel, kahvaltı hazır.

Songül, acımasız bir hayata açtı kapıyı. Sokakta tedirgin bir şekilde yürümeye başladığında, sanki güzel olan her şeyin ismi değişmişti. Sokaktaki herkes dün akşam neler yaşadığını biliyor gibiydi. Ona "orospu" dediklerini düşündü, bir an duraksadı. Nefes alışverişleri sıklaşmaya başladı. İçinden "sakin ol Songül, sakin ol" diyerek kendini sakinleştirmeye çalıştı. Bir süre sonra yürümeye devam etti. Evden yeterince uzaklaşınca, köşedeki çöp konteynerinin yanına gitti. Poşetin içindekilere son kez baktı. Çevresini kontrol ettikten sonra, bütün temiz duygularını, hayattan beklentilerini, hayallerini ve kanlı elbiselerini çöplerin arasına bıraktı. Yavaş adımlarla evine doğru yürürken kulağına sesler gelmeye başladı. "Orospu, küçük orospu." Dönüp arkasına baktığında kimseyi göremedi ama sesleri hâlâ duyuyordu. O seslerden, tüm insanlardan ve poşetin içindekilerden kurtulmak için koşabildiği kadar hızlı koşmaya başladı. Apartmanın içine de aynı hızla girdi. Kapının önüne geldiğinde nefes nefeseydi. Ayakta durmaya çalışırken eli zile dokundu. Kapıyı açan annesi Songül'ün bu halini gördüğünde telaşlandı.

– Ne oldu Songül?

Ne diyeceğini bilemeyen Songül'ün ağzından bir anda:

– Çok korktum anne, çok korktum, köpekler kovaladı.

– Gir içeri gir...

Kahvaltı masasına oturdular. Çatalındaki zeytine bakarak düşüncelere daldı Songül. Yasin ile konuşması gerekiyordu. Birine anlatması gerektiğini ve bu kişinin de sevgilisi Yasin olduğunu düşündü. O sırada annesinin telefonu çaldı. Arayan, Songül'den yedi yaş büyük ablası Seyhan'dı. Telefonu açtı annesi. Ablasının sesi net bir şekilde duyuluyordu.

– Aloo, anne.

– Efendim kızım.

– Anne, bu adam benim hayatımı mahvetti. Artık dayanamıyorum. Lütfen babamla tekrar konuş, eve geri gelmek istiyorum. Lütfen anne lütfen.

Songül (Kitap Oldu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin