28. Bölüm: Mahkeme

2.7K 187 24
                                    



28. Bölüm: Mahkeme

*Geceyi seviyorsun ama karanlıktan korkuyorsun...*

20 Eylül 2019

Ilık bir sonbahar günü, üşüyorsun. Geçmiş mi üşütüyor seni, gelecek mi titretiyor bedenini ayırt edemiyorsun. İçin ısınsın istiyorsun, sigaradan nefret ediyorsun. Bazen o kadar çok üşüyorsun ki, için cayır cayır yansın da istiyorsun. Bir zamanlar söküp atmak istediğin o ateşi, şimdi göğsünde saklamak istiyorsun.

Hayat sana bir oyun oynuyor, biliyorsun. Kuralları söylüyor sana, kulaklarını alıyor. Kuralları gösteriyor sana, gözlerini alıyor. Kuralları nokta nokta, harf harf gösteriyor sana ama aklını alıyor. Hayat, adalet olduğunu sanıyor ama hayatın adaleti sorgulanmıyor bile. Ancak, olmayan şeyler sorgulanmaz.

"Görecek günler var daha," dedim, kafamı ağır ağır salladım. Kamburum yaşlı bir kadını anımsatsa da içimde zorlukla yaşatmaya devam ettirdiğim o küçük çocuk her zerremde kendini bana hissettiriyordu. "Görecek çok fazla günümüz var. Önce mezun olacağız Ateş, üniversiteye gideceğiz. Deniz evlenecek." Güldüm. "Hepimizden önce evlenecek o. Bulut okulu kazanamayacak, sonra da babasının koltuğuna oturup büyük adam olduğunu sanacak. Deniz beklemez fazla, çok sever o çocukları. Belki de ilk senelerinde bir çocukları olur. Sonra Bulut kıskanır onları, o da evlenir. Kardeş kardeş büyüsünler diye çocuk ister, olur. Parklara giderler birlikte, yemekler düzenlenir, partiler artar. Çok sık tatile çıkarlar. Bulut dünyayı gezmek isterdi zaten, karısıyla gezer. Dünyayı gezerken çocuk bakmak istemez kesin, belki balayından hemen sonra başlarlar gezmeye. İlk işleri olur muhtemelen. Deniz... çok ünlü bir avukat olur... kendi bürosunu kurar ama Bulut'tan daha fazla kazanamadığında Bulut'un okudun da ne oldu, laflarına çokça maruz kalır. Birl-"

"Sena..."

"Hm?"

"Bize ne olacak?"

Bilir misin, bazı hayallerin kuruluşu bile can yakardı.

"Onların yanında olacağız işte."

"Sena," dedi bir kez daha. Ama aynı isim bambaşka bir ses tonuyla döküldü dudaklarından. Ona bakmak, bir şeyler görmek zorunda kaldım. Keşke, geçerken içimden dualarım kabardı; keşke onun gözlerini hep görmek zorunda olsaydım. "Bize ne olacak?"

Bilir misin, bazı hayallerin gerçekleşmemesi can yakardı.

"Hayat fısıldasa olmaz mı?" dedim, acı çeker gibi. Hayal kursam yazık olacak, kurmasam yazık olacaktı.

Koyu bakışları daralırken "Hayata mı bırakacaksın?" diye sordu, sanki her şey benim elimdeymiş gibi. Ne söylesem olacak, tüm kapıları ben açacakmışım gibi. "Gerçekten mi?"

"Olmazsa yazık olmaz mı?"

"Anlattıklarının bir kesinliği var mı?"

"Olmaması için bir neden yok?"

"Olmamamız için bir neden yok..."

Şimdi nasıl geçecektim karşısına, bizimle oynuyorlar Ateş, diye nasıl fısıldayacaktım? Seninle, benimle... onlarla değil Ateş, ikimizle. Geçmişimizi bitirdiler, geleceğimizi istiyorlar. Bizi öldürdüler, tekrar diriltiyorlar. Tekrar öldürecekler Ateş, tekrar diriltecekler. Cennete kavuşmamıza izin vermeyecekler, belki de bizi cehennemden koruyacaklar. Onların cehennemi farklı olur mu Ateş? Her ateş, aynı şekilde mi yakar? Söyle bana Ateş, anlat, anlayayım; tecrübesiz bir bebek bile dakikalar sonra alışırken nefes almaya, biz elimizden alınan nefeslerle nasıl devam edebilecektik?

HARABEWhere stories live. Discover now