21 ○ turuncu

2.6K 172 70
                                    

Playlist

Anne-Marie & James Arthur - Rewrite The Stars

Polad Bülbüloğlu - Gel Ey Seher


( Vakit ayırdığınız, okuduğunuz, oylarınız ve yorumlarınız için teşekkürler, keyifle okumalar ♡ )




Odanın içine turuncu bir ışık yayılırken tavanı izlemeyi bırakıp üstümdeki örtüyü kaldırdım ve Meriç'i uyandırmamaya dikkat ederek yataktan indim. Odanın içi sıcacıktı ama soğuk bir kış günü bütün geceyi dışarıda geçirmiş gibi titriyordum.

Henüz açılmamış bavullarımıza bir göz atıp ses çıkarmaktan endişe ettiğim için fermuarla uğraşmayı göze alamadım. Berjerin üzerine nizami bir şekilde bırakılmış ince battaniyeyi omuzlarıma alıp pencerenin önüne yürüdüm. Tunalar'ın Evi'nin penceresinden dışarıyı seyrettim.

Her şey oldukça normal gözüküyordu. Gün doğuyor, geceden kalma mavilik güneşinin turuncu ışığıyla kırılırken çimlerin rengi yaşamın canlılığını göstermek istercesine parıldıyordu.

Meriç kaç gecenin sonunda yeni bir güne başlarken bu görüntüyü seyretmişti merak ettim.

Herkesten biraz uzak bu arazinin yüksek duvarlarının arasındaki korunaklı evde kendini güvende hissedebilmiş miydi? Duvarlar dışarıdan gelen tehlikeyi önlemek için miydi, gölgeler içinde kalan evi hayat dolu göstermek için mi bahçesini ağaçlarla süslemişlerdi, evin etrafını saran hüzün yellerini sadece ben mi duyuyordum?

Neden böyle hissettiğimi bilmiyordum ama Meriç'in geçmişini biraz bile bilmesem yine de bu ev bana hüznü hatırlatır gibi geliyordu. Romantik haykırışlar saklıydı sanki duvarlarında.

Meriç'in başına gelenleri düşündüğümde her şey daha da kötü görünüyordu.

Yeni bir titremeyle omzularımdaki battaniyeye biraz daha sıkı sarıldım. Onu tanıdığımda ve onunla birlikte olmak istediğimde bu geçmişle böylesine içli dışlı olacağımı hiç düşünmemiştim. Onun izin verdiği kadarına ışık tuttuğu geçmişi bana hep mesafeli olacak diye düşünmemde bir yanlış yoktu. Ailesinden en uzağı kendine ev gören erkek arkadaşımla ailesinin evinde bir dönem geçireceğimi hiç düşünmemiştim. Aksine onun kaçış noktası, kaçış bileti olduğuma inandırmıştım kendimi.

Bu şehir... Melehan.

Burada hep düşünmediğim şeyler başıma geliyordu.

Omzumun üstünden Meriç'e baktığımda göğüs kafesimi renkli çiçek açan tomurcuklu dallar sardı. Onu seviyordum. Birbirine sarılmış dalları tek bir çiçek görünen iki ayrı kök gibi olmayı isteyecek kadar çok seviyordum onu. Toprağımız aynı, üstümüze yağan toprağımızı ıslatan yağmur aynı, dallarımıza konan arılar aynı olsun, bizi bir kabul etsinler diye diliyordum. Kenimden ayrı düşünemeyeceğim, ondan ayrı kendimi koyamayacağım kadar çok seviyordum.

Yoksa bu deliliğe dahil olmam mümkün müydü?

Hiçbir erkeğe gerçekten güvenmezken ve babama güvenim bir sandığın içinde kilitliyken bile Meriç Tuna'ya güvenmiştim. O zamanlar şimdikinden çok farklıydı. Kabuk bağlamış yaraları hala kanıyordu ve ne kadar sakin görünse de o görüntüsünün altında dağ gibi bir öfke yaşatıyordu. Görünen o karanlığın içinde parıldayan kahverengi gözleri bir mucizeydi. O mucize ona güvenmemi sağlamıştı.

Herkese, kendine bile göstermekten kaçındığı bu çocuğu görmesem hikayemiz hiç başlamayabilirdi.

Hayatımın en karanlık döneminde onu kaçış yerim sanmıştım. Beni o karanlıktan çıkaracak plan, kurtarıcım!

TURUNCUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin