27) Vedat, Songül'e Tokat Atıyor

688 11 0
                                    

Eve yaklaştığında şoföre inmek istediğini söyledi. Taksiden indi ve ağzına kadar dolu olan çantasının içinde anahtarını aramaya başladı. Evin kapısına geldi ama anahtarı hâlâ bulamamıştı. "Yoksa masada mı unuttum" diye düşündü. Sonra, çantasından hiç çıkartmadığı aklına geldi. İlaçlarının altında buldu anahtarını. Apartmandan içeri girdi. Kapıyı açmaya çalışırken, kapı kendiliğinden açıldı ve Vedat ile göz göze geldi. Vedat'ın cumartesi günleri yarım gün çalıştığını ve öğlen saatinde evde olduğunu tamamen unutmuştu. Fatma da pazartesi günü gelecekti zaten. Songül, günleri tamamen karıştırmıştı. Vedat çok sinirliydi.

– Neredesin sen Songül? Bir saattir seni bekliyorum!

Ne diyeceğini bilemedi. Vedat'ın Gözde'yi hiç sevmediğini de biliyordu.

– Songül, neredeydin diyorum sana?

Zaman kazanmak için ayakkabılarını çıkartmaya çalıştı.

"Ben yanlış bir şey yapmadım ama bu adama göre

yaptığım her şey yanlıştı."

Montunu asan Songül büsbütün gerilmişti. "Gerçeği söyleyeyim mi" diye düşündü. Islanmış üstünü değiştirmek için yatak odasına yürürken, kolundan tutan Vedat'ın çekmesiyle sarsıldı.

– Hangi cehennemdeydin?

Songül'ün artık cevap vermesi gerekiyordu. Vedat'ın onu dövdüğü günler gözünün önüne geldi.

– Gözde ile dükkân bakmaya gittik.

Vedat, aldığı cevap karşısında deliye döndü.

– Lan, ben sana kaç kere söyledim o kaşarla görüşmeyeceksin diye!

Vedat, nasırlı eliyle Songül'ün yanağına sert bir tokat attı. Yüzüne gelen tokatın etkisiyle kafasını kapının köşesine çarptı. Vedat banyoya girdi ve bağırmaya devam etti.

– Bir gün elimde kalıp, geberip gideceksin!

Songül kapının kenarında hem ağlıyor hem de acısını dindirebilmek için elini yanağına bastırıyordu. Yanlış bir şey yapmadığını düşünüyordu. Yaşadıklarına dayanamadı artık.

– Evlenmeseydin o zaman, silah zoruyla mı evlendirdiler seni. Çok meraklı değilim böyle yaşamaya...

Daha cümlesi bitmeden Vedat banyonun kapısını hışımla açtı.

– Ne dedin sen, ne dedin! Ben bayılıyor muydum lan sana! Çevrenin baskısı olmasaydı nah alırdım seni. Daha çocukken orospu olacağın belliydi. Gözde'nin bokunu yemekten vazgeçemiyorsun. Hem kızın da senin ne mal olduğunu biliyor. Niye seni aramadığını düşündün mü hiç?

Yaşama sebebi olan kızı onu gerçekten aramıyor, Songül aradığında da konuşmayı kısa tutuyordu. Akan gözyaşlarını elleriyle sildikten sonra, kendine doğru çektiği bacaklarını iki eliyle tuttu. Zaten uzak tefek olan Songül daha da küçüldü. O an yok olmak istedi.

Vedat, "Zırlaman bittiğinde çay koy." dedikten sonra üçlü koltuğa uzandı ve devam etti.

– Üç kuruş için it gibi çalış, bir de senin saçmalıklarınla uğraş. Kızım, deliysen söyle hastaneye yatıralım seni. Uğraşamam ben seninle!

Vedat'ın bu sözleri üzerine içini korku kapladı. Zaten sekiz ay akıl hastanesinde yatmış, düzeleceği yerde daha da kötü olmuştu. Hastaneden kurtulmak için Vedat'a yalvarmıştı. Yine aynı şeyleri yaşamak istemiyordu. Ayağa kalktı ve mutfağa doğru yürürken, yanağındaki acı da giderek artıyordu. Çaydanlığı eline aldığında avucunun içindeki kanı gördü. Yanağı kanamaya başlamıştı, giderek de morarıyordu. Çay koyacağı sırada damacanadaki suyun bitmiş olduğunu gördü. Vedat'a suyun bittiğini söyleyemezdi. Yavaş bir şekilde musluğu açtı. Çaydanlığa su doldururken Vedat arkasından geldi.

– Ne yapıyorsun sen? Yine musluk suyuyla mı çay yapacaksın? Yatakta kadınlık yapamıyorsun, bari mutfakta yap!

– Ne yapayım, dün akşam suyun bittiğini sana söyledim. Almamışsın, beni niye suçluyorsun?

– Ne zaman söyledin? Ben niye hatırlamıyorum? Diyelim söyledin. Sen alamıyor musun?

– Telefonla getirtelim dediğimde "onlar pahalı" diyorsun. Ben marketten 19 kiloluk suyu nasıl taşıyayım.

– Eee...

– Vedat, bir kere denedim biliyorsun, taşıyamadığımı sen de gördün.

– Yapma çay falan, istemiyorum.

Vedat mutfaktan çıktıktan sonra, Songül'de mutfağın köşesine doğru çekildi. Duvara sırtını dayadı, olduğu yere çömeldi. Bir süre sonra salondan Vedat'ın horlaması kulağına geldiğinde "uyumuş, köpek" diye geçirdi içinden. Son altı yıldır sürekli salonda yatan Songül, onun yattığı yatakta uyumak istemediği için Vedat'ı uyandırması gerekiyordu. Mutfaktan çıkıp banyoya gitti. Yediği tokattan sonra ilk defa yüzüne bakıyordu. Yanağında kocaman bir kesik vardı. Duş almak için suyu açtığında aklına iki yıl önce Vedat'ın banyonun kapısını açıp onu seks yapmaya zorladığını, karşı çıktığında da dayak yediğini hatırladı. Kıyafetlerini çıkartmadan önce aynı durum tekrarlanmasın diye banyonun kapısını kilitledi. Kıyafetlerini çıkardı ve sıcak suyun altına girdi. Su yanağındaki kesiğe değdikçe canı çok daha fazla yanıyordu. Hızlı bir şekilde banyosunu yaptı. Artık kulağına Vedat'ın horlama sesi gelmiyordu. Apar topar bornozunu giydi. Sessiz bir şekilde kapının kilidini açtı. Hemen yatak odasına girdi, pijamalarını aldı ve Vedat ile karşılaşmamak için hızlı bir şekilde banyoya geri döndü. Kıyafetlerini giyerken Vedat'ın, gardırobun kapısını sert bir şekilde kapattığını duydu. Banyoda uzun uzun yanağına baktı. Vedat uyuduktan sonra da salona geçti. Eline aldığı günlüğünün birkaç sayfasını çevirdikten sonra yazmaya başladı.

Sevgisiz Günlük

"Bağırmak istiyorum, yüksek sesle bağırmak. Ama kendimin bile korkacağını bildiğim için vazgeçiyorum. Konuşmanın hiçbir işe yaramadığını anladığımda, susmayı da tam anlamıyla öğrenmiştim. Bağırmak lükstü benim için. Anlattıklarım değil; anlatamadıklarım yakıyor canımı. Geçmişimle bu kadar başım beladayken, geleceğimi görmek çok zor. Belki bir gün, bu günlüğü okuyan biri olursa ona en büyük tavsiyem; "iyi ki varsın" diyenlerin hepsi senden kaçacak, buna emin olabilirsin!"

Songül (Kitap Oldu)Waar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu