Vefa

3.1K 249 25
                                    

"Yok artık, olamaz değil mi?" diye pencere kenarından bakarken taksiden inen kişiler hayal değildi. Babaaaneme baktığımda bana bakmış gülümsüyordu. Çünkü mutluydum ve bu mutluluk yüzüme en içten bir sırıtış olarak yansımıştı. Hemen başörtümü yapıp dışarı koştura koştura çıktım. Ben çıktığımda çoktan Lily ve William çantalarıyla evin bahçesine girmişti. Babaannemin evi ,içinde meyve ağaçları olan küçük ve sıcacık bir evdi. Lily'yi gördüğüm anda o bana ben de ona koştum ve sanki yıllardır görüşmüyormuşuz gibi birbirimize sarıldık. William bize yüzünü buruşturarak baktı. "Kıskanıyorum ama. Ben sarılamazken sen sarılabiliyorsun."dediğinde Lily ve ben kahkahalara boğulduk. Bu sırada bahçeye Marshall girdi. Neden onu taksiden inerken görmemiştim? Neden kalbim yerinden çıkacakmış gibi atıyordu ve neden dilim tutulmuştu ? Ne diyeceğimi bilemez halde Marshall'a şaşkınlıkla baktım. Onu özlemiş miydim bu kadar ? Kalbim hayatım boyunca hiç olmadığı kadar çarpıyordu. Zayıflamıştı ben görmeyeli. Yüzümde masum bir tebessümle "Hoşgeldin"dedim. O da gülümsedi. Dişlerini yine görmemiştim o gülerken. Ama yine de içten bir şekilde gülümseyip "hoşbulduk" demişti. İçeri geçtik sessiz sakin bir şekilde. Ne tuhaf değil mi ? İçinizde depremler olurken dışarının fazla sessiz olması. Babaannem misafirlerimizi güleryüz ve samimiyetle karşıladı. "Bazlama yapmıştım ben de. Açsınızdır siz kesin yoldan geldiniz o kadar. Hadi elinizi yüzünüzü yıkayın sofraya. Çabuk çabuk!!" diyerek hepimizi lavaboya gönderdi. Gülerek ellerimizi yıkamaya gittik. " Ne zaman döndün Türkiye'ye?"diye sordum lavabo sıramı beklerken. "Geçen gün geldim."dediğinde şaşırdım. Geldikten bir gün sonra buraya neden gelmişlerdi ki ? "Ama neden bu kadar yol kat ettiniz tekrar?"diye sorduğumda bana baktı." Sana daha önce de söyledim. Moralin bozuk olunca ben de mutsuz oluyorum. Ayriyeten neden moralin bozuk?"diye sordu. Cevap vermek istemiyordum. O kadar çok nedeni vardı ki ? Ama bundan şikayet etmiyordum. Bazen dertli,hüzünlü olmak da güzeldi. Hüzünlü olduğu zaman hatırlıyordu insan bazı şeyleri. Ben hüzünlü olduğumda Yaratıcımı hatırlıyordum mesela. O yüzden hüzünlü olmak da üzmüyordu beni. Her halime binlerce şükürler olsun diyordum bu durumlarda. Benden daha kötü durumlarda olan bir sürü insan vardı. O yüzden halime şükrediyordum.

" Önemli bir nedeni yok."diyerek kestirip attım ama bunun peşini bırakmayacağını biliyordum. Ellerimi yıkadım ve sofranın başına oturduk. Babaannem yine her zamanki gibi döktürmüş ve parmaklarımızı yememize sebep olmuştu tabiri caizse. Yemeğe başlamadan önce yemek duasını William yapmıştı. Bugünleri de gördüğüm için mutluydum. Arkadaşlarımın doğru yolu bulup Müslüman olması beni her şeyden çok sevindirmişti. Namazlarımdan önce ve sonra hep dua ediyordum Allah'a, arkadaşlarıma hidayet ver diye. Çok şükür ki dualarım kabul oldu ancak keşke Marshall da müslüman olsaydı diye geçirdim aklımdan. Neden Müslüman olmuyordu anlayamıyordum bazen. Geçen senelerde Müslümanlığı Oğuzhan'ın da aracılığıyla gayet iyi araştırmıştı. Ancak yeterli gelmemiş miydi ?

" Ellerinize sağlık."diyerek sofradan kalktı ve elini yıkamaya gitti Marshall. Biz de yemeğimizi bitirdik ve yine dua ederek Allah'ın bize verdiklerine hamd ettik.

Sofradan kalktığımda saate baktım ve akşam vaktinin geçmek üzere olduğunu fark ettim. Ankara'dan daha doğu taraflarına gelince vaktin erken geçtiğini hep unutuyordum. Hemen koştura koştura Lily ile abdest aldık ve namaza durduk.

Namaz... kelimelere sığdıramadığım, her vakti sabırsızlıkla beklediğim ve hayatımın merkezi namaz. Dinin direği, göz nuru ve olmazsa olmaz namaz. Kılmadığım vakitlerime o kadar üzülüyorum ki şimdi düşününce. Ne kadar da boş , ne kadar da çöpe acımasızca atılan zamanlarmış onlar.

Dualarımızı edip seccadelerimizi kaldırdıktan sonra babaannemin büyük ve bahçeye bakan balkonuna geçip oturduk ve güzelce çaylarımızı yudumlayarak oturduk. Babaannem ve dedem bir süre sonra uykularının geldiğini söyleyip içeri çekildiler ve biz gençler balkonda sohbete devam ettik. Marshall diğer ülkelerde neler yaptığını , nereleri gördüğünü ve konferansta anlatılanları uzunca anlattı bize. İşte küçüklüğümden beri istediğim, sevdiğim arkadaş ortamı buydu. Dört kişiyi tamamlayınca hemen okey ya da benzeri vakit kaybı oyunlara sarılmak yerine böyle güzel sohbetler etmek bu dünyada isteyip isteyebileceğiniz en güzel şeydi bana göre. Sevdiğiniz insanlarla hem vakit geçirmiş oluyor hem de zamanınızı boşa geçirmiyordunuz. Lily ve William kendi aralarında konuşmaya başladığı zaman Marshall bana döndü. "Anlat bekliyorum."dediğinde kaçış olmadığını anladım ve bu iftira olayını anlattım. Ben anlattıkça o daha da sinirleniyordu. Levent'e bir şey yapmasından korktum ve devam ettim. "Sinirlenince hiçbir şey değişmiyor. Elime bir şey geçmiyor. O yüzden sadece bunaldığımı hissettim. Buraya geldim."dedim. " O zaman sana güzel bir haber vereyim."dediğinde merakla ona baktım. "Neymiş o ?"dedim gülerek. " Yarın Buğra da buraya geliyor."dediğinde sevinçten ne yapacağımı bilememiştim. Buğra Istanbul'a çalışmaya gittiğinden beri onu çok az görmüştüm. Bu nasıl bir yücelikti? Bu nasıl bir yardımdı Allah'tan bana gelen... Ben yalnız olduğumu düşünüp Allah'a dua ettikçe, ben bir istedikçe Allah bana on tane veriyordu. " Bunların hepsini sen mi ayarladın?"diye sordum Marshall'a bakarak. Kafadını olumlu anlamda salladığında meraklı gözlerle ona baktım. "Neden yaptın bunu?"dedim gülümseyerek. " Çünkü eğer bir arkadaşın üzülürse onu mutlu etmek senin görevindir." Dedi o da gülerek karşılık vererek. Bu kadar mutluluk fazla değil miydi benim için ? Bunu Marshall'a söylemedim ve yine dördümüz konuşmaya başladık.

En son gözlerimizden uyku aktığında balkonun ışığını kapatıp içeri geçtik. Lily ve ben odaya, erkeklerse salona yattılar. Kapıyı kilitleyip üstümüzü giyindik ve ikimiz de huzur içinde yataklarımıza girdik. "Mutluyum."dedi Lily karanlıktan görmesem de huzurlu olan gülüşüyle. "Bu..bu din hayatımı çok değiştirdi Beyza. Bem bilmiyorum duygularımı anlatamıyorum ama hayatımın amacını buldum sanki. Nereye gittiğimi, ne yapmam gerektiğini biliyorum artık. Üzüldüğümde isyan edip umutsuzluk hastalığına yakalanmak yerine daha çok şükreder oldum. Bu.. bu gerçekten mucizevi bir şey. " dediğinde onu anladığımı fark ettim. Bir zamanlsr ben de yolumu kaybetmiş ve amaçsızdım. Elhamdülillah doğru yolu buldum ve şu an tam da Lily ile aynı duyguları yaşıyordum. " Biliyorum o duyguyu."dedim sessiz bir şekilde. Daha sonra dualarımızı okuyup huzur içinde uykuya daldık.

