21. Bölüm: Mai Umutların Siyah İncileri

3.3K 242 30
                                    


Yorumlar ve oylar
Bol keyifli okumalar:)

21. Bölüm: Mai Umutların Siyah İncileri

*Umut et prenses, hayal et; sen masallara konu olacak o günü bekliyorsun.*

20 Eylül 2019

İnsanoğlu bu dünyaya tüm olmazları oldurmak, yapılamaz denen her şeyi yapmak için gönderilmişti. Eline her türlü imkan verilmiş, tüm dünya ayaklarının önüne serilmişti. Bir yana cehennem konulmuş, diğer yana cennet serilmiş, bu iki şıkkı işaretlemek de insanoğluna bir seçenek olarak verilmişti.

Hiçbir şeyle yetinmeyen insanoğlu nankörlük  etmekten asla geri durmuyor, tanrı olmak için tanrısını inkar ediyordu. Yasaklanan her şeyin büyüsüne kapılıyor, bir gün anlamsız geleceğini bile bile yapıyordu. İyilikbilmez, anlamaz, yetinmez, hep daha fazlasını ister ve boğulacağını bile bile zirveye doğru adımlıyordu. İnsanken insanların tanrısı, basitken değerli, sıradanken özel olmak lügatlarına bir bir ekleniyordu.

Ne yaparsan yap yetinmeyecek insan o kadar çoktu ki nesilleri bir türlü tükenmiyor, yeni doğan çocuklar bu hastalıktan nasiplerini alıyordu.

Biliyordum, beterin beteri vardı. Biliyordum, her zaman daha kötü şeyler yaşanırdı. Biliyordum, bir şey yaşandığı zaman bir önceki hafif gelir belki de yaşandığı bile hissedilmezdi. Ve ben o kadar çok iyi biliyordum ki, ayakta durmak için çırpınıyordum; Yaradan kimseye kaldıramayacağı kadar ağır bir yük vermezdi. Eğer ki sen bu hayatta yaşadıklarınla sınanıyorsan bu senin gücündendi. Terazi ona göre ayarlanmıştı ve mükafatı ona göre verilecekti. Yüce Yaradan senin devrilmeni değil, bu sınavdan geçmeni istiyordu.

Yaradan senin ölmeni değil, yaşamanı istiyordu.

Ölmek yoktu Sena, yaşamak vardı.

"Bazen çok sessiz oluyorsun," diye konuşurken aynı anda nefesimi de verdim. "Aklına girmek ve ne düşündüğünü öğrenmek istiyorum."

"Bunu gerçekten istiyor musun?" diye sordu harf harf.

"Kesinlikle," diye yanıtladığımda cümlesindeki harfler bir bir intihar etti.

"Zihnimin içine girecek olsaydın Sena, arkana bakmadan kaçardın buradan." Bir tutam saçımı elindeki havlunun arasına aldığında üzerimdeki yeni değiştirdiğim bluzun saçlarım yüzünden tekrar ıslandığını hissediyordum.

"Ne var aklında?" diye sorduğumda merak boylu boyunca duyularımı sarmış, kaçma ihtimalim olsa bile öğrenmek istemişti. "Hem, biliyor musun? Ne düşünüyor olursan ol senden bir adım gidemeyecekmişim gibi."

"Ümitlendirme beni Sena," dedi ve bunu o kadar ciddi bir ses tonuyla söyledi ki etkisini hissetmeden duramadım. Oyalandığı o bir tutam saçı omuzlarımdan aşağıya bıraktığında sırtıma dökülen başka bir tutamı tekrar havlunun arasına sıkıştırmıştı. Uzattığı saçlarımla oyalanırken parmakları, kullandığı cümleler benim aklımı oyalıyordu. "Bir gün, zihnimden geçenleri yaşarsak ve sen gidecek olursan, ben gidecek olursam bu yıkım olur."

"Mert'i öldürmeyi mi planlıyorsun?"

"Böyle bir planım var olsaydı şu an yanında değil, onu öldürmekle meşgul olurdum." İçim ürperdi, sanki saniyeyle titredi. Yapmayacağı şeyi diline dökmeyeceğini söyleyen iblise hak vermeden duramıyordum. "Benim amacım hiçbir zaman Mert'i öldürmek olmadı Sena. Ben onu hiç öldürmek istemedim. Onu öldürmek bir kez olsa bile aklıma düşmüş olsaydı, o mezarda olurdu."

HARABEDonde viven las historias. Descúbrelo ahora