14) Songül, Vedat'ın Ailesi İle Sıkıntılar Yaşıyor

790 12 0
                                    

Aradan 2 ay geçti. Evdekiler kendi aralarında yaylaya çıkmaktan bahsediyordu. Hem hayvanlarını otlatmaya, hem de doğa ile iç içe yaşamak için birkaç ay yaylada kalıyorlardı. Ailenin 3 tane büyük baş, 14 tane de küçükbaş hayvanı vardı. Hayvanlara gün içinde evin büyük kızı ile Songül'ün kaynanası bakıyordu. Yaylaya çıkma vakti geldiğinde; Songül, Vedat ve küçük kız kardeşin dışındaki herkes tüm hazırlıklarını yaptı. Songül ve Küçük kız onları yolcu ederken kaynanası:

– O çocuğu emzirmemiş olsaydın sana bırakmazdım. Neyse artık yapacak bir şey yok.

Kaynanasının söylediklerini dinler gibi yaptıktan sonra arkasını dönüp içeri giren Songül'ün ilk işi başörtüsünü çıkartmak oldu. Artık kocasından başka erkek yoktu evde, o da akşamları gelecekti.

Akşam olduğunda ev telefonu çaldı. Küçük kız telefonu açtı; arayan Songül'ün annesiydi. Yatak odasında bebeğini emziren Songül'e bağırdı:

– Songül, annen arıyor!

Bebeğini beşiğine bırakan Songül koşarak salona geldi. Telefonun ahizesini kulağına götürdüğünde, annesinin ağlamaklı sesini duydu.

– Kızım, nasılsın?

Annesinin sesini duymayalı uzun zaman olmuştu.

– İyiyim anne, bildiğin gibi işte. Sen iyi misin, babam iyi mi?

– Ben iyiyim de, baban iyi değil. Gitmediğimiz doktor kalmadı. Sanki hepsi ağız birliği yapmış gibi, "yapacak bir şey yok" diyerek geri gönderiyorlar.

– Anne, bugün herkes yaylaya gitti. Benim elimde olsa şimdi gelirdim yanınıza ama...

– Biliyorum kızım biliyorum, ben de babanı yalnız bırakamadığım için gelemedim yanına. Torunum nasıl?

– Çok iyi anne. Gün geçtikçe daha da hareketleniyor.

– Maşallah torunuma.

– Anne, ilk fırsatta yanınıza geleceğim. Her şey daha güzel olacak, buna eminim.

– İnşallah kızım, inşallah.

Songül yaşadıklarının çoğunu, kalp hastası olan annesine anlatamıyordu. Evinde mutlu olduğunu, sadece maddi sıkıntılar yaşadığını söylüyordu.

Akşam yemeği yedikleri sırada Vedat:

– Songül, önümüzdeki ayın ortasında çalışmak için İstanbul'a gideceğim. Birkaç ay orada kalmam gerekiyor.

– Ne güzel işte, ben de gelirim seninle.

– Sana da bir şey söylemeye gelmiyor. Hemen kendine pay çıkarıyorsun.

– Ya Vedat, ben buraya geldiğimde beri ailemi görmedim. Bugün de annemle konuştum. Babamın durumu iyice kötüleşmiş.

– Yine aynı konuya geldik, ya paramız yok paramız.

– Sürekli "paramız yok" diyorsun, sen nasıl gideceksin istanbul'a?

– Beni şirket götürüyor.

– Ben de annemden para isterim.

– Ya ne halin varsa gör, başımı ağrıtma yeter.

§§§

Songül sabah olduğunda, Vedat'ın dün akşam söylediklerini annesine telefonda söyledi. Annesi de, "bizde kalırsınız. Vedat'ın işi bitince geri dönersiniz" demişti.

Yayla soğuk olduğu için bir hafta sonra damat eve elektrikli soba almaya geldi. Bir gece kalıp tekrar yaylaya geri dönecekti. Songül'ün, ilk günden beri bu adama içi hiç ısınmamıştı. Akşam yemeği yendikten sonra herkes odasına çekildi. O gece Songül'ün bebeği durmadan ağlıyordu. Vedat çocuğun ağlamasından rahatsız olduğu için annesinin yatak odasına gidip yattı. Songül neredeyse sabaha kadar hiç uyumadan bebeği ile ilgilendi.

Sabah saat 8 olduğunda Vedat işe gitti. Evin küçük kızı aile fertlerinin de evde olmamasını fırsat bilerek geç yatıyor, geç kalkıyordu. Damat kendi yatak odasından çıktı. Songül ve baldızının uyanmaması için televizyonu açmadan salonda oturmaya başladı. Songül'ün yataktaki halini çok merak ediyordu. 4-5 dakika geçtikten sonra merakına yenik düştü. Odasının önüne geldi ve kapıyı hafifçe araladı. Yavaş hareketlerle içeri kafasını uzattığında, iç çamaşırı ile yatan Songül'ü izlemeye başladı. Gördükleri karşısında o kadar kendini kaybetmişti ki, baldızının arkasından geldiğini fark edemedi.

– Enişte, ne yapıyorsun?

Telaşlanan damat arkasını döndü, bir süre konuşamadı. Sonra:

– Tuvalete gidiyordum, bir anda gözüm takıldı. Baksana, böyle yatılır mı?

– Küçük kız da kafasını kapıdan içeri soktu. İçi süt dolu göğüslerinin yarısı gözüküyordu Songül'ün.

Kapının kulpundan tutan kız kapıyı kapattı.

– Neyse artık enişte, ben kahvaltıyı hazırlayayım, sen de salonda otur.

Kız, mutfakta çay suyu koyduktan sonra Songül'ün yatak odasından içeri girdi ve uyanması için seslendi. Sabaha kadar uyumayan Songül, uyanmakta zorlanıyordu. Kız kalkması için sesini yükseltti. Tek gözünü açabilen Songül, görümcesinin yüzüne anlamsız bir şekilde bakıyordu

– Uyan Songül uyan, sabah oldu, kalk kahvaltı hazırlayalım.

– Mine sabaha kadar ağladı, çok uykusuzum. Ben zaten kahvaltı yapmayacağım.

Kız, Songül'ün söylediklerine sinirlenmişti.

– Sen kahvaltı yapmayacaksın diye, biz de kahvaltı yapmayalım mı? Üstelik çıplakta yatmışsın zaten.

Kızın söylediklerinin çoğunu anlamamıştı. "kalkıyorum" dedikten sonra bebeğinin hareket ettiğini gördü. "Lütfen uyanma kızım, çok yorgunum" dedi içinden. Kız odadan çıkıp kapıyı dışarıdan çekip mutfağa gitti.

Yatağından kalktı Songül, kızının altını kontrol ettikten sonra üzerini giyindi. Tuvalete giderken yüzü kıpkırmızı olmuş damat ile göz göze geldi. Damat kısa süre sonra gözlerini kaçırdı. Songül tuvaletten çıkıp mutfağa kahvaltı hazırlamaya gitti.

Sofraya oturduklarında damat, Songül ona bakmadığında bakıyor, baktığında da gözlerini kaçırıyordu. Durumu anlayan kız, eniştesine sinirli bir şekilde,

– Enişte, sen geç kalmıyor musun? Annemler seni bekler!

– Evet, haklısın, ben kalksam iyi olacak.

Damat sofradan kalktı. Eşyalarla dolu odadan iki tane ısıtıcı aldı ve evden çıktı. Kız Songül'e bakarak.

– Biz de oyalanmayalım, dünya kadar işimiz var.

Songül (Kitap Oldu)Where stories live. Discover now