KARANLIĞIN DERİNİ

2K 91 75
                                    


Tanıtım


Tırnaklarımı büyütmüş, törpülemiş, keskinleştirmiş, etime batırmış, göğsümü ortadan ikiye yırtmıştım. Kendi ellerimle kendi sonumu hazırlamıştım. Nasıl engel olamamıştım buna? Nasıl bu kadar yitirmiştim kendimi düşünemiyor, zihnimdeki çamurun içinde okunabilir bir cevap bulamıyordum. Utanç içinde tiksiniyordum kendimden. Kendi içinde zehrini doğuran yaralarından koyu sarı irin akan bir hastalık, aynı zamanda hastaydım da.

Semih bileklerimden tutup hafifçe sarstığında gözlerim kaybolduğu yerden ayrılıp gerinerek ayıldı da anlayışlı gözleriyle buluştu sanki. Gerçekten seviyor olmalıydı beni. Yoksa böyle bakabilmesi mümkün olamazdı. Yüzüne batan güneşin turuncusu vuruyordu. Gölgedeydim. Yüzündeki ışığın cıvıltısına tanıyamıyormuş belki de unutmuş gibi daldım.

"Kendine neden bunu yapıyorsun?"diye sordu nazikçe.

Hiçbir suçu olmamasına rağmen ve içimde bir yerde bu nezaketinin karşılığının ruhumda patlayan yanardağ olmadığını biliyor olmama rağmen ellerimi hırsla onunkilerden koparıp "BIRAK!"diye bağırdım. Dışarıdan nasıl göründüğümü bilmiyor, umursamıyordum. İçim öfkeden yanıyor, yaraların altını kaynatarak acıyı fokurdatıyordu. Uyuşan ellerimi sürekli yumruk yapıp çözerek hissi korumaya çalışıyordum. En son isteyeceğim şey donup kalmaktı. Harekete geçmeliydim. Durmak öyle yanlıştı ki bedenimin olduğu yerde çatladığını hissediyordum, toz zerreciklerine ayrılana kadar durmayacaktı bu işkence.

"Kayla, sakin ol."

"Burada duramam ben. Yanlış bu. Duramam. Gitmeliyim. Bir şey yapmalıyım."

"Kayla, bir saniye..."

"Hepsi benim yüzümden."

"Kayla! Bana bak!"

Semih yüzümü ellerinin arasına alıp az öncekine benzemeyen bir otoriteyle gözlerimi yönlendirme emri verdiğinde "Bırak beni!"dedim tehdit sinyali verdiğime inanarak. Birinin bana dokunmasını, şefkat göstermesini, dahası sakin olmamı istemesini istemiyordum.

"Sen bir şey yapmadın!"

Dişlerimin arasından dikenli eğri büğrü harfler döküldü. "Yaptım!"

Yüzümü tutan parmaklarını etime biraz daha batırarak dikkatimi çekmeye çalıştığını anlasam da kafamın içinde o kadar çok ihtimal dönüyordu ki ona konsantre olmada istikrar sağlayamıyordum. Şu an bütün hayatım değişiyor olabilir. Bir dakika sonra değişecek olabilir. Bir dakika önce değişmiş olabilir. Her şey bitmiş olabilir. Her şey gitmiş olabilir.

"Kayla."

Bileklerini kavrayıp tırnaklarımı batırdım ama yüzünde görmek isteyeceğim türden bir ifade değişikliği olmadı.

"Bırak beni!"

"Beni dinle!"

"Bırak dedim!"

Avuçlarının arasında bir top gibi tutup sarstığı kafamın içindeki ihtimaller duvardan duvara çarparak bir anlığına sustuğunda "Kimseye bir şey olmadı. Olmayacak."dedi.

Ellerimi bileklerinden çözüp göğsüne vurarak ittirdim. "BIRAK! Hiçbir şey bilmiyorsun sen. Hiçbiriniz hiçbir şey bilmiyorsunuz. Anlayamazsınız."

"Kayla sakin olmalısın."

"Ben mahvettim onu! Önce kendimi mahvettim. Yetmedi! İçim soğumadı. Onu da mahvettim! Anladın mı?"

Bir savaşı kaybetmiş gibi gözlerini yumarak yenilgiyi kabullendiğinde sesim çatallaşarak dışarı döküldü. "Ben sustum." Ağlıyordum. "Ben sakladım. Yine. Yine. Yine." Gözyaşlarımı elimin tersiyle kurularken hıçkırığımı birkaç kez yuttum. "Öyle güçlü sandım ki... Öyle göremedim ki onu. O beni hep gördü ama ben onu hiç göremedim. Gözlerimin önünde göremedim. Öyle aptalım ki gördüğümü sandım. Aptal! Aptal kafam!"

"Yapma şunu kendine."dedi yorgun bir ses.

Semih sahiden de burada mıydı ki... Belki zihinim bir oyunuydu.

"Sussana! Yine sussana! Susmaya devam etsene! Sus!"

Semih kendini toparlayarak konuştuğu için cezalandırmaya çalıştığım ağzıma vurduğum elimi yakaladığında gözlerinin içine baktım, iyice anlamasını istiyordum, meydan okur gibi çenemi kaldırdım. "Ben var ya hiç de masum değilim. Bana acıma sakın! Arkadaşına, kardeşine acı! Mahvettim onu. Ben öldürdüm."

"Saçmalama."

Soğuk terler atarken "Benim yüzümden zarar verdi kendine."dediğimde "SAÇMALAMA!"diye bağırdı suratıma. Bileklerimi sıkan parmaklarının acısı kulağımdaki uğultu yok olurken hissedilmeye başladı. Zonkluyordu şimdi her yerim. Ağlamaya başladığımda bedenimin buna tamamen hazırlıksız yakalandığını bacaklarımın beni taşıyamadığını fark ettiğimde anladım. Yere yığılmıştım. Kollarım yukarıda Semih'in ellerine bağlı dururken başımı yaslayıp "Benim yüzümden..."dedim, boğazımda korkunç bir gürültü koptu.

Semih birkaç dakika önceki anlayışlı haline bürünerek önümde diz çöktüğünde yaşların arasından yüzünü seçmeye çalışıyor, gözlerimle teselli dileniyordum. Gördü. O da beni gördü. Ben kendimden başka kimseyi göremezken o da beni gördü ve "Kimseye bir şey olmadı."dedi.

Ama bilmiyordu. Meriç'e yaptıklarımın birazından bile haberi yoktu.

O, kendini karanlık beni de beyaz nokta sanmıştı. Oysa en başından beri ben o beyaz noktanın içinde bir leke saklıyordum. Meriç'in dikkate almadığı o leke, karanlığın derininden bir gölgeydi.

Meriç yoktu.

İçim oluk oluk kanayarak ona ağlıyordu.

Onu kaybetmiştim. Ben, onu, herkesten kaybetmiştim.

Bu hikayenin gölgesiydim ben. 


● ● ●

Karanlığın Derini, çok yakında! 

( Selaaam! 

Umarım hepiniz iyi ve mutlusunuzdur. İçiniz biraz sıkılıyorsa da umuyorum ki kendinizi daha çok sevip, tanıyıp, kendinize daha çok güvendiğiniz bir yoldan rahata en kısa zamanda varırsınız. 

Kısa bir teşekkür etmek ve birkaç genel soruyu yanıtlamak istiyorum. 

Turuncu'nun ilk kısmı Umudun Rengi, ikinci kısmı Karanlığın Derini olarak burada olacak.

Kayla ve Meriç'in daha çok gençlik dönemlerini anlatan Kötü Çocuk Serisi'nin 5-6. kitapları olarak değil de Turuncu Serisi olarak bahsetmemim sebebi Kötü Çocuk IV'te karakterlerimizin hepsinin gençliğine veda etmemizdi. O veda noktasına haksızlık etmek ve çiğnemek istemiyorum, gençlikleriyle orada cidden vedalaştık ve bu karakterler büyüdü.

Turuncu'ya ana karakterleri aynı olduğundan devam hikayesi diyebiliriz, aynı zamanda ve çoğunlukla, karakterlerin yetişkinlik dönemlerinde işlediği konularla değişen teması ve farklılaşan kadrosuyla ayrı bir seridir. Okuduğunuz için çok teşekkür ederim, bu yeni yetişkin dönemlerini ele alıp geçmişleriyle, geçmişinizle bazen şimdinizle değerlendirip yaptığınız tüm yorumlar çok