Anlamam Zaman Aldı

7.6K 288 137
                                    

'İyiyim dedim herkese, ağlamam zaman aldı..'

▪︎

Gökyüzünde bir matem, bulutlarda gözyaşları vardı sanki. Ağlıyordu gökyüzü, kadının arkasından.

Acıydı gerisinde kalan.

Belki de gökyüzü dayanamıyordu acısına, kabullenemiyordu gidişini. Gitmişti o kadın, acısını kendisinden bir parça haline getiren acımasız kadın. Acımasızlığı en çok kendisineydi onun, en çok kendisini üzer ve en çok kendisini görmezden gelirdi.

Kaç zaman oldu? ben hala gittiğine inanmadım
Unutman imkansız, döneceğin güne hazırlandım

Giderdi.

Gitmişti kadın.

Ölmüştü sonunda, acımasızca.

Arkasında ölümüne bile izin vermediği, ölmekten beter halde bıraktığı bir adam kalmıştı.

Bir yas bahçesi içim
Anılar soluk çiçekler
Bakıp büyütmesem her gün
Elbet ölüp gidecekler

Gökyüzünde bir matem havası vardı, büyük bir kalabalık usul usul dağılıyordu etrafa. Islak, yeni olduğu belli olan bir toprak birikintisi vardı. Kalabalıktan dağılan herkesin elinde küçük papatyaların varlığı o toprakta son buluyordu. Toprağın üstü kısa sürede papatyalarla doldu, nefes aldı sanki toprak.

Zaman dondu sanki, her şey sıradandı
İyiyim dedim herkese, ağlamam zaman aldı

Az önce bir çukurdan ibaret olan o küçük yer şimdi papatyalarla süslüydü. Başında da bir tahta vardı, bir kez bakanın bir kez daha baktığı küçük bir tahta. Aceleyle yazılmış gibi bir isim iliştirilmişti oraya.

Layel Günay

D.T. 07.06.1998

Ö.T 23.09.2022

Düne kadar nefes aldığını gördüğünüz, yaşadığını bildiğiniz biri şimdi yoktu. Islak bir toprağın altında yapayalnız, ölüydü artık.

"Layel!"

Birkaç eşyan vardı bende öylece kaldı
Yoktun artık yanımda, anlamam zaman aldı
Ağlamam zaman aldı

"Beni bırakma, ne olur!"

Bağırışlar, haykırışlar bir fayda etmiyordu, çünkü o artık bunları duymayacak kadar uzaktaydı.

"Ben sensiz ne yaparım?"

Afra tüm gücüyle bir kez daha çığlık attı, haberi aldığından beri çökmüştü. Saçları dağınık, yüzü bembeyazdı. Kalbi ağrıyordu genç kadının, cayır cayır ateşlere düşmüş gibi bu acıyla kavruluyordu. Ne yapacağını bilmiyor sadece bağırıyor, ölecekmiş gibi ağıtlar yakıyordu. Ölüm sadece kadından almamıştı canını, ölüm geride kalanları da mahvetmişti. Ne kadar acımasızdı dünya, neden bu kadar haksızlık yapmıştı ona?

Neden arkadaşı hiç mutlu olmamıştı?

Neden hep acı çekmişti kardeşi?

Neden o?

Neden benim kardeşim öldü?

Bir eski zaman kadınının, mektubundaki zarafet
Tutsak bir şairin, göz pınarlarındaki hasret

Bir kez daha feryat etti. Dinmiyordu göğsünün ortasında ki lanet ağrı! Dizlerinin üstüne çökmüş bağırıyordu, sonra bağırmayı bıraktı ve sessiz sessiz ağladı. Bulanık görüşü mezardaydı, canından bir parçası olan o kadın mezarın içindeydi.

CANINI YAKARIM (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin