63.Bölüm: Karanlık Gökyüzünün Karanlık Yıldızları

1.1K 131 33
                                    

63

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

63. Bölüm: Karanlık Gökyüzünün Karanlık Yıldızları

*Şehrin ışıkları sönmedikce parlamaz yıldızlar ve gökyüzü kıyamaz şehrine...*

Her şeye katlanır da yürek, bazı acılar dayanılmazdır. Bazı yaralar en hassas noktadan kanar ve kanlar en hassas noktana damlar. Bazen tüm dünyayla savaşırken tek bir insana yenilirsin ve bu senin en büyük kazancın olur. Aldığın kararlarda boğulur, hislerinle yorulursun. Gözünün önünü göremezsin bile, gözler önünde kaybolursun. En büyük cezayı kendin verirsin kendine. Sahi ya, biz her şeyi bilerek yapmaz mıyız? Bilerek düşünürüz mesela; unuttum, derken bile hatırlamaktır bize özgü olan, kazandım, derken kaybettiğini bilmektir. Geceyi severken güneşi bekliyoruz. Her şeyi biz, bile isteye yapıyoruz kendimize. Acı çekmek istiyoruz çünkü acılarımızdır bizi büyütecek olan; birlikte büyüyoruz, gökyüzündeki onbinlerce yıldız gibi.

KatilAdam: Ölmez miyim sensiz
KatilAdam: Nereye Sarı?

Kulağım çınlamaya başladı, sesini her yerden duydum. Gözlerim kararmaya başladı, yüzünü her yerden gördüm. Burnumun direği sızlamaya başladığında kokusunu aldım; aldım, dört bir yanım o koktu. Ayakta durabilmek için bir yerlere tutunma ihtiyacı hissettim. Ona tutunabilirdim, devrilmeme izin vermezdi, ondan gidiyordum. Nereye gidiyordum? Ne önemi vardı, ondan uzağa gidiyordum. Yeşillerime dikenler battı, ben ağlayamadım. Artık hiç ağlayamayacak mıyım? Canım fazlaca yanıyordu, her şey fazlaca canımı yakıyordu.

Elimdeki telefon titremeye başladığında bu kaçıncı çalışıydı bilmiyordum. Önümü dahi göremezken Deniz'in, Bulut'un, Cansu'nun ve hatta Bayan Martina'nın aradığına dahi emindim ancak ondan tek bir çağrı almamış olmalıydım.

Havaalanında, yalnızca oturan bir adamın yanına düşer gibi oturduğumda saçlarım yüzümü bir günaha batmışım gibi, beni her şeyden saklarcasına örttü. Avuçlarımı dizlerime yasladığımda tırnaklarım derime acımasızca battı. Bu acıyı nasıl geçirirdim bilmiyordum. Geçer miydi, bilmiyordum. Bu acının geçmesini istiyor muydum, bilmiyordum.

Gün sonunda ondan bana kalacak tek şey bu acıysa, nasıl geçmesini isterdim?

Telefonum bir kez daha titrediğinde bende baştan ayağa titredim. Üşüyordum, öyle bir üşümek değildi. Karın altında kalmış gibi değil, o karın içine gömülmüş gibi. Isınmak için bir kibrit yakamazdım, ben o kibritin ateşiydim.

Ateştim, ben baştan sona oydum.

Bir oyunun kurbanıydım.

"Neden gitmek bu kadar zor ki?"

"Neden buradan gitmeyi bu kadar zor buluyoruz? Oysaki buraya gelmek için de bir yerden gitmedik mi?"

"Biz insanlar çok saçmayız."

HARABEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin