İZ

34.8K 1.3K 425
                                    

Yerimden nasıl fırladığımı anlamadım ama kendimi bir anda terasın aşağısına bakarken buldum. Yaratık akşam saydığım bütün adamları önünde dizmiş onlara bakıyordu. Elinde parıldayan ama mat bir renge sahip olan siyah kabzalı bir silah vardı. Nefesimi tutup onu inceledim, şimdi ne oldu da delirdi?

"Lan bir kızı bile tutamayacaksınız ben size niye para ödüyorum!? Seyhan kız nerede!?"

Kız mı, ne kızı? Bu öküzün bahsettiği kızın ben olamazdım değil mi? Adamlardan biri konuşurken yaratık dünya üstünde başka bir insan yokmuş gibi ona bakıyordu, nefretini kinini hıncını burdan hissediyordum. Silahı bir anda adamın kafasına dayayınca nefesimi tutmayı bıraktım ve merdivenlere yöneldim. Öyle hızlı koşuyordum ki düşsem kesinlikle bir yerlerim kırılırdı ve ben buna rağmen hızımı daha çok arttırma yönündeydim. Sonunda evden tamamen çıkınca nefes nefese duraksadım ve bacaklarımın üstüne ellerimi koyup soluklandım. Başımı kaldırdığım da yaratığın sırtı ve korumaların bakışlarıyla karşılaştım. Başına silah dayanmış olan adam beni gördüğünde bakışlarını yaratığa çevirdi.

"Abi yenge..."

Gözlerimi devirdim 'yenge' lafina. Yaratık başını benim olduğum tarafa hızla çevirince göz göze geldik. Beni süzdüğünde umursamadım ve ona boş bakışlarımı attım.

"Hepiniz çekilin!"

Ortamda ki herkes gitmeye başladığında benim bakışlarım silah başına dayalı adamdı. Yaratık silahını indirdiğinde anlamadığım bir hızla ortadan kayboldu. Bende gitmek için arkamı döndüğümde böğürmesiyle yerimde kalakaldım. Ona tekrar döndüğümde öfkeli mavi gözleri ve seğiren çenesiyle denk geldim.

"Sen neredesin sabahtan beri!?"

Duruşumdan hiç ödün vermedim ve bir parmağımla yukarıda olan terası gösterdim.

"Terastaa. Ne o yoksa beni bulamayınca korktun mu?"

Başını yana eğip beni bakışlarıyla rahatsız etmeye devam etti. İnsanın elini kolunu bağlayan bir bakışı vardı.

"Benden önce başka birileri seni öldürdü diye korktum."

Omuz silktim.

"O yüzden mi adamlarını öldürecektin!?"

Dudakları kıvrıldı.

"Değeri beş para etmeyen biri için neden adamlarımı vurayım ki!?"

Üstüme doğru yürümeye başlayınca arkama doğru küçük küçük attığım adımlarımı hızlandırdım ve önüme dönüp koşmaya başladım. Son anda cam olan kapıyı kilitleyip onunla yüz yüze geldim. Ben nefes nefese kalmışken o koştuğuna dair hiçbir belirti barındırmıyordu. Elini cama yasladı ve dişlerini sıkarak yüzüme kötü kötü baktı. Elini iki kere cama vurdu.

"Bunun aramızda engel olacağını mı sanıyorsun!?"

Onu pür dikkat izlerken o da beni öyle izliyordu. Umursamazca omuz silktim.

"Evet."

"Aç şunu!?"

İfademi hiç bozmayarak yüzüne baktım, kollarımı göğsümde buluşturarak. 

"Seni dinlemeyeceğimi hala anlamadın mı?"

Elinde olan silahla karşı karşıya gelmem ve tekrar yüzüne bakmam çok kısa sürdü.

"Bir daha demeyeceğim, aç şu kapıyı!"

Konuşma gereği duymadım ve başımı olumsuz anlamda iki yana salladım. Silahı tam benim hizama getirdiği zaman dizlerimin üzerine çöktüm ve silahın kulak çınlatan sesini bastırmak için kulaklarımı ellerimle tıkadım. Hemen camın dibinde olduğum için kırılan camlar üstüme dökülmeye başladı. Başımı kaldıramadan omuzlarımda baskı yapan eller sayesinde ayağa hızla kalktım ve sırtım acı bir şekilde duvarla buluştu. Gözlerimi açmayarak acı bir inlemeyi serbest bırakmamak için kendimle bir mücadeleye girdim.

CANINI YAKARIM (+18)Onde histórias criam vida. Descubra agora