20) Songül, Yasemin'le Karşılaşıyor

774 11 0
                                    

Songül, yaşadığı ve yaşamak istediği her şeyi yazdığı günlüğünü eline aldı ve yazmaya başladı. Bu onun ilk günlüğündeki ilk satırlarıydı...

Sevgisiz Günlük;

"Beni kızımdan ayırdıkları günden beri, düşünmek için çok vaktim oluyor. Tecavüzcümle zorla evlendirildiğim aklıma geldiğinde; kafamda cevabını bulamadığım sayısız sorulardan bazılarını sana sormak istiyorum.

Vedat; bana değil de, bir köpeğe tecavüz etseydi, o köpeği karısı yapar mıydı? Diyelim ki; anneme tecavüz etti, annem babamdan boşanıp Vedat'ın karısı mı olacaktı?

Geçen gün televizyonda bir haber gördüm. Adamın biri hayvanat bahçesindeki timsaha tecavüz etmiş. Acaba o adamı timsahla evlendirdiler mi?

Benim suçum kız çocuğu olmaktı sanırım..."

§§§

İki gün önce doğum günü olan Songül sabah erkenden kalktı, yürüyerek Kâğıthane deresine geldi. Otuz yaşına gelen Songül, evlendikten sonra hiç doğum günü kutlamamıştı.

Dere kenarında balık tutan insanları izlemeye başladı. Balıkların yerine koydu kendisini.

"Derede yüzerken bir anda solucan gördüm. Tam ağzıma attığımda büyük bir acı hissettim. Bu acı öyle büyüktü ki çenem yırtılmak üzereydi. Bir yiyecek nasıl bu kadar acı olabilirdi anlam veremiyordum. Bu yiyecek, beni hızlı bir şekilde suyun yüzeyine çekiyordu. Suyun dışına çıkmamam lazım, ben orada nefes alamam ki. Bırakmak istiyorum ama bırakamıyorum. Çenem kopmak üzere, canım çok yanıyor. İşte çıkıyorum suyun üzerine. İnsanları görüyorum. Beni gördüklerinde sevinç çığlığı atan insanları. Aralarında çocuklar da var. Nefes alamıyorum. Çevremi kaplayan suların hepsi benden uzaklaşıyor. Boğuluyorum, çenemdeki acıyla değil nefes alamadığım için boğuluyorum. Ben boğulurken bu insanlar neden sevinç içinde çığlık atıyorlar anlamıyorum. Nefes alamıyor ama her şeyi görebiliyorum. Elinde sopa olan insan beni kendine doğru çekiyor. Eli ile kavradıktan sonra, bana müthiş acı veren yemeğimi ağzımdan çıkarırken canım çok yandı. Beni su dolu bir kovanın içine attı. Ohh, rahatlamıştım. Burası büyük değildi ama nefes alabiliyordum. İnsanların arasında olan bir çocuk kafasını kovanın içine yaklaştırdı, bana baktı. Ben de ona baktım. "Burası küçük, beni evime gönder" dedim ama duymadı. Avazım çıktığı kadar bağırıyordum. Sanırım beni anlamıyorlardı. Bir süre sonra yanıma başkaları da geldi. Kovanın içi giderek kalabalıklaşıyor, nefes almak zorlaşıyordu. Bir süre sonra savrulmaya başladığımızda nefes almak daha da zorlaştı. Yanımdaki diğer balıklar yavaş yavaş hareketsizleşiyordu. Ben de son nefesimi vermek üzereydim ki nihayet durduk. İnsanlardan biri kovaya elini sokup balıklardan birini aldı. Elindeki keskin olan şeyle önce pullarını kesmeye başladı. Sonrasını ben de hatırlamıyorum."

Songül; "Acılı bir şekilde ölen bu balıklar biz insanlar için hobi, belki de rakının yanında yenmesi gereken zorunlu bir yiyecekti. Ne garip, birilerin mutlu olması için birilerinin acı çekmesi gerekiyordu. Annem ve babam mutlu olsunlar, rezil olmasınlar diye ben de tecavüzcümle evlendirilmiştim. Onlar mutlu oldular ve sonra beni yalnız bıraktılar. Ölürken benim ne olacağımı düşündüler mi acaba? Kâğıthane'ye taşınalı 14 yıl oldu ama hiç arkadaşım yok. Bekâr kızlar sürekli dışarı çağırıyor, ben evden fazla çıkamadığım için bir süre sonra beni aramaktan vazgeçiyorlardı. Diğerleri de nispet yaparcasına evliliklerinin ne kadar mutlu olduğunu anlatıyorlardı. Biliyordum aslında çoğu yalan söylüyordu ama yine de o yalanları kıskanıyordum. Hayattan çok fazla bir şey istememiştim. Ağzı kokmayan, fazla yaş farkımız olmayan ve görmediğimde özleyeceğim bir koca, okula götürebileceğim çocuğumun ara sıra bana sarılıp "anne, seni çok seviyorum demesi yeterdi" diye aklından geçirdi.

Songül (Kitap Oldu)Where stories live. Discover now