9 ● yemek

1.6K 100 56
                                    

Playlist

Batu Akdeniz - Eksik




Eve döndüğümüzde annem zaten çoğu şeyi hazırlamıştı. Meriç ile birlikte yemek masasını hazırlama görevini üstlendiğimizde misafirlerimizin gelmesine daha bir saat vardı.  Annem ve benim için, bazen de arkadaşlarımız için oldukça yeterli olan masanın bir anda gözüme ufacık gelmesinin sebebi Tuna Malikanesi'ndeki devasa yemek masasıydı. Meriç annemin kucağına yüklediği yemek takımının tabaklarıyla beni beklerken ellerimi belime koymuş masa düzenini kafamda oturmaya çalışıyordum.

"Masa altı kişilik. Ne diye bu kadar baktın?"

Masa altı kişilik olabilirdi ama dardı. Dört kişinin rahatça sığabileceği ama başlara biri oturduğunda ne olacağını pek kestiremediğim bir boyutu vardı.

Meriç yanımdan geçip tabakları masanın üstünde bıraktığında "Yapacak bir şey yok."dedim. "Önder abiyi başa oturturuz. Annem de diğer başa." İçimi çekerek herkesi masanın etrafında hayal ettim. "Hepimiz çok iri geldik bir anda gözüme. Daha önce evin içinde aynı anda üç erkek olmadığından olabilir."

"Akraba?"diye sorarken tabakları yerleştirmeye başlamıştı. Kaşık ve çatalları onun izinden giderek yerleştirmeye başladım ben de. "Pek görüşmeyiz. Uzaktalar. Bayramlarda da anneannemin evinde görüşürdük."

Bir şey demedi. Akraba ilişkileri onların da çok sıkı fıkı değildi.

"Annem çalıştığı için çok giden gelen de olmazdı zaten."

"Çok da iri insanlar sayılmayız."derken fazlalık olup olmadığını sorguladığını sandığımdan gülerek kafamı iki yana salladım.

"Masamıza güveniyorum, tamam, sizi ağırlayabilecek kadar yer var."

"Oh!"dedi yalandan rahatlamış gibi nefes vererek.

Annem kucakladığı tepsiyle içeri girdiğinde "Meriç belki de sen alışkın değilsindir iş yapmaya oğlum ama bizim evde böyle."diyerek ona takıldı hemen. Çorba kaselerini servis tabaklarındaki desenlere denk gelecek şekilde yerleştirmeye devam ederken anneme nazikçe gülümsedi. "Elimden geleni yapıyorum."

"Çok düzenli."diye destekledim onu.

"Sanatçı çocuk tabii!" Tepsiyi masanın üstüne bırakırken tek kaşını kaldırıp dikkatle baktı. Meriç ne yaptığını fark ettiğinde yüzündeki gülümseme biraz daha büyümüştü. Durup ellerini önündeki sandalyenin arkalığına yasladıktan sonra "Oluyor mu?"diye sordu olduğundan çok emin olsa da.

"Valla bravo. Kayla olsa rastgele dizmişti."

"Aşk olsun gerçekten!"

"Sakın buna bırakıp arkanı dönme. Düzene aldırış etmez benim kızım."

Annem ona göz kırpıp mutfağa geri dönerken usulca "Farkındayım."diye mırıldansa da onu duymuştum. Uzanıp karnını hafifçe tokatladığımda kaçmadı bile. "Gerçekleri konuşuyoruz, izin verirsen."deyip bir de benim dizdiğim çatal bıçakları simetrik olacak şekilde düzeltmeye girişti.

"Ne haliniz varsa görün. Ben doğallıktan yanayım."

"Onu biliyoruz, karıcım."

Hala bir yandan çok komik bir yandan da hoşuma giden bu seslenişini kabul edemediğimden yanaklarım ısınıyordu. Sadece takılacağı zamanlarda böyle söylediğini bilsem de gelen hislere engel olamıyordum.

"İzin verirsen bardaklar ben de, gerçi üstünden bir kez daha geçmek isteyebilirsin ama..."

"Üstünden bir kez daha geçmek istediğim çok şey var ama bardaklar listede yok."dediğinde yüzünde çapkın bir sırıtış vardı ama bana bakmadan işini yapmaya devam etti. İçimden bir ses bana alkış tutuyordu. Roma'da uğruna saatlerce kavga ettiğim gerçek Meriç Tuna hiç ürkütmeden yeniden hayatımın içine girmişti. Böyle olması için biraz rahatlaması ve mutlu olması gerekiyordu sadece, bense aksine ona daha fazla baskı yapıp kendinden şüphe edip uzaklaşmasına sebep olmuştum. Onu kaşıklarla baş başa bırakıp bardakları yerleştirirken onu tanıdığımdan beri ne kadar güvendiğimi düşündüm. Ben ona güvendikçe, beni hayatına kabul etmişti. Ben onu sevdikçe, sevmekten korkmamıştı. Birlikte iyi olmuştuk.

TURUNCUWhere stories live. Discover now