16. Bölüm:Kurtulamıyorum

3.4K 236 11
                                    

Yorumlar ve oylar
Bol keyifli okumalar

16. Bölüm: Kurtulamıyorum

*Anlat, dedi bana; yapamadım.

Güven, dedi bana; o ne demekti, bilemedim.

İnan, dedi bana; içimdeki boşluğu dolduramadım.

Anla, dedi bana; çok küçüktüm, anlayamadım.

Ben o an, çaresizlikten başka hiçbir şey hissedemedim.*

20 Eylül 2019

Bileklerini bağlayıp seni çaresiz bırakan da, başa gelenin çekilmesi gerektiğine inandıran da, kadere boyun eğmenin doğru yol olduğunu iddia eden de ve hatta, senin elindeki kalemi çalan da kötüydü.

Umutlarını öldüren kötüydü, geleceğini çalan kötüydü, geçmişini yakan kötüydü, seni güçsüz bırakan herkes kötüydü. Kaderini kendin şekillendir, demek yerine razı gelmen gerektiğini diline döken herkes kötüydü. Karşı gelmemen için bileklerini bağlayan, elindeki kalemi alıp senden uzağa savuran herkes kötüydü. Bak etrafına, iyi bak; gör, anla, algıla herkes kötü! Herkes istemeden kötü.

Çünkü ne kadar iyi olunursa olunsun, herkes birilerinin hikâyesinde mutlaka kötüdür.

Belki bir iziyle, belki bir sözüyle, belki bir bakışıyla, belki de külliyatında... mutlaka kötüdür.

Benim hikâyemin kötü karakteri kimdi, cevap belli ki çok basitti. Ama evvela düşünürdüm, gerçekten tek bir kişi miydi?

Bir hayatta, tek bir kişinin kötü karakter olmasının mümkünatı var mıydı?

İnanmak içimden gelmiyordu.

Kendime bile...

"Sanırım yağmur yağacak..." diye mırıldandım bir süredir bozulmayan sessizliğimizin önünü keserken. Sessizlik iki türlü güzeldi artık benim kalemimde: bir, yalnızken; iki, onunlayken. Beni o kadar iyi anladığını düşünüyordum ki bazen, sanki bana sarıldığında tüm hislerim bir güç tarafından ona ulaştırılıyordu. Garip bir şeydi; onunla çok konuşmak istiyordum, onunla en çok susmak istiyordum. "...hem de baya hızlı."

"Yağsın," dediğinde havanın keskin kokusunu sesli bir şekilde ciğerlerine çekti. Çenesi yukarı doğru kalktığında yüzüne düşen Dolunay'ın çehresi eşsiz bir birleşimle gözlerimin önüne serildi. İçimden düşen ah'lara mı kulak asmalıydım o an, yoksa sessizce bu manzaranın keyfini mi çıkartmalıydım karar veremedim. "Üşürsen ceketimi örter, saçların ıslanırsa tek tek kuruturum."

İşte, içimdeki ah'lar coşkuyla zıpladığında artık onları yok sayamadım. Kalbim yine, yeni bir ritim tutarak atışını bir ezgiye dönüştürdüğünde her zamanki gibi, onun için yeni notalar yaratan atışını çok sevdim. "Lafla kalırsa hoş olmaz," demekten başka hiçbir şey diyemedim.

"Keşke, tam da şu an yağsa," dediğinde sanki kirliydi, yağmur damlalarıyla temizlenmek istiyordu.

"Hangi anda?" diye sordum.

Bana dönen yüzünden seçebildiğim o tane tane kirpiklerine odaklandığımda ben, O "Şimdi," diye sesinin çıkmasından korkarcasına konuştu. Bu yakıştırmayı beğenmedim, Güçlü'nün daha önce bir şeyden korktuğuna şahit olmamıştım.

HARABEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin