22) Songül, Poyraz İle Tanışıyor

738 10 0
                                    

Songül, kirli çamaşırları makineye doldururken Vedat'ın tişörtünde sarı renkte kadın saçı gözüne takıldı. "Bu iğrenç herifin bile sevgilisi var, ben bakmaya dayanamazken, o kadın sürekli terleyen, ağzı kanalizasyon gibi kokan bu adamla nasıl yatağa giriyor" diye düşünürken telefonu çaldı. Arayan arkadaşı Gözde'ydi.

Gözde, Songül'ün çocukluk arkadaşıydı ve hayat kadınlığı yapıyordu. Ablası ve Yasemin, Gözde konusunda onu çok uyarmıştı. Gözde, sürekli Songül'e "oya yaparak para kazanılmayacağını ve yanına gelip çalışması gerektiğini" söylüyordu.

– Efendim Gözde.

– Ne haber güzellik?

– İyiyim, sen nasılsın?

– Süperim, dükkân sahibi şimdi yola çıkmış, seni nerden alsın?

– Söylemiştim ya, parkın biraz altında beklesin. Ben de çıkıyorum birazdan.

– Tamam, parkın orada beklesin. İstersen numaranı ona vereyim, arasın seni?

– Hayır! Parkta olmaz, bir gören olur. Parkın aşağısına gelsin. Her şey kesinleşmeden telefonumu sakın verme. Hatta sen numaramı asla verme. Gerekirse ben veririm zaten.

– Tamam, parkın aşağısı diye söylüyorum.

Songül, yaptığı dantelleri, oyaları ve kadın süs eşyalarını satabileceği küçük bir dükkân açmak istiyordu. Gözde'nin tanıdığı bir adamın dükkânına bakmak için dondurucu havada günlük kıyafetlerini giydi, parka doğru yürümeye başladı. Hava o kadar soğuktu ki cebine soktuğu ellerini dışarı çıkartmak istemiyordu. Sol tarafta üç erkeğin sohbet ettiğini gördü, yolun sağına doğru geçti. Parkın altına geldiğinde inşaat çalışmasının sesi, kulak zarını yırtarcasına yüksekti. Kulaklığını taktı ve dışarıyla bağlantısını kesecek şarkılardan birini açtı. Parkın yanından geçerken, kızı ile oynayan bir anne gördü. Hiçbir zaman Mine ile böyle oynayamamıştı.

Songül parkın altına geleli yirmi dakika olmuştu ama adam hâlâ yoktu. Cebinden çıkarttığı mendille, soğuktan kırmızı olan burnunu sildi. Parkın diğer köşesine ağır adımlarla geldiğinde, kar beyazı çok lüks bir aracın içindeki adamın ona baktığını gördü. "Dükkân sahibi mi? Gözde, yaşlı biri" demişti diye düşündü. Arabanın içinde ona bakan adam; 35 yaşlarında, uzun kirpikli, kahverengi gözlü biriydi. Araca biraz daha yaklaştı. Adamın gözlerini net olarak görebiliyordu. Güven dolu bakışlı bu adamı babasına benzetti. O an babasına güvendiği zamanları aklına getirdi.

Songül, camları kapalı olan arabaya bir metre yaklaşıncaya kadar yürüdü. Adam arabanın camını açtı.

– Merhabalar, birini bekliyorsunuz sanırım?

Adamın dediklerinin tek kelimesini dahi duymamıştı Songül. Kulaklığını çıkarıp, kocaman kahverengi gözleri ve kirli sakalı olan adama:

– Pardon sizi duyamadım.

Bir adım daha yaklaştı arabaya. Adam, Songül'ün gözlerinin içine bakarak biraz önceki söylediğini yineledi ve ekledi.

– Hava çok soğuk, isterseniz arabanın içinde bekleyebilirsiniz.

Birkaç saniye düşündükten sonra, kendisinin bile şaşıracağı bir cevap verdi Songül.

– Olur...

Yavaş hareketlerle hiç tanımadığı bu adamın arabasına bindi. Arabanın içi gayet sıcaktı. Tedirgindi, adamdan uzak durmak için sağına doğru yaslandı. Ürkek olduğunu anlayan adam elini uzatmadan:

– Merhaba, ben Poyraz.

– Ben de Şengül.

Tebessüm etti Poyraz.

– Birisini bekliyorsunuz sanırım, çok üşümüş olmalısınız, burnunuz kıpkırmızı olmuş.

– Evet, bir tanıdığımın dükkânına bakacaktım, onu bekliyorum.

– Hım, hayırlısı olsun. İçerisi yeterince sıcak değilse klimayı biraz daha açabilirim.

– Gerek yok, gayet iyi.

Songül, anlam veremediği bir biçimde kekeliyordu. Kısa bir sessizlikten sonra Songül'ün telefonu çaldı, arayan Gözde'ydi.

– Efendim Gözde.

– Ya kızım adam gelmiş, seni bekliyor. Neredesin?

– Nereye gelmiş? Ben parkın altındayım.

– Tamam, işte, o da "parkın altında bekliyorum" dedi.

Poyraz, aynadan baktığında siyah renkli ve uzun süredir yıkanmadığı belli olan bir araba gördü. Telefonla konuşmakta olan Songül'e eliyle hareket yaparak arkalarındaki arabayı gösterdi. Songül arkasına döndü.

– Gözde, adamın arabası siyah mı?

– Evet, siyah canım.

– Gördüm, kapatıyorum şimdi, görüşürüz.

Songül, Poyraz'a dönerek:

– Biraz ilerleyip beni parkın diğer köşesinde indirebilir misiniz? Dükkân sahibi gelmiş, yanlış anlaşılmak istemiyorum.

Çalışır durumdaki aracını ileri alan Poyraz, bununla yetinmedi. Parkın çevresinden dolaşarak siyah renkli aracın arkasına, dükkân sahibinin göremeyeceği bir yere aracını park etti. Araba durduğu halde inmek istemeyen Songül, "bu adamda beni çeken bir şey var" dedi içinden. Poyraz, torpidodan aldığı kartlardan birini Songül'e uzattı.

– Bu benim kartım. İnşaat ya da dekorasyon işleriniz olursa size yardımcı olmak isterim.

Kartın neden verildiğini ikisi de biliyor gibi birbirlerine baktılar. Songül, inşaatla alakalı ne gibi bir işi olacağını düşünmeden kartı aldı. Teşekkür etti ve arabadan indi. Siyah arabaya doğru yürüdü, açık camından:

– Merhaba, Gözde'nin arkadaşısınız sanırım.

– Evet benim. Soğukta beklettim sizi, lütfen kusuruma bakmayın.

Arabaya binerken arkasına baktı Songül, Poyraz'ı göremedi. "Gitti mi? Ne çabuk" diye düşünürken, dükkân sahibi; dükkânı hakkında bilgi vermeye başladı. Çok yakında olan dükkânın önüne gelmişlerdi. Dükkân hem çok küçük hem de pahalıydı. Dükkân sahibine biraz düşünüp Gözde ile haber göndereceğini söyledikten sonra adamın yanından ayrıldı ve evine doğru yürümeye başladı. Kafasında Poyraz'la ilgili çok soru vardı.

"Neden arabasına bindim? Neden kartını aldım? Neden farklı bir isim söyledim? Neden mutluyum?"

Gerçek sevgiyi, mutluluğu hiçbir zaman tatmayan Songül'ün içinde çok tuhaf bir his vardı. Güzel ama tuhaf bir his. Eve geldiğinde kafasındaki soru işaretleri çoğaldı.

"Aramalı mıyım? Mesaj mı göndersem? Ya müsait değilse? Ya dengesizin biriyse? Ya sapıksa!"

Songül (Kitap Oldu)Where stories live. Discover now