24. Bölüm: Çaresiz Bir Kuşun Aman Bulamayan Çırpınışları

2.9K 194 68
                                    


Yorumlar ve oylar.

Bol keyifli okumalar!


24. Bölüm: Çaresiz Bir Kuşun Aman Bulamayan Çırpınışları

*Sanki kalbim aklımı devre dışı bırakmıştı...*

20 Eylül 2019

"Bir arkadaştan fazlası olmadığımız için bu sorunun yanıtını size vermeyeceğim," diye konuşurken ihsas içinde dizlerindeki başımı kaldırmaya yeltensem de izin vermemişti. Memnun olduğumu belli etmemeye çalışmak oldukça zorlamıştı.

"Sevda'nın kim olduğunu bana devren olduğum için sormuştun herhalde?" dediğinde Ateş, beni yakalamıştı.

Hiç bozuntuya vermeden, gözlerimi kaçırmadan omuz silkerken "Evet," dedim rahat bir tavırla. "Devrelik arkadaşlıktan daha yüksek bir makam bence. Baksana, herkes herkesle arkadaş ama herkes herkesle devre değil."

Gamze demeye bin şahit isteyen, rûz-ü şeb'i birbirine karıştıran o yanağındaki çukur belirginleşirken okyanus gözleri yeşilliklerimde fazlaca uzun dolandı. "Sen devrenin ne demek olduğunu bildiğine emin misin?"

Kaşlarımı çattım. "Aynı dönem içerisinde askerlik yapan insanların birbirine sesleniş şeklidir devrem." Alaycı bir şekilde kıvrılırken dudaklarım o konuşmadan ben devam ettim. "Aynı zamanda sıkı arkadaşlar, sıkı dostluklar için halk arasında kullanılır." Parmağımı kaldırıp çenesine hafif bir baskıyla vurduktan sonra "Kardonun da ne anlama geldiğini açıklamamı istersen..." diye takılgan bir ifadeyle devam ettim. "...seni bilgilendirebilirim."

"Komik misin?"

"Değil miyim?"

Gülümserken kafasını karşıya bakacak şekilde kaldırmış gözlerine bakmak isteyen beni boğazı ile baş başa bırakmıştı. Çenesinin alt kısmına kadar gelen kirli sakalları boynuna inmeden bitiyor, esmer teninin gölgeleri pürüzsüzlüğünü ortaya döküyordu. Âdemelmasının belirginliğinin yanında boy gösteren kalın damarlar bir inci gibi dizilmiş, şekillenmiş gibiydi. Uzanmak isterken ellerim, aklım bunun sebebine düşüncelerinin arasında yer vermedi. Çıkarttım ayaklarımdaki yükleri, yalın ayak uzaklaşmak istedim bu hislerden. Uzaklaşamazsam, kıyamet.

"Şimdi," derken hâlâ karşıya bakıyordu ve bana sunduğu bu manzara kalbimi tekletiyor, terletiyordu. "Bana, Berke'nin kim olduğunu söylüyorsun Sena."

"Başka bir emir?"

"Şu anlık yalnızca bu."

Tekrar kalkmak istediğimde dizlerinden uzun kolu karnımı sardı ve beni olduğum yerde sabit tuttu. "Bırak ya!" diye cırladım sessizce, babamın evde olduğunu unutmamam gerekirdi. "Şu anlık yalnızca buymuş! Bak sen?!" Dizlerimi toparlarken kalkmak için aynı sırada karnıma sardığı kolunu açmaya çalışıyordum. "Ateş bıraksana ya!"

"Sen ne ara bu kadar asabi oldun?!" dediğinde sesinden gelen keyif tınıları beni daha çok sinirlendirmişti, ne zaman sinirlendiğimi hatırlayamadım.

"Bana emir veremezsin!" Kafasını salladığında gözlerini gözlerime indirdi. "Bana ne yapacağımı da söyleyemezsin! Benden hesap da soramazsın! Arkadaşınım ben senin, sana hiçbir şey açıklamak zorunda değilim."

HARABEWhere stories live. Discover now