37. Bölüm: Okyanusta Yangın, Okyanusla Yangın

2.4K 181 59
                                    




37.Bölüm: Okyanusta Yangın, Okyanusla Yangın

*Belki de dünya değil, içimizdir yanan."

RK-

Bazen metanetli durmak gerekir, bazende öyle bir ağlamak gerekir ki yer yerinden sallanır. Duvarları yumruklayacak kadar, derinizi paramparça edene kadar, sonunda en büyük zararı kendinize verene kadar...sizi yanlışınızdan döndürecek noktaya adım atana kadar, canınız çıka çıka vazgeçmek durumunda kalana kadar...

Bir bebek doğdu, doğarken ağlamadı. İlk adımlarını atarken düştü, düşerken ağlamadı. Aç kaldı, açken ağlamadı. Dayanabildiği âna kadar, direncini zorladıkça zorlayana kadar gözyaşına sığınmadı.

Bir çocuk oldu, bisikletle birlikte devrilirken ağlamadı. Okul müdürü onu azarlarken, ağlamadı. Annesini özlerken, ağlamadı. Yalnız kalınca, ağlamadı. Karanlık onu korkutunca, ağlamadı.

Bir genç oldu, sorumlulukları dağ olup büyürken ağlamadı. Gözleriyle şahit olduğu acımasızlıklar artarken, ağlamadı. O acımasızlıklara ortak olmak durumunda kalırken, ağlamadı. Ona biçilen kadere boyun eğerken, ağlamadı.

Hayatının hiçbir anında döktüğü bir damla gözyaşını anımsamadı. Kendini bildi bileli gözleri, bir buğudan ileri gidememişti. Öyle bir hale geldi ki, canı kor ateşler içerisinde yanarken gözleri bir pay alamadı. Önce ağlamadı, sonra ağlayamadı. Hangisinin daha zor olduğunu da hiçbir zaman anlayamayacaktı. Her sancıda gözyaşı dökmek de zor olmalıydı, kalbi kamçılanırken bir damla bile akıtamamak da.

O bebek, o çocuk, o genç; yirmi dört yaşına adım atarken henüz ne için ağlanır, bunu dahi bilmiyordu.

"Ne zaman döneceksin?" diye sordu kadın, kahvesinden bir yudum aldı.

Telefonun ardındaki kişi "Kırmızı bir şeylerin peşinde," dediğinde kadın tepki vermedi, Kırmızı hep bir şeylerin peşindeydi zaten. "Onu çözmeden gelmeye niyetim yok."

"Sana burada da ihtiyacımızın olduğunu biliyorsun, değil mi?" Oturduğu sandalyeden doğrulurken gözleri önündeki resimleri incelemeye koyulmuştu. Heba edilen daha kaç kız var olacaktı, bir şeyleri durdurmak neden bu kadar zordu?

"İki gün önce oradaydım!" dedi karşıdaki, verdiği nefesin gamı açıkça duyuldu. "Yeni geldim, iki tarafı idare etmek ne kadar zor sen biliyor musun?!"

Kadın kahve bardağını bir köşeye bırakırken Berra'nın fotoğrafını eline aldı. "Zehra," dedi sakince, telefonun ardındaki kafasını sitemkarca iki yana salladı lakin onu gören kimse olmadı. "Berra." Gri gözlü adamın tuttuğu kısa notları içinden bir kez okudu, ses çıkmadı. "Kızlar hakkında bir gelişme var mı?"

"Gerçekten çok zorluyorsun, Yeşil! Ne yapmaya çalıştığını anlamıyorum ama dur artık, yoksa seni ben durdurmak zorunda kalırım. Bunu ikimiz de istemeyiz, biliyorsun değil mi?" Kadın cevap vermedi. "Kırmızı'nın bana bu konulardan bahsetmediğini biliyorsun, beni dahil etmediğini biliyorsun, ne demeye soruyorsun?!"

"Çarpılarını attıysa, neden hemen işe koyulmadı?" diye soran Yeşil, yeşil gözlerini kıstı. Sanki bir telefonla değilde karşılıklı konuşuyorlardı.

"Bir şey bekliyor," diye konuşurken sahildeki banklardan bir tanesine oturdu. "Bir şeyler yolunda gitmiyor, Yeşil. Kırmızı'nın bambaşka planlarının olduğunu düşünüyorum."

"Yıllardır var?" dedi Yeşil sorgularcasına.

"Ve sanırım artık harekete geçmesi gerekiyor."

HARABEDonde viven las historias. Descúbrelo ahora