Benliğim

10.4K 461 92
                                    

28 eylül 2011

Layel on bir yaşındayken..

Daha önce hiçbir hastane bu kadar sessiz değildi. Küçük kız oturduğu koltukta gözlerini önünde ki duvara dikmiş öylece oturuyordu. Önünde ki kapının açılmasını ve içeriden çıkacak her hangi birinin ona iyi haber vermesini umuyordu. Avuçlarını sıktı.

Annesinin ona geleceğini söylemelerini istiyordu.

Fakat ondan metrelerce uzakta ayakta duran adamın bilipte onun bilmediği bir gerçek vardı. Annesi çoktan ölmüştü, bunu sadece o kız bilmiyordu.

Tek dayanağının gittiğini bilmiyordu.

Kapı açıldığında küçük çocuk gözlerini önünde ki kapıya çevirdi, babasının o sırada telefonu çalmış ve bakışlarını ondan ayırmıştı. Kız hızla ayaklanarak kapının önünde ki adama ulaştı, üstünde ki beyaz önlükten bir doktor olduğunu anlamıştı. Gözleri hızla doldu ve yalvarırcasına baktı doktora, iyi bir şey söylemesini umuyordu.

"Annem..onun durumu nasıl?"

Doktor önünde bir anda beliren çocuğa kısa bir bakış attı, bakışları memnuniyetsizce süzdü çocuğu. Ne güzel nöbeti yeni bitmişti ve şu an hiçte bir çocukla uğraşacak durumda değildi.

"Annenin ismi ne?"

Küçük Layel boğazını temizledi, sesinin kendisi gibi tir tir titrediğinin farkındaydı ama karşısında ki doktor öylesine yorgun ve kördü ki küçük kızın durumu hakkında en ufak fikri bile yoktu.

"Feride Beren."

Doktor hatırladığı bu isimle kaşlarını çatıp daha çok sinirlendi.

"O hastamız morga götürüldü küçük kız, neden hala burada bekliyorsun ki? Hayır yani, beni de meşgul ediyorsun."

Layel duydukları karşısında durdu. Morg mu? Onun ne olduğunu biliyordu, yanlış duyduğunu düşündü.

"Annemin morgda ne işi var?"

Doktor yürüyeceği sırada sinirle ona doğru baktı.

"Öldüğü için olabilir mi acaba!?"

Doktor onu orada bırakıp gittiğinde arkasında bıraktığı enkazdan bihaberdi.

Layel durduğu yerin döndüğünü hissetti, bakışları boşluğa düşmüştü. Nefes alamıyordu ama öylesine kötü bir durumun içine düşmüştü ki bunun farkında bile değildi. Küçük bedeni külçe gibi yere devrildi, dizlerinin üstüne çökmüş yere düşmüştü. Ne demişti o adam?

Öldüğü için mi?

Olabilir miydi böyle bir şey, annesi onu bırakmış mıydı?

Bırakmış olamazdı.

"Anne?"

Ağladığının, konuştuğunun ve hatta nefes alamadığının farkında değildi.

"Annem ölmüş olamaz, o beni bırakmaz ki."

Derin derin nefes almaya çalıştı ama küçük boğazında kendisinden büyük bir şey takılmışta nefesini almasına izin vermiyormuş gibi bir yumru varmış gibiydi. Eliyle boğazını tuttu, nefes almaya çalıştı.

"Ama ama ben onsuz ne yaparım?"

Ölüm nedir bilmiyordu ki. O bu zamana kadar kimseyi kaybetmemişti ki, hiç kaybetmemesi gereken birini kaybetmişti ve o zaman da hiç kazanmaması gereken bir şeyi kazanmıştı.

CANINI YAKARIM (+18)Where stories live. Discover now