Karanlık Mavi

60.2K 1.7K 1K
                                    

İyi okumalar...

Garip bir anın içindeydim. Zihnim bu olanların imkansız olduğunu söylüyordu ama daha önce görmediğime emin olduğum o irislerin sahibi tam da karşımda oturuyordu. Neler olduğunu anlamaya çalışıyordum.

Bir rüyaya neden bu kadar takılmıştım?

Çocukluğumdan beri kabuslar görürdüm zaten, neden şimdi buna takılmıştım? Derin bir nefes aldım. Dört bir tarafa çakıl taşı gibi dağılan düşüncelerimi toplamak adına ilk adımdı. Üstüme geçirdiğim o ifadeyi geri plana attım, böyle davranmam büyük bir saçmalıktı.

Sadece kötü bir tesadüftü.

Sunum için karanlığa bulanan toplantı odası bana kabusumu hatırlatıyordu. Karanlığın içinde kendini belli eden o mavi irisler üstümdeydi. Bu daha garipti. Neden bana öyle bakıyordu ki? Mavilerinden akan o duyguyu ilk anlamamıştım ama bakışlarına karşılık verdiğimde tenim ürperdi. Gözlerinde ellerimi uzatsam tutacağım bir duygu vardı.

Nefret, gerçek saf bir nefret.

Deliriyor muydum? Neden bana öyle bakıyordu anlamıyordum ama ona karşılık verdiğimi gördüğünde mavilerinde tehlikeli bir parıltı yayıldı. Sonrasında zihnimde kabustan kalma o ses bir kez daha yankılandı.

Az kaldı, çok az...

Oda aydınlığa kavuştuğunda gözlerimi kısarak ışığa alışmasını bekledim. Gözlerim ışığa alıştığında masada konuşulan konunun ne olduğunu anlayamıyordum, ilgimi de çekmiyordu. Aklım burada değildi. Aslında tam da karşımda ki kişideydi, arada bir bakışlarını yeniden üstümde hissediyordum. Ben onu tanımıyordum ama o benden nefret ediyordu? Herkes tek tek ayaklandığında karşımda ki kişiyle aynı an da yerimden kalktım. Ona bakmamak ve konuşmamak için geri de dursam da babam bir kez daha beni yanına çekti. Bana doğru elini uzatan bu sefer o oldu, kemikli eline diktiğim bakışlarımı mavi irislerine çevirdim. Elimi gönülsüzce uzatmıştım, elimi yavaşça sıktı.

"Tanıştığıma memnun oldum."

Sesim samimi değildi, öylesine kurduğum bir cümleydi.

"Umarım böyle kalmaya devam edersin."

Sözleri karşısında afalladım. Fısıldamıştı, onu duyan yalnızca bendim. Boğazıma oturan o yumruyu hissederek yutkundum, ellerimizi ayırdığımda bir daha ona bakmamak üzere arkama döndüm. Mavi irislerinin varlığı sırtıma bir bıçak gibi saplandı, kesinlikle bir şeyler oluyordu.

Kalbim deli gibi çarpıyordu.

Telefonumu masadan aldıktan sonra oradan çıktığımda babama bir veda bile etmeden şirketten de çıkmıştım. Arabam saniyeler içinde önüme geldiğinde teşekkür edecek kadar kendimde değildim, birinin bana 'iyi misiniz?' dediğini bile duymuştum ama oldukça uzaktan gelmişti bu ses. Arabama bindiğimde nereye gideceğimi biliyordum. Zamanımın çoğunu harcadığım o yere gidecektim, dalgasına ve mavisine aşık olduğum Caeruleum Uçurum'una. Ne kadar zaman geçtiğini bilmeden oraya ulaştığım da arabada durmayı bırakarak aşağıya indim. Yağmurun etkisiyle yumuşayan toprağa adımımı attığım an da rahatlamıştım.

Düşünmem için burası en ideal yerdi.

Beni rahatsız eden onlarca düşünce vardı, ne olduğunu anlamak için elimde sadece bir kabus ve mavi irisli bir adam vardı. Bir süre sonra abarttığımı, zihnimin bana oyun oynadığına emin olmuştum. Mavi denizin güzelliği karşısında düşünmeyi arka plana attım. Arka plana atamadığım tek şey kalbimin şiddetle çarpıyor olmasıydı.

Korku.

Neden korkuyordum? Fakat dün geceden beri kalbime bir ağırlık olarak çökmüştü. Nedenini bilmediğim bir şeyden korkmak ne kadar akıllıcaydı, korkmakta haklı olduğumu fısıldayan zihnim ise cabasıydı. Bacaklarımı sarkıtarak uçurumun tepesinde oturmaya başladım, kayalar uca doğru arttığından yerde toprak yoktu. Bakışlarımı mavilere diktim. Zihnim sustuğunda gözlerimi kapatarak kokuyu içime çektim, görüntüsü kadar kokusuna da hayrandım. Yüzüme rüzgarın etkisiyle yapışan saçlarımı önemsemedim, ardımdan ses geldiğinde kapalı gözlerim hızla aralandı. O ses adım sesleriydi, temkinli bir edayla başımı arkama çevirdiğimde şaşkınlık yine dört bir yanımı sarıp sarmaladı.

CANINI YAKARIM (+18)Where stories live. Discover now