Ağlamayın!

3.8K 256 3
                                    

Yeni kapağımız hayırlı olsun :D

"Hayır , lütfen gitme."diye ağladıklarında Beyza'nın da gözlerinden bir damla yaş akmıştı. "Ama benim evime dönmem gerek."dediğinde sesi titremişti. Gözyaşlarını sildi ve konuşmaya başladı. "Hadi bakalım ağlamak yok. Ben yine geleceğim tamam mı ?"dedi ve çocukları teker teker öptü. Ayağa kalktığında arkasında William'ın olduğunu fark etti. " Anlaşılan çocukların seni bırakmaya niyeti yok."dedi William gülerek. Beyza da gülüyordu. "Her şey için teşekkürler William. Sizin sayenizde okulda kendimi yalnız hissetmedim."dedi Beyza.  Marshall'ın nerede olduğunu sorduğunda yukarı katta en sağdaki odada olduğunu söyledi. Beyza yukarı çıkarken acaba gitmesem mi diye düşünürken bu düşüncesinden vazgeçti. Eğer Marshall'a veda etmezse onu takıntı haline getireceğini biliyordu.

Kapıyı tıklattığında ses gelmemişti.  İçeri girdiğinde Marshall'ın uyuduğunu gördü. Uyurken daha dertsiz ve tasasız görünüyordu. Eline masada bulduğu bir not kağıdı aldı ve yazmaya başladı. "Her şey için teşekkürler. Bugün Türkiye'ye dönüyorum ve gelip veda etmek istedim. Geldiğimde uyuyordun . Umarım yine karşılaşırız. Allah'a emanet ol." 'Allah'a emanet ol' kısmını yazmak istemişti nedense. Bu kısmı türkçe yazdığından herhalde veda sanar diye düşündü ve notu masanın üstüne bıraktı.

Bavulları verdikten sonra iki kardeş havaalanında uçak saatinin gelmesini beklediler. Beyza bir yandan üzülüyor bir yandan seviniyordu. Üzüldüğü taraf okulda sevmediği insanları yine görecek olmasıydı. Onları sevmiyordu çünkü onlar , Beyza'nın kapanmasını çok fazla alaya almışlar ve kalbini kırmışlardı. En azından burada sadece terörist olarak anılmıştı. Okuldaki arkadaşlarından neler işitmemişti ki ? En ünlü sözleri 'yobaz'dı. Eski takıldığı arkadaşları onların tabiriyle Beyza 'modernlikten' 'yobazlığa' geçince onu terk etmişler ve yapmadıkları psikolojik işkence kalmamıştı. Beyza sadece sabretmekle ve susmakla yetindi. Bunlar gibilerle uğraşmayacaktı.

Beyza asla insanları inançlarına , giyiniş tarzlarına veya dış görünüşüne göre yargılamazdı. İnsanları olduğu gibi severdi , yeter ki onlar da kendisine saygılı olsunlar. Beyza Müslüman olmasına rağmen , Türkiye'de Hristiyan ve ateist arkadaşları da vardı. Ancak hepsi de birbirinin inancına saygılıydı. Ne gerekiyorsa onu yapıyorlardı. Sadece bir kere aralarında kendi dinleriyle ilgili bir muhabbet geçtiğinde hepsi de kendi düşüncesini savunmuştu. Ancak aralarında hiçbir şekilde tartışma çıkmamış , düşüncelerinden de hiçbir zaman vazgeçmemişlerdi. Müslüman hala müslüman , hristiyan hala hristiyan , ateistse hala ateist kalmıştı.  Dengeyi tutturabilmişlerdi.

"Hanımefendi buyurun sandviçiniz."dedi hostes. Beyza acıktığını ancak sandviç önüne getirildiğinde anlamıştı. Sabahın erken saatleri olduğu için Buğra güzel bir uykuya dalmıştı. Beyza camdan dışarı baktığında hava bulutlu değil , aksine çok berraktı. Cam kenarına oturmayı her zaman sevmişti. Kim sevmezdi ki ?

Türkiye'ye indiklerinde vakit ikindiydi. Zaman farkından dolayı saatler çok hızlı geçmiş gibi geldi Beyza'ya. Karşılamaya Nursel (Beyza'nın annesi) gelmişti.  Kızını görünce koşa koşa yanına gitti ve kızına sarıldı.

Buğra mutlu bir şekilde onlara bakıyor ve arada yapmacık bir şekilde sinirleniyordu. "Beyza geldi pabucumuz dama atıldı."dedi annesine dönerek ve yanağını göstererek öpücük istedi.  Annesi onu öptüğünde memnun bir şekilde arabasa yerini aldı. " Anne , sana anlatacak o kadar çok şeyim var ki "dedi Beyza heyecanla. " Sen zayıflamış mısın ? E tabi doğru düzgün beslenmezsen olacağı budur . Anne yemeğinin yerini hiçbir şey tutmaz. Hem sen beyazlaşmışsın..." Beyza annesini durdu.

" Anne dur bir Bismillah. Ben gelince iki üç kat anne moduna girdin."deyince hepsi birden güldü. "Ama ne yapayım ana yüreği bu dayanmıyor."dediğinde Beyza annesinin elini tuttu. "Canım annem , iyi ki varsın."dedi ve dışarıyı izlemeye koyuldu.

Ankara'nın havasını seviyordu çünkü ne bunaltıcı sıcaklar ne de aşırı soğuklar vardı. Yaşamak için ideal bir yerdi.

Birkaç gün sonra okula gidecekti. Hem heyecanlı hem de stresliydi. Sınav yaklaşmıştı ve Tıp Fakültesine girebilmek için çok iyi puanlar almak gerekiyordu. Beyza telefonunu aldı ve Sevde'yi aradı.

"Bil bakalım kim Türkiye'de?diye sorduğunda , Sevde büyük bir çığlık atmıştı. " Yarın geliyorsun ve buluşuyoruz itiraz yok."dedi büyük bir sevinçle. Arkadaşının dönmesine seviniyordu. " Hem sana anlatacaklarım da var."dedi Beyza. Korktuğu şey başına gelmeye başlıyordu.

Kızlar biliyorum çok kısa oldu ancak o kadar yoğunum ki ancak bu kadar yazabildim. Sizleri de bekletmek istemediğimden şimdilik beni mazur görün. Sağlıcakla kalın :*

Hayat Şimdi BaşlıyorTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang