54. Bölüm: Yangındaki Ateş

2.1K 176 102
                                    



54. Bölüm: Yangındaki Ateş

*İnsan en çok sevdiğini affedemez...*

"Kalbin, kalbimin yanında."

Her söylediği farklı hissettirdi. Her hissettirdiği kalbime dokundu. Kalbime dokunan huzur verdi. Huzur veren onu anlattı. Onu anlatan her yol tekrar onu çıktı. Ona çıkan her yolda papatyalar açtı. Sonrasında aynı hikâye okundu. Esen bir rüzgar, yaprak döken binlerce papatya, çıkmaza giren sokaklar, huzurunu kaybeden insanlar; kalbe dokunan kir, hissettirilen yalan...

Gözyaşlarımı elimin tersiyle silerek ayrıldım ondan. Sakinleştim, toparladım sanki biraz, zaten neye ağlamıştım ki? Beni sevdiğini söylemesine mi, bakışlarına mı, sesine, yoksa sarılışına mı..? Ya da onun kalbinin öleceği düşüncesi miydi beni hıçkıra hıçkıra ağlatan, gönlümü yorgun düşüren?

Boynumu dik kılarken çenemi kaldırdım. Tek bir an tereddüte düşmeden yerdeki papatyaları alırken kokladım, kokmuyorlardı... tertemiz bir gülümseme gönderdiğimde bazı ölümlerin güzel olabileceği ihtimaline daldım. Her ölüm kan kokmazdı, bazı ölümler papatya kokardı.

"Ne yapıyorsun?" diye sorunca Ateş omuz silktim.

"Suya koyacağım."

"Neden?"

"Çürümesinler."

"Onlar ölmeliler Sena."

"Papatyaların ne suçu var?" Gözleri gözlerime döndüğünde bakışlarında dargın bir ifade belirdi. "Ateş," dediğimde isminde nefeslendim. "Kimden geldiğinin ne önemi var? Baksana güzelliklerine, nasıl atayım?"

Alnını sıvazlarken yalnızca bir an baktı ellerimdeki papatyalara "Kimden geldiği değil de, ne olduğu mu önemli senin için?" dediğinde kafamı iki yana salladım.

"Hayır, kimden geldiği de önemli ancak... papatyaları atamam, atılmaz ki... nasıl kıyılır?"

Sesini duyurmak istemiyorcasına "Çok kıyılmış," diye mırıldandığında bahsettiği papatyanın ellerimdeki olmadığını anladım. Hande dudaklarıma bir vazgeçiş gibi konarken Ateş, korktuğu en büyük şey bu vazgeçişmiş gibi baktı. "İşler fazla ciddileşiyor Sena, artık bir şeyler yapmak lazım."

Yürüdüm, bahçe merdivenlerine oturduğumda papatyaları ayaklanıp da gidebileceklermişçesine baş ucuma koydum. "Ne yapayım?" diye sorduğumda Ateş, oturduğum merdivenlerin hemen karşısında ayakta durmuş, merdiven korkuluklarına yaslanmıştı.

Cümlemi düzeltircesine "Ne yapalım?" dedi. Düşünürcesine beklediğinde aslında onun zaten bir şeyleri çoktandır planladığını anlayabilecek kadar tanımıştım. "Bir süredir aklımda fakat olumlu bir yanıt alamayacağımı bildiğimden sana sunamadım. Ama Sena, bu saatten sonra vereceğin olumsuz yanıtın da pek bir tesiri olmaz. Bugün evine çiçek gönderen, yarın çok farklı şeyler de gönderebilir."

"Yani?"

"Sana koruma ayarlayalım."

"Ne?!" dediğimde bunu beklemiyor oluşumdan kaynaklı sesim yüksek çıkınca hızlıca hareketlendim. Kaşlarım çatılırken "Hayır!" diyerek reddettim, bunu bekleyen Ateş kafasını sallarken "Asla!" diye devam etmekten de geri durmadım. "Arkamda beni her yerde takip edecek gölgeler istemiyorum Ateş, kesinlikle böyle bir şey olmayacak!"

"Sena," derken sesi yumuşacıktı, hayır buna kanmayacaktım. "Şu an için en mantıklı çözüm yolumuz bu. Bak, bizimleyken yanında olmazlar. Yalnızca biz olmadığımız vakitlerde seninle olurlar, evin önünde beklerl-"

HARABEWhere stories live. Discover now