36. Bölüm: Her Şeye En Baştan

2.4K 183 26
                                    



36.Bölüm: Her Şeye En Baştan

*Defalarca yanıp bir kere sönmüşsün ama dumanın hâlâ üzerinde...*

RK-

Bazı anlarda ne gülmek mümkün olabilir ne de ağlamak. Ne gözler işlevini yerine getirebilir ne de dudaklar. Ne akıl yapması gerekeni bilir ne de kalp hissetmesi gerekeni. Ayaklar gitmesi gereken yeri bilmez; dil konuşması, el uzanması, gönül hissetmesi. Ağlayamazsın, sızlanamazsın, yanamazsın o an yakamazsın da. Durursun, öylece, sadece durursun.

Herkes hıçkıra hıçkıra ağladığı gecenin sabahında değiştiğini sanar, yanılgı. En büyük vazgeçişler sessizlikte/le var olur. O günden sonra ne sen eski sen olursun ne de içinde aynı duygular kalır.

Ya hissizleşir her şeyden elini eteğini çekersin ya da yaşadığın her şeyi yaşatıp seni kötü ilan etmelerini izlersin.

Onlar kötü olmayı seçtiler. Bırakın, dediler; kötü bilsinler bizi. Tanımadı kimse onları, onlarda tanıtmadılar. Bırakın, dediler; gizli kalalım, biz bize olalım. Baktılar, kattılar, çoğaldılar, sanırım anlaşıldılar. Herkesin anlamasına gerek yoktu ki, bir kişi de bir kişi değil miydi? Bir kişi onlara inansa, bu onların doğru yolda olduğunu göstermez miydi?

Buna inandılar.

İnanç... her neyseydi.

"Berra Küçük, Zehra'nın kız kardeşi. 11 yaşında, altıncı sınıf öğrencisi. Zehra'yla aynı okula gidiyorlar, hem lise hem ortaokul. Sarı saçları, sarı kaşları, sarı kirpikleri var, kız albinizm." Adam tam karşısında oturan kadına baktı. "Hastalık değil, genetik bir durum albinizm, yani doğuştan gelir. Henüz bir tedavisi yok, tekrar ediyorum zaten bir hastalık da değil. Tahmin ettiğiniz üzere Berra dışlanan ve farkındalığı yüzünden arkadaşları tarafından hor görülen bir çocuk oldu. İçine kapanık, sakin, sessiz. Turkuaz gözleri incelemeyi çok sever, incelendiği her şeyi de resmeder. Yaşı küçük yalnız yetenekli bir çocuk. Çizdiklerinin birkaçını inceledim, yolu uzun görünüyor."

"Tabii yolu varsa," diye mırıldanmak isteyen Ella'yı odadaki herkes duymuştu.

"Babası küçük bir atölye kurmuş kızına," diyerek devam eden adam aynı sırada fotoğrafları da tek tek gösteriyordu. "Kursa gidiyor, sınıf ortamı rahatsız ettiği için özel ders alıyor. Teni normalden daha beyaz, yüzü ise pürüzsüz. Çevredekiler Berra'da yaşından çok daha fazlası var diyorlar. Anlayacağınız kız ışıl ışıl parlıyor."

"Kırmızı'nın planı hazır değilken harekete geçemeyiz," dedi kadın yalnızca. "Bekliyoruz."

"En azından planı hazır olana kadar kızları korusak?" diye sorarcasına konuşan mavi saçlı kadın çekingen bakışlarla, çekingen sesiyle devam etmek istese de bir cümleden ileri gidemedi.

"Kaderin önüne geçmek mi istiyorsun?!" diye soran karanlık, mavi lensli adam mavi saçlı kadının çekingen sesine nazaran baskın çıkan sesini hiç çekinmeden ortaya koydu.

Gümüş gözlü adam elindeki kalemi masaya sertçe koyarken gürültüden rahatsız olmuş bir hâlde "Kaderin önüne zaten geçiyoruz?!" dedi. "Hem neyin kaderinden bahsediyorsun sen?! Kader diye bir şey mi kaldı ortada?!"

Elini şokla ağzına yaslayan Ella "Tövbe Estağfirullah, sen affet Allah'ım!" demişti.

"O anlamda söylemedim," diye açıklayan gümüş gözlü adam aklından geçenlerin öfkesine rağmen hâlâ oldukça sakin görünüyordu. "O kızlar, Zehra, Berra ve daha yüzlercesi kaderden dolayı mı bunları yaşıyor sanıyorsunuz? Hayır... onların yaşayacakları hayat başka insanlar tarafından yazıldı. Bizde o kalemi alıp yazılanları düzeltmeye çalışıyoruz, tüm olan biten bu. Bir de, benim olduğum yerde sesini yükseltme diye bir kez daha uyarmayacağım seni Navy Blue." Gülümsedi. "Ve bu bir tehdit değildi."

HARABEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin