Bölüm 49 ● Harbi Çocuk

19.8K 984 264
                                    

  "Hocam bu soru yanlış galiba," kendi kendime mırıldandığım şey sessiz sınıfta duyulmuştu tabii ki. Ama umursamadım, tahtadaki logaritma denklemini anlamaya çalışmakla meşguldüm.

  "Eminim soru yanlıştır oğlum, sizde hiç bir sorun yok."

  "Aksini düşünen de ne bileyim," deyince tüm sınıf gülmüştü. "Boş yapmayın da çözün hadi şu soruyu."

  "Bu da anca ders anlatma peşinde anasını satayım. Bitir artık hocaa!" Bu kez fısıldayarak söylediğimden Sarp'tan başkası duymuyordu.

Evet,hala yanımda oturuyordu o. Yerleşmişti bayağı ve kalkmaya niyeti yok gibiydi.

  " Sakin ol şampuan, ne bu sinir?" Gevşek bir şekilde sırıttıktan sonda geriye yaslandı ve sırada aşağıya doğru kayarak yayıldı.

   "Beynim aşure kıvamına geldi, ne sinirinden bahsediyorsun sen amına koyayım?" Cümlemi bitirir bitirmez çalan zille sırıttım. Sonunda özgürdük.

  "Feda! Kalk lan Cefa malının yanına gidelim, azcık da ona bulaşayım canım sıkıldı." Sefa sınıfın öbür ucundan bağırınca eşyalarını toplayan hoca bize garip garip bakmıştı. Ona samimi olmayan bir sırıtma gönderip Sarp'ı itekledim. Ardından Sefa ile beraber sınıftan çıktık. Sarp'la sınıf içinde muhabbet etsek de pek bir şey paylaştığımız söylenemezdi. Teneffüslerde ayrı ayrı takılıyorduk.

  Cefa sınıfında test çözüyordu. Sırıttım ve yanına adımlarken seslendim. "Aman Cefa Bey, elendik ne yapıyorsunuz?"

  Cefa bana göz devirip güldü. "Hadi kalk bahçeye inelim, daraldım ben." Sefa da onu rahat bırakmayınca başını salladı ve kalktı. Dertleştiğimiz geceden beri daha bir mutsuzdu sanki. Bunu Yaren'in ve ailesinin yurt dışına çıkmalarına bağlıyordum. Bir kaç gündür göremiyorduk onları. Meray'ı en son şarkı söylediğim gün konferans salonunda görmüştüm ve bir daha denk gelmemiştik. Doğan Abi biraz tatil yapmaları gerektiğini söyleyip onları Amerika'ya götürmüştü. Lükse bakar mısınız? Ben sıkıldığımı söyleyince babam bana defolup gitmemi ve ona bulaşmamamı söylüyordu. Vay amk.

   Bahçeye çıkınca gidip banklardan birine oturduk.

  Hava buz gibi olduğu için pek kalabalık değildi bahçe. Tabii bir de yemek yiyordu millet,öğle arasında olduğumuz için. Belki biz de Burger' a giderdik. Hayattaki en büyük şanslarımdan biri okulun karşısında Burger King olması olabilirdi, ciddiyim.

  "Bu piç bizim yanımıza mı geliyor?" Cefa sinirle ileriyi gösterince ben de baktım. Şu Meray'a bulaşıp duran Ozan piçi ve yanındaki üç gerizekalı bize doğru yürüyorlardı. Ozan beni öldürecekmiş gibi bakıyordu bana.

  Bu çocuğu dövmemek için zor tutuyordum kendimi zaten, cidden bulaşmasa olmaz mıydı?
 
  " Meray nerede?" Diye sordu yanımıza gelince, tükürürcesine. Alayla gülüp ayağa kalktım ve karşısına dikildim.

  "Sana ne?" Cefa ve Sefa da kalkıp yanımda durdular. Ozan sinirle güldü ve yakamı tuttu. "Bana bak oğlum, gebertirim seni."

  "Hop,hop! Orada duracaksın. Çek o elini." Cefa elini omzuma koyup beni çekecekken ben önce davranıp Ozan'ın elini ittirdim. Günlerdir sinirli sinirli bakıp duruyordu bana, amacını bilmiyordum.

  "Derdin ne lan senin?" Diye sesimi yükselttim.

  "Derdim sensin, puşt! Derdim onu ağlatman!"

   "Kimi ağlatmışım be-"

   "Ozan, siktir olup git. O konuyu açarsan sikerim seni. Yemin ederim elimden kimse alamaz," Cefa aramıza girip Ozan'ı ittirince onu aradan çektim.
 
  "Cefa bir dur." Ozan'a baktım. "Ne ağlatmasından bahsediyorsun?"

Yârem ● Yarı Texting (tamamlandı)Where stories live. Discover now