Sabah uyandığımda Buğra'nın çoktan buraya gelmiş olduğunu gördüm. Koşarak boynuna sarıldım. Canım abim nasıl da özlemiştim onu. Ancak gittiğinde fark etmiştim onu babam yerine koyduğumu. O yüzden daha bir sıkı sarıldım ona. " Benim küçük kardeşim beni özlemiş mi?"diye pis pis sırıttığında "Hayır"diye cevap verdim. " Seni çok özlemişim."

Sarılma faslımız bittikten sonra birlikte içeri geçtik. Ne kadar zaman bilmiyorum ama biz sohbetimizi bitirdiğimizde çoktan vakit öğleni geçmişti. İçeri namaz kılmaya gittim ve namazımı huşu ve mutlulukla kıldığımı hissettim. Seccademi toplarken içeri Buğra girdi. "Seninle önemli bir mevzuda konuşmalıyım."dediğinde çoktan kapıyı kapatmış ve koltuğa oturmuştu. "Gel otur yanıma."dedi eliyle yanını göstererek. Hayır hayır bu kadar mutlu olmuşken kötü bir haber almak istemiyordum. Geçtim yanına ve ağzından hangi sözlerin döküleceğini merakla bekledim. "Sence kardeşinin arkadaşına aşık olmak normal mi ?" dediğinde ne dediğini tam anlamamıştım. "B..ben senin arkadaşlarından hiçbirini o anlamda sevmiyorum Buğra.."dedim saçmasalak bir şekilde. "Beyza bazen gerçekten doğuştan aptal olduğunu düşünüyorum. " dediğinde kafasına bir tane geçirdim. Onun kafasına geçirdiğimde ancak anladım ne demek istediğini. Gözlerimi pörtletip elimi ağzıma kapattım. "Yokse sen..."dedim ama devamını getiremedim. Birden kahkahalara boğulup ağzımdaki elimi karnıma tutarak gülmeye başladım. "Bu..bu kadar da şaka fazla ama"dedim gülerek ancak Buğra hiç de şaka yapmışa benzemiyordu. Gülmekten dolayı gözümde oluşan yaşları sildim. "Sen ciddisin."dedim ciddi bir havaya bürünerek. "Evet ciddiyim."dedi biraz sinirli biraz çaresiz bir şekilde. "Peki kim?"diye sorduğumda 'Sevde' yanıtını aldığıma nedense şaşırmamıştım. " Öylesine bir hoşlantı mı yoksa ciddi mi?"dedim yüzüne bakarak. Ceketinin cebinden kırmızı bir kutu çıkardığında şaşkınlığım iki kat arttı. "Sence ciddi miyim?"diye sordu tek kaşını kaldırarak. Kutuyu elime almaya çalışırken yine cebine koydu kutuyu. "Hayatta sana göstermem. Dalga geçersin sen."dedi masum bir şekilde. "Peki Sevde'nin bundan haberi var mı? Bence yok çünkü olsa bana söylerdi. " dedim. "Dün niyetimi az bir şey anlatmış olabilirim. Büyük ihtimal akşam seni arar ve konuşur." dediğinde hala olanlara inanamıyordum. En yakın arkadaşım ve abim... En yakın arkadaşımın görümcesi olmak. Aklıma görümce olunca yapılacak tüm gıcıklıklar geldiğinde küçük bir kıkırtı kaçtı ağzımdan.

" Ne oldu hoşuna gitti galiba."dediğinde başımı evet anlamında salladım. Tam kapıdan çıkacakken beni durdurdu. "Bir mevzu daha var."dedi yine ciddi bir şekilde. Buğra'yı daha önce hiç bu kadar ciddi görmemiştim. "Dinliyorum ?"dedim tek kaşımı kaldırarak.

"Bundan böyle Marshall ile arana mesafe koymanı istiyorum..."

Arkadaşlar geç kaldığım için üzgünüm ^^ yeni bölümle yine karşınızdayım. Yavaş yavaş finale yaklaşırken fark ettim ki pek fazla yazı yayımlayamıyorum. Bu yüzden en kısa zamanda yazılarımla ve bölümlerle birlikte yine sizlerle olacağım :D

Hayat Şimdi BaşlıyorHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin