Mensah

20.2K 731 501
                                    

Tutku...

Hüclerimi sızlatan bu duyguyu onun varlığıyla tanımıştım. Varlığı bana çok fazla hissetmediğim duyguları yaşatmıştı ve tutku korkuyla nefretin arasından sıyrılıp düşüncelerime akın etmişti. Nefes nefeseydim. Ciğerlerimde ki hava bana yetmiyor daha çok oksijen için sızlıyordu. Göğsüm aldığım hızlı nefeslerin sonucu inip kalkıyor ve bu ona daha çok dokunmamı sağlıyordu. Bir elim ensesindeyken bir elimde saçlarının arasındaydı. Benim ellerimin aksine onun elleri durduğu her yeri geziyor, istikametini ardından değiştiriyordu. Şimdi bir eli kalçamı avuçlarken bir eli göğsümün üstündeydi.

Dudaklarımız birbirinden ayrılmayacakmış gibi birleşmişti.

Beni masaya oturtup geriye yasladığında kapıyı nasıl açtığını bile anlamamıştım. Ayrılmayacağına emin olduğum dudakları dudaklarımdan koptuğunda ciğerlerimin neden yandığını o an anlamıştım. Ikimizde nefessiz kalmış, birbirimizi tüketmiştik. Tükenmiş hissetmiyordum. Aksine hiç hissetmediğim bir gücün damarlarıma hücum ettiğini bile söyleyebilirdim. Mavi irisleriyle kahve irislerim denk geldiğinde çok derin bir susuzluk çekmiştim. Mavileri koyulaşmış, arzuyla dolup taşmıştı. Bu benden izinsiz vücudumu daha da titretti. Hiçbir şey demeden öylece birbirimize bakıyorduk, yutkunduğunda dudaklarımı ıslattım. Bakışları anında şişen ve sızlayan dudaklarıma gitti. Kalçamda ki elini kaldırıp parmağının ucuyla ıslattığım dudağımı yavaşça okşadı.

"Beni delirtiyorsun."

Kalbim hala yarışa girmiş gibi hızla atarken gülümsedim, gözlerini kıvrılan dudaklarımdan ayırıp gözlerime dikti.

"Seni hafife aldığımı biliyordum."

Olabilecekmiş gibi daha çok gülümsedim. Heyecanla tutkunun esiri olan bedenim titrese de ona daha çok yaklaşıp kulağına fısıldadım.

"En büyük hatan buydu, Mensah."

Vücudu gerim gerim gerildi, söylediklerimden çok ismini söyleyiş şeklimin onu gerdiğine emindim. Yutkundu yeniden. Geriye çekilip yüzüne daha dikkatle baktım, dudaklarını yaladı. Bana yeniden yaklaştığında dudaklarımız neredeyse birbirine yapışmışken yeniden konuştum.

"Bırak beni."

Dudaklarımın arasından çıkan bu söz, diğer sözcüklerim gibi tutkuyla sarmalanmamıştı. Tek bir duygu vardı sesim de, iğreti.

"Ne?"

Kaşlarını çatmış, gözlerime bakmıştı. Sesinden akan afallama içimden gülümsememi sağladı. Omuz silktim.

"Bırak beni, Yaratık."

Kaşlarını daha çok çattı. Bundan hiç hoşlanmamıştı, benim ise önümde kıvrandığı için çok hoşuma gitmişti. Yeniden Yaratık demem onu daha çok sinirlendirmişti.

"Benimle dalga mı geçiyorsun?"

Bu sefer açıkça gülümsedim.

"Ne o, hani bana dokunduğunda iğreniyordun, miden kaldırmazdı?"

Sertçe yutkunduğunda adem elmasından bunu görmüştüm.

"Layel o..."

Sözlerini söylemedi, dikkatle onu beklediğimin farkındaydı.

"Geçmişte kaldı."

Tek kaşımı kaldırıp yüzüne alayla baktım.

"Geçmişte kalan ne, bana yaptıkların mı ya da söylediklerin mi?"

CANINI YAKARIM (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin