68) Songül'ün Durumu Giderek Kötüleşiyor

529 3 0
                                    

      Saat 23.20 olduğunda Derya eve geldi. Songül'ün mutfağın sol tarafındaki duvara dayanarak uyuya kaldığını gördü. Songül'e yaklaştı:

– Abla uyan.

Songül'ün sırtı duvarın soğukluğu ile kaskatı olmuştu. Tek gözünü açtı.

– Sen misin Derya?

– Evet abla benim de, senin bu halin ne? Doğalgazı da açmamışsın. Ev buz gibi, bir de sırtını duvara dayayarak uyumuşsun.

– Yasemin geldi bugün. Canımı çok sıktı. O yüzden aklıma gelmedi doğalgaz falan.

– Hani şu bahsettiğin çocukluk arkadaşın Yasemin mi?

– Evet o.

– Nasıl bulmuş ki burayı?

– Onu ben de anlamadım ama dünyanın lafını etti.

– Bana garip geldi bu durum ama neyse artık. Hadi sen kalk da yerine yat. Donmuşsun burada.

Derya, doğalgazı açtıktan sonra üzerini değiştirmek için gittiğinde Songül de salondaki çekyata oturdu. Kısa bir süre sonra Derya da salona geldi.

– Abla, sen yemek yedin mi? Ben çok açım bir şeyler hazırlayacağım.

Sağında oturan Derya'ya döndü Songül,

– Nohut yemeği yapmıştım, sen kendine hazırla. Ben hiç bir şey yemeyeceğim, canım istemiyor.

Derya mutfağa gittiğinde önce ocağın üstüne, sonra buzdolabına baktı, Songül'e seslendi.

– Abla, yaptığın nohut yemeği nerede?

– Ocağın üstünde.

– Ocağın üstünde bir şey yok abla. Sen yemek yaptığına emin misin?

– Yaptım dedim ya.

Mutfağın altını üstüne getiren Derya, Songül'ün yaptım dediği nohut yemeğini bulamadı. Mutfakta bir şeyler atıştırdıktan sonra salona geldi.

– Abla sana bir şey söylemem lazım.

– Söyle Derya.

– Nasıl diyeceğimi bilemiyorum ama patron senin bu ayki maaşını verdi, "Artık işe gelmesine gerek yok" dedi.

§§§

Her açtığımda nefret ettiğim günlüğüm..

"Biliyorsun, işim düştüğünde yazıyorum sana. Aslında çok mutluyum ama nedense kulaklarımı sağır eden korkutucu bir sessizlik var. Üç yanlış bir doğruyu götürüyordu ama bende bu farklı oldu sanırım. Bir yanlış tüm doğruları götürdü. Hayatımı iki bölüme ayırabilirim. 15'ten öncesi ve 15'ten sonrası. Öncesinde sevdiğim herkesten şimdi nefret ediyorum. Unutmadan bir şey daha söyleyeyim, geçen hafta işten atıldım. Atılma sebebimi soracak olursan, kısaca GEÇMİŞİM diyebilirim."

Derya'nın büyük ısrarlarına kulak asmayan Songül ilaçlarını almıyordu. Gördüğü sanrıları gerçek hayat ile karıştırmaya da başladı. Yarın akşam kızı ile buluşacaktı ama sokakta yaşayan insanlardan farksızdı. Birkaç gündür de beslenmek için sadece nefes alıyordu.

– Abla, ne yapıyorsun burada?

– Oturuyorum.

– Tamam da, dışarıda kar yağıyor ve sen balkonda tişörtlesin.

– Hava soğuk değil ki.

– Abla, gel içeri de biraz konuşalım.

– Konuşmaktan başka bir işe yaramıyorum zaten, konuşalım bakalım.

Derya, Songül'ün kolundan tutarak salondaki çekyatın üzerine oturttu.

– Abla, dinle beni. Gidelim doktoruna. Durumun çok kötü.

– Derya, bunu sana çok söyledim ama tekrar söyleyeyim. Ben hastaneye gidersem doktorum bana yatış verir ve ben o hastanede bir gece daha kalırsam bir daha buraya dönemem.

– Peki ne olacak böyle?

– Yarın kızım geliyor. Onu gördüğümde daha rahat nefes alıyorum. O benim toparlanmamda yardımcı olur.

– O zaman ilaçlarını iç bari. Kızın böyle görmesin seni.

– Derya, aklıma ne geldi biliyor musun?

– Ne geldi?

Sehpanın üzerindeki telefonu eline aldı Songül:

– Bak şu elimdeki telefona. İlk aldığım zaman şarjı çok uzun gidiyordu. Şimdi birkaç saat şarja takmayayım hemen bitiyor. Ben de bitiyorum bunun gibi ama zorluyorum işte. Beni ne zaman şarjdan çıkarttılar biliyor musun?

– Ne zaman abla?

– Hamilelik sürecinde tek dayanağım karnımdaki bebeğimdi. Bebeğimi kollarımdan aldıklarında beni şarjdan çıkartmış oldular. O günden beri kızıma beslediğim sevgi hayatta kalmamı sağlıyordu. Tam mutlu olmak istediğimde, mutluluğun saman alevi gibi olduğunu gösterdi hayat.

– Abla, seni anlıyorum ama ilaçlarını içmelisin, yoksa daha kötü olacaksın.

– Sen işe geç kalmadın mı?

– Abla, saat gece on iki. İşten yeni geldim ya.

Songül'ün telefonu çalmaya başladı. Arayan Vedat'tı.

– Alo.

– Vedat ben Vedat.

– Niye aradın?

– Konuşmamız lazım.

– Ne için?

– Konuşmamız lazım dedim. Yarın Mecidiyeköy merkezdeki AVM'de buluşalım.

– Benim işlerim var.

– Ne işin varmış. Kafeden postaladıklarını biliyorum.

– Vedat, ne istiyorsun benden. Bıraksana peşimi.

– Songül, sinirlendirme beni! Konuşmamız lazım dedim. Yarın Mine ile buluşacağınızı da biliyorum.

Songül, Vedat'ın buluşma teklifini kabul edip telefonu kapattı. Olan biteni anlamaya çalışan Derya:

– Ne diyor abla?

– Benimle konuşmak istiyormuş.

– Ne konuşacak ki?

– Bilmiyorum ama onunla buluşmam lazım.

– Buluşmak zorunda değilsin..

– Hayat sana ne kadar basit ve kolay geliyor değil mi Derya? Ben şimdi onunla buluşmazsam, ya kızımla bir araya gelmemi engellerse? Ben de meraklı değilim o pisliğin yüzünü görmeye.

Songül (Kitap Oldu)Where stories live. Discover now