25.Bölüm: Savaş

2.9K 184 26
                                    



Yorumlar ve oylar

Çoook keyifli okumalar;)

25. Bölüm: Savaş

*Kazanacağım diyen değil, gerçekten savaşan kazanır...*

20 Eylül 2019

Ağaç kovuğuna sığındı aynı anda yağmur yağarken sincaplar; çok eskiden dinlediğim bir masalın serim bölümü böyle başlardı. O ağacın kovuğu başka bir dünyaya açılır, yeni kapılar oluşurdu. Dinlerken o masalı, o dünyadan çıkış vardı ama artık biliyordum ki o dünyadan çıkış yoktu. Ben artık büyümüştüm, sekiz yaşımdan birkaç gün önce. Masalların aslında iyi bitmediğini öğrendiğim gün büyümüştüm. O kovuk başka bir dünyaya açılmıştı evet, birçok şey tanıdık değildi evet, bu başta güzel gelmişti evet ama hiçbir hikâye başladığı yerde kalmazdı. O kovuk cennet oldu, o kovuk cehennem oldu. Bir kez iyi olurken bin kez kötü oldu. Alışılmış bitti, yenilik dört bir yanı sardı. O kovuk canavar oldu, hayalet oldu, şeytan oldu. Kovuk artık kimseyi kabul etmedi çünkü oyuncaklarını bulmuş, ateşini tam onlara göre hazırlamıştı.

Tam karşımda sigara içen Ateş'i izlerken aklıma neden bu masal düşmüştü bilmiyordum ama detaylarını hatırlamak için beynimi fazlaca zorlamam gerekmişti. Her seferinde sigarasının bittiğini sanarken yedek sigaralarının çoğaldığını görüyordum. Bugün buraya normalde yanında taşıdığı sigaradan daha fazlasını getirdiği aklıma düşünce sigaranın neden içildiğini anlamak istedim. Hayatım boyunca bir kez sigara içmiştim o da ortaokulun son senesinde babamın gözlemleri dahilindeydi. Yaşıtlarım özenip özendirirken babam bunu fark ettiği an bana tattırmış ve özenip özendirmemin önünü hızla kesmişti. O an sigara yalnızca bir dumandan ibaretken Güçlü'nün öylesine bir dumanla ciğerlerini hassaslaştırmayacağını bilirken sigara gözümde farklılaşıyordu. Bir duman, bir ihtiyaç, bir ölüm.

Ona bir keresinde "Neden bu kadar çok içiyorsun?" diye sorduğumda yine sigara içmek için ayaklanmıştı.

Neyi düşündüğümü ya da bu konuda ne duyduğumu tahmin etmiş olacak ki "Hayır, bununla ne dertler bitiyor ne de unutuluyor," demişti. "Sadece insan hayattan zehirlenmek yerine bu dumanla zehirlenmeyi tercih ediyor."

"Yine de," dedim sigarasını söndürüp ulaşabileceği tek yermiş gibi yanıma gelen Ateş'i izlerken, gökyüzü güzelleşirken. "Bu kadar fazla içmene gerek var mı?"

Sağ tarafıma oturmayı tercih ettiğinde başımı yana çevirip ona baktım. Gecenin nuruyla bütünleşip gölgeleriyle eşsizleşen güzelliğinin kokusu genzimi doldururken bu kokunun bir sümbülden alınabileceğini düşündüm. Ama onun kokusu, ah onun kokusu nasıl da eşsiz geliyordu duyularıma!

"Sanırım sen bu sigara işini çok fazla kafaya takıyorsun," dedi takılgan bir tınıyla. Manzarayı izleyen gözleri kafasını hareket ettirmeden, kirpiklerinin altından bana çevrilirken bir bakışın bir kalp çarpıntısına sebep olmasını günahtan saydım. "Alt tarafı bir zehir Sena, hiçbir şey."

"Alt tarafı bir zehir olsaydı bu kadar bağlanmazdın Ateş," dedim.

"Aşk da bir zehir Sena," dedi.

"Ama alt tarafı değil," dedim, sustu, sustum.

Demir atarken limana sessizlik silsilesi dudaklar ses, beyinler kelime üretemedi. İş kalbe kalmış olsaydı o bu konuda fazla bilgili, fazla acemiydi. Kalmadı. Bakışlarda bir itiraf kalmadı, tükendi. Zihinlerde başka düşünce kalmadı, tükendi. Yüreklerde başka sancı kalmadı, tükendi. Başka hiçbir duygu bu kadar iyi, bu kadar kötü hissettiremedi, tükendi. Başka bir yol kalmadı, başka bir çıkış kalmadı, başka bir gidişat kalmadı, başka bir emel veya başka bir istek kalmadı, başka bir dünya kalmadı; tükendi, tükendi, tükendi.

HARABEWhere stories live. Discover now