26.Bölüm: Oyun Başladı

2.8K 184 15
                                    



26. Bölüm: Oyun Başladı

*Ölümüzde beraber, dirimizde...*

20 Eylül 2019

Bir hız trenin içerisindeydik, zamanımız kısıtlıydı. Göğe çıkışımız da, yere inişimiz de aynı doğrultuda olmak zorunda, mecburiyetindeydi. Korkuluklar yoktu, kemerler yoktu, bir kazanç yoktu, bir kaybediş yoktu. Bu hız treni en sonunda bizi hiçbir şeye götürmeyecekti.

Yıllar geçerken boşa çırpındığımı düşünmeme sebebiyet veriyordu.

Bakıyordum avuçlarıma, bomboştu.

"Yaklaşık on dakikadır öylece avuçlarına bakıyorsun," dedi Ateş, ben on dakikadır avuçlarıma bakarken o bana bakıyorcasına. Sonra avucunu benim avucumun içine yerleştirdi. Büyük eli küçük elimi gölgelendirdiğinde tüm cefam saniyeyle kurtuldu benden. "Yakıştı mı?"

"Hı! Çok yakıştı!" Avucumu avucundan kurtardığımda tekrardan kucağıma, diğer avucumun yanına düşürdüm. Kafamı kaldırıp bakmazken Ateş'e, kaderimi okuyorcasına avucumun içerisinden bir şeyler ezberledim. Kaderin avuçta yazdığını söylerdi annem, sonra biri elini tuttuğunda kaderini kaderinle birleştirmiş olurdu.

"Sıkıntı?"

"Sana sıkıntı!"

"Senaa," dedi, a'yı uzattığında bir ima mı verdi bir uyarı mı anlamamazlıktan geldim. "Yine sessiz sessiz otururken ne geldi acaba aklına?"

"Sen deli mi demek istiyorsun bana!" dedim büyük bir şaşkınlık ve hırçınlıkla. "Hayır kendi kendime kafamda kurduğumu falan mı ima ediyorsun?! Eğer öyle bir şeyse direkt söyle, bende direkt kırayım kafanı!"

"Sakin ol laz kızı! N'oluyor?"

"Ateş, delirdim mi ben?" İşte bu kez ne hırçınca ne de sinirle söyledim. Tek kelimesine muhtaçmış gibi baktım gözlerine, bir inkar sesi beklediğimde. Tüm geleceğimi elfida edercesine kararınca gözlerim, geçen sürede zihnimden dönen şeyler beni kabuslarımla tekrar baş başa bıraktı. Hayır, dedim o kabuslara ama sesim çıkmadı. Ben o kabusları hiçbir zaman kabul etmemiştim, ben her daim bir rüyada olmayı dilemiş ve asla da uyanmak istememiştim.

Kim karanlık, iblisli bir kabusta olmak isterdi ki?

"Ne?"

"Öyle."

"Neden bunu söyledin?" Bir cümle birçok tedirginliğe büründü, belki de meraka, belki de hiçbir şeye. "Sena." Yaşandı ya o anlar tekrardan, gözlerim nemli nemli oldu. "Ne oluyor?"

"Sen yokken, çok kabus gördüm."

Ağlamama dayanamıyor ve görmemek için binbir kez beni kendine çekiyordu. Binbir kez bende ona çekiliyordum, istisna tanınmıyordu. "Çok mu kötülerdi?"

"Hani sadece bir ay kalacaktın?!" Kızdım, kızmak istedim, çok vurmak istedim.

"Üzgünüm..."

"Olma! Eğer ki bir şey olamayacaksa bana söyleme Ateş. Görüyorsun, söylüyorum, inanıyorum." Kollarım dolandığında belinin kıvrımlarında, hiçbir kokuya benzetemediğim kokusuyla gözyaşlarımın dinmesini bekledim. Zaten bu kez ağlayışım, sessiz sessizdi. "Otuz gün, dedin; çok gün oldu Ateş." Zaten otuz günde çok gündü.

HARABEWhere stories live. Discover now