38. Bölüm: Buğunun Sancısı

2.3K 171 18
                                    



38.Bölüm: Buğunun Sancısı

*Yaran kanadığında ben yarandan öpmek için burada olacağım, yanı başında...*

RK-

"Profesyonelce davranmıyorsunuz," diyerek içeri giren adam kapıyı ardından da kapatmıştı. "Onun, diğerlerinden hiçbir farkının olmaması gerekiyor, siz buna göre hareket etmelisiniz!"

"Kırmızı buna göre hareket etmezken mi?!" diye acılar içinde kıvranırken konuşan Yeşil bir an önce kaybetmek üzere olduğu otoritesini toplaması gerektiğini biliyordu. Birazdan toplantıya devam edeceklerdi. "Kırmıza'ya göre O diğerleriyle bir değil, O kimse için bir olamaz!"

"Neden?" diye soran adam gözlerini merak içerisinde kısmış, alacağı cevabı sorgulamak üzere aklında büyük bir yer açmıştı. "Neden kimse için diğerleriyle bir olamaz?"

Yeşil kekelemek üzere olduğunu anladığında boğazını temizleyerek stabil ses tonuyla "Çünkü göreceği muamele bir olmayacak," dedi.

"Bize ne bundan?" derken sorgular bakışları kadının buğuları taşıyan gözlerine odaklandı. Adam sözlerden çok gözlere inanıyor ve konuştuğu kişiyle gerekli ölçüde göz temasını kesmiyordu. "Bizim gittiğimiz yol belli değil mi, herkes için aynı kural geçerli değil mi, herkese aynı şeyi yapmıyor muyuz? Onun için neden bu çizginin dışına çıkalım?"

Yeşil tek an tereddüt etmeden "Çünkü ben öyle istiyorum!" dediğinde adam sivri diliyle

"Liderin bundan haberi var mı?" diye alaycı bir tavırla lafını çarpmaktan geri durmadı.

Telefondan gelen sesle kadın gözlerini kapatırken ondan önce suratına kapanan telefonu hazmetmeye çalıştı. Dişleri dudaklarına çarparken yılların yorgunluğunu taşıyan alnı düşünceleriyle kırıştı. "Bu," dedi bıçak kadar keskin bir tınıyla. "Senin derdin değil, Igor!"

"Doğru," dedi adam, Igor. Belirsizlik içinde büktüğü dudakları görüntüsünü yumuşatmaya yetmemişti. "Sizin için diyorum ben, Lider ile aranız boş yere bozulmasın, diye..."

"Bunları ben düşünürüm!" Yeşil kolundaki saate baktı. "Otuz saniye içinde gelmezlerse kapıları kapat," diye buyurduğunda Igor emrini doğruca yerine getireceğini verdiği baş selamıyla gösterdi.

Yeşil her zaman iyilik demek değildi, pekâlâ kırmızı da her zaman kötülük. Bazı anlarda yeşil, kırmızıdan çok daha yaralayabilir, çok büyük acılar bırakabilirdi. Kırmızı göze dolarsa, muhtemelen yeşil yüreğe damlardı ve o an dolan değilde, damlayan çok daha acıtırdı. Kırmızı her an için yakan gibi görünse de bazen bakılması gereken yakan değil, buna izin veren olmalıydı.

Çünkü göz göre göre o ateşin yanmasına izin verenin de yakandan hiçbir farkı yoktu.

Kibriti atan da, elinde su şişesiyle gezen de aynı suçla yargılanmalı, belki de suyla gezenin daha fazla ceza alması gerekirdi.

Kibriti atanın bir nedeni elbet vardı, diğeri için bir neden kabul dahi edilemezdi.

"Kendinizi hazırlayın," dedi Yeşil, herkese tek tek bakmayı es geçmedi. "Sanırım artık gerçekten bu uğurda ölmemiz gereken kısma yaklaşıyoruz."

HARABEWhere stories live. Discover now