43. Bölüm: Taş Yürek

2.6K 188 52
                                    

Yorumlar ve oylar
Keyifli okumalar:)

43. Bölüm: Taş Yürek

*İçimde kurduğum koca şehir başıma yıkıldı ve ben altında ezildim...*

RK-

Yalnızca gece hatırlanan bir sevgili gibi yalnız kalan hayat, terk edeni onlarmış gibi acımasızca savurdu bildiği tüm küfürleri. Gözlere yaş değil, kan doldu; yanaklara kan değil, katran döküldü. Annesiz babasız yetimler gibi itilip kakıldılar, düştüler, dövüldüler; yara aldılar, yaralarının çürüyüşünü izlemeye vakit bulamadan aynı noktadan tekrar yara aldılar, tekrar izleyemediler, tekrar yara aldılar. Onlar, gözlerinin dolmasını göze alarak o yaranın kabuk bağlanışını izlemek istedilerse, onları düşman belleyen hayat bir türlü izin vermedi.

Sustular. Kime karşı çıkacaklardı? Hayat kimdi?

Suskun oldular, suskunlaştılar, suskunlaştırıldılar.

"Eee, anlatın bakalım!" dedi Zerrin keyif içerisinde, karşısındaki üç genci oyalana oyalana baştan aşağıya incelemekten çekinmeden. "Sizi karşıma çıkaran nedeni merak etmedim değil!"

Güldü. Deniz hiç çekinmeden bir küfür yollarken daha bir zevkle güldü. "Zerrin," dedi Ateş, kendine has ses tonundan tek bir duygu akmadan. Zerrin çenesini dikleştirirken Ateş'e dikkat kesildiğini belli edercesine kirpiklerini kırpmadan genç adamı izlemeye koyuldu. "Bize diğer kızları ver."

Zerrin bunu beklemiyordu, Zerrin bunu o kadar çok beklemiyordu ki yaşadığı şaşkınlıkla yaslandığı koltuktan doğruldu, doğrulurken kocaman olmuş gözlerini başka hiçbir yöne çeviremedi. "Neyi vereyim, neyi?!"

Ateş kaşlarını ima ile kaldırırken zaten sabır içerisinde gelmediği bu mekanda, sabrının son demlerini kullandığını belli ederek konuştu. "Öldürdüğün kızı önümüze attın ve üç kızdan daha bahsettin, bize o üç kızı ver! Hiç kimse zarar görmesin, değil mi Zerrin?"

"Benim mekanımda, beni tehdit mi ediyorsunuz?"

"Evet," dedi Bulut, gülümsedi. "Çok havalı dimi! Ama şöyle ki, ben tam şu an senin mekanında seni öldürmeyi de planlıyorum. Bence bu çok daha havalı!"

Zerrin karşısındaki çocukların onunla alay etmelerini hiçbir zaman sorun etmiyor, neşelerini ellerinden alacağı günü bekliyordu, gülümseyerek, onlara katılarak. Ateş pekâlâ bunun farkındaydı, Ateş Bulut'un gülümsemelerini hiç kimseye bırakmayacaktı. Her ne olursa olsun, her ne yaşanırsa yaşansın Bulut gülümsemeye devam ettiği vakit her şey yolunda olacaktı, her şeyin yolunda olacağına inanacaklardı.

"Akıbetleri aynı," dedi Zerrin.

"Hayır," dedi Deniz, netçe. "Yaşıyorlar."

"Aynı," diye tekrar etti Zerrin, baskın olmaya çalıştığı bir tınıyla.

Lakin Ateş "Zerrin," dediğinde tüm harfler ve tüm sesler sustu. Zerrin kafasını iki yana sallarken okyanus gözlü adam ismini bir kez daha tekrar etti. "Akıbetleri aynı olmuş olsaydı, o gün onlarda arabanın önünde olurlardı."

"Neden olsunlar, bir tanesi yetmez miydi?" diye sorduğunda, Ateş nefes dahi almadan

"Yetinmeyi bildiğini sanmıyorum," dedi.

"Beni tanıyor musun?"

"Tanıdığım kadarı yetti."

Zerrin tembel, çok tembel bir tebessüm bıraktı. "Güzel," diye geçirdi içinden, memnun kaldı. Genizlere acımtırak bir tat dolarken her ne yaşanırsa yaşansın memnun kalacak gibi duran Zerrin iç gıcırtısını asla belli etmedi, asla belli etmeyecekti. İçindeki şu sızı için de Sena'dan ayrı hesap soracaktı. Hesapların en büyüğünü... elbet, vakti geldiğinde, vaktinin geldiğine inandığında...

HARABEWhere stories live. Discover now