12. Bölüm: Ayrı Bedenlerin Aynı Kalpteki Lekeleri

4.7K 286 30
                                    

12. Bölüm: Ayrı Bedenlerin Aynı Kalpteki Lekeleri

*Çocukken akan kanlarımızı birbirine karıştırıp kardeş olduğumuzda değil, el ele tutuşup o uçurumdan birlikte atladığımızda tam ve tamam olmuştuk.*

20 Eylül 2019

Kalbe yönelen taşlar dipsiz bir kuyuya düştüğünü bilmeden son arıyor ve sonsuzda olduğunu hâlâ fark edemiyor. Köşelere çarpıyor, bittiğini sanıyor ve o zannından hemen sonra düşmeye devam ediyor.

Bir kalpte mutlu olabileceğini sanan çakıl taşı sonsuza kadar düşüp, etrafa çarparken yara alıyor.

O yaralara yara bandı takan kalp, hâlâ izleri geçmemişken üzerine yeni yaralar açarken hiç mi acımıyordu?

Hadi ama, yara bandı hangi yarayı kapatabiliyordu?

Kaç yaşındaydım hatırlamıyorum, çok fazla bir zaman geçmemiştir. Koşarken düşmüştüm; kaçarken, bir gölgeden. Arkamda bir silüet hissetmiştim ve korkudan oraya bile bakamadan koşmuştum, oysaki arkamda hiç kimsenin olmadığını fark ettiğimde her şey için çok geç olmuştu. Öyle sert bir şekilde düşmüştüm ki, dudaklarım refleks inlemesini göndermeden gözlerim yaş akıtmıştı. Yere çarpan dizlerimden pantolonum yırtılmış ve akan kanlar gözyaşlarıma karışmıştı. Asfalta yapışan avuçlarımda oluşan çizikler genişleyip kanlarımı döktüğünde dökülen her kanla birlikte ağlamamın büyümesinin önüne geçememiştim.

Düşmemi engelleyecek bir babam yoktu o an yanımda.

Beni yerden kaldıracak Deniz ve Bulut yoktu.

Sokak bomboştu.

Sırtımı çürük bir evin duvarına güçlükle yaslayıp içli içli dökülen yaşların durmasını beklemenin cenneti beklemekten daha güç olduğunu anladığım ilk an aslında bu yaralara ağlamadığımı anladım.

Kanayan avucumu alnıma yaslayıp dakikalarca, hıçkıra hıçkıra ağlarken sokaktan geçen insanların garip bakışlarına maruz kalmamak için gözlerimi sıkı sıkıya kapatmıştım.

Geçmeyeceğini anladığım ilk an çantama uzanıp dün marketten aldığım ve renklilerinden kalmadığı için Deniz ve Bulut'un tek tek boyadığı yara bantlarını çıkarttım.

Bedenimde oluşan her bir yaraya renkli bir yara bandı hediye ettim. Bu harabe bedene rengarenk yara bantları...

"Yaşanılan her şey, kader olabilir mi?" diye sordum. Zihnim bana yine saçma sapan oyunlar oynayıp andan koparıyor ve geçmişin dalgalı denizinde yolumu kaybetmem için doldu dizgin savaşıyordu; belki onunla konuşmayı başarabilirsem bunun önüne geçebilirdim, hep geçebilmiştim.

"Yaşanılan hiçbir şey, kader olmayabilir mi?"

"Ne demek istiyorsun?"

"Kader senin sandığın gibi bir şey değil, demek istiyorum Kibrit Ateşi." Meraklı bakışlarımı görmeden merak ettiğimi anlarken ben devam etmesini istemeden o devam etti. "Kader senin aileni belirler, kader senin doğum ve ölüm günlerini belirler, kader senin karşına çıkacak seçenekleri belirler ve sonucu her zaman sana ve diğer insanlara bırakır. Etrafındaki her bir insanın sınanmasısın sen, onların çizdiği yolsun. Düşün, Mert bunları yapmamış olsaydı sen bunları yaşamayıp daha tasasız bir geçmişe sahip olabilirdin Sena ama Mert bunu yaptı; kader değil, Mert yaptı. Kader, kader, kader... değil aslında; biz, biz, biz. Her insan mutlaka Sena, mutlaka birinin sınanmasıdır; geleceğini belirleyen, geçmişini düzenleyen kişidir. Bazıları birçok kişinin."

HARABEDove le storie prendono vita. Scoprilo ora