Sondan Başa

4.9K 319 44
                                    

"Hadi Beyza geç kalıyoruz!" diye beni çekiştirdiğinde Lily'ye yetişmeye çalışıyordum. "Allah aşkına ne acelemiz var Lily? Ne de olsa gideceğiz zaten."dedim oflayıp puflayarak. Daha eşyalarımı çantama koyamadan Lily baskın yapan polisler gibi sınıfa dalmış ve beni çekiştiriyordu. Sonunda kitaplarımı çantamın içine koyduktan sonra tuvalete gidip başörtümü yaptım ve Lily ile birlikte dışarı çıktık. Bu okula her baktığımda bir kez daha içimi heyecan sarıyordu. Günün birinde buradan mezun olup insanların hayatlarını kurtarmak belki de bu dünyada benim için en kutsal mesleklerden biriydi. Bir insanın acısını dindirmek ve yaralarını hafifletmek ne büyük yardımdı. Amacıma günden güne yaklaşmam beni daha da heyecanlandırıyor ve bazense uykularımın kaçmasına neden oluyordu.

Marshall'ın okuluna doğru ilerlediğimizde Lily'ye sorular sormaya başladım. "Lily burası edebiyat fakültesi değil mi? Neden açık hava sineması kuruyorlar ki? Sanat fakültesi olsa anlarım ama ne bileyim bir tuhafıma gitti." dediğimde Lily sanki çok önemliymiş gibi heyecanlı heyecanlı konuşmaya başladı. " Dedim ya mezuniyetten önce şöyle bir rahatlamak için öğrenciler böyle bir fikir ortaya atmışlar, onlar da kabul etmişler. Hem ne güzel oldu işte, biz de rahatlamaya gidiyoruz."dediğinde Lily'ye baktım. Utanmasa Heidi gibi hoplayıp zıplayıp gidecekti oraya.

"Beni korkutuyorsun Lily."dedim gülerek. Neden diye sorduğunda cevabım "Bugün tam bir Polyanna'sın da ondan. Nedir bu sendeki mutluluk kuzum?" oldu. Son cümlemi söylerken Türk filmlerindeki o insanlar gibi konuşmuş ve onlar gibi davranmıştım. "Sen sinema izleme ruhunu çabuk kaptın kuzum."dedi o da beni taklit ederek. Dışarıdan her ne kadar mutlu mesut iki deli gibi gözüksek de ikimizde buna aldırmayarak fakülteye doğru ilerledik. Heyecanla bahçeye baktığımda hiçbir şey görememiş olmanın verdiği hüzünle suratımı büzdüm. "E hani açık hava sineması?"dediğimde Lily yine gülmeye başladı. "Gelmek istemeyen kıza da bakın siz? Benden heyecanlısın."dediğinde kaşlarımı çattım. "Çok konuşma da gidelim hadi."dedim ve nereye gittiğimi bilmeden öylece yürümeye başladım. Arkama baktığımda Lily güle güle arkamdan geliyordu. O arkamdan gelirken aniden durmamla birlikle Lily bana çarptı. "Lily bugün gerçekten iyi olduğuna emin misin? Sanki bir şey planlıyor gibisin?" deyip tek kaşımı kaldırdığımda dudaklarını birbirine bastırmış, ve gülmemek için kendi zor tutuyordu. "Gerçekten bir şey yok." derken bile gülüyordu. "Özür dilerim ama... gülesim var." dedi. Konuşurken bile aradan gülüyordu. "Bakalım bunun altından ne çıkacak?"dediğimde telefonu çaldı ve birkaç dakika konuştuktan sonra telefonu kapatıp ciddileşti.

"William gelmiş. Onu karşılamaya gideyim sen bekle olur mu? " deyip cevabımı beklemeden koştura koştura ters yöne gitmişti. Bu kıza ne olmuştu böyle, sabah sabah pekmez mi yemişti de böyle enerjikti? Anlam veremez bir ifadeyle fakültenin çevresini dolaşırken arka tarafa doğru geldim. İstemsizce nefesim hızlanmaya başladı. Aklıma o görüntü geldikçe hala içim ürperiyor ve korkuyordum. Tamam Beyza korkma, olan her şey geçmişte kaldı ve Allah yanında, korkacak bir şey yok. Yürümeye devam ettiğimde duvarın diğer tarafında Marshall'ı görmüştüm. Böyle yapmam saçmaydı. Gidip onunla konuşmalıydım. Sonuçta kendi kafamda kurduğum bir şey yüzünden arkadaşlığımızı btiremezdim. Biliyordum ki şeytan bana bunları fısıldıyordu. Bana vesvese vererek saçma şeyler düşünmemi sağlıyordu. Tam bir adım atmıştım ki Marshall'ı başka birisiyle konuşurken gördüm. Bir mi dedim? Onlar ikiye katlanmıştı. Marshall gülerek karşısındaki iki kıza bir şeyler anlatıyor ve kızlar da kıkır kıkır gülüyorlardı. Marshall'ı ilk defa benim dışımda bir kızla konuşurken görüyordum. Hem de bu kadar samimi bir şekilde. Benim yanımda bile hiç bu kadar güldüğünü görmemiştim . Bütün keyfimin kaçtığını hissederek geri çekildim ve fakültenin ön kısmına doğru ilerledim. Böyle hissetmemem gerekirken yine hissediyordum bu kalp burukluğunu işte. Bana ne oluyordu bilmiyorum ama olan her neyse bu beni incitiyordu. İncinmemem gerekirdi. Aldırış etmemem ve yanına gitmem gerekirdi ama ben yapamıyordum. Daha önce böyle hissettiğimi hiç hatırlamıyorum. Ama bu duygulardan küçüklükten beri korktuğumu biliyorum. Küçükken anneme ya da babama hep böyle duyguların korkunç olup olmadığını sorardım. Küçükken izlediğim filmlerde, okuduğum kitaplarda hep narin kalpler kırılıyordu bu duygular yüzünden. Ben o kadar mutsuz ve incinmiş olmak istemiyordum. Ben mutlu olmak ve bu mutluluğumla insanları da mutlu etmek istiyordum. Marshall niye o kızlarla konuşuyordu bilmiyordum ama tek bildiğim şey aşırı incindiğimdi. Gözümden bir damla yaş aktığını hissettiğim anda hemen gözümü sildim ve kendime gelmem gerektiğini fark ettim. Marshall benim için ne ifade ediyordu ya da ben onun için ne ifade ediyordum ki incinecektim? Bunları düşündükçe sanki geçmişte yaşadığım her şey gözümün önünden geçiyordu. Marshall ile kilitli kaldığımızda ya da diğer şeylerde bana ne kadar soğuk davrandığını ve benim yine de ısrarcı konuşmalarımı... Belki de benimle aslında hiç konuşmak istemiyordu da ben zorluyordum... Ah kafayı yiyecektim. İşte bu duygular insanlara bunu yapıyordu ve böyle düşünmelerini sağlıyordu. Marshall bana soğuk davranmıyordu bunu biliyordum ama böyle düşünüyordum anlam veremediğim bir şekilde. Zavallı aşık kız havalarını kesip bir an önce kendime gelsem çok iyi olacaktı. Böyle diyordum ama bir türlü kendime gelemiyordum. Ben de beni benden iyi bilen rabbime kendimi ne kadar anlatabileceğimi bilmeden bir banka oturup anlatmaya başladım. Yoldan geçen birkaç kişinin bana bakmasına aldırmadan ellerimi açıp dua etmeye başladım. Ağzımı kıpırdatmadan her şeyi içimden söylemeye başladım.

Hayat Şimdi BaşlıyorWhere stories live. Discover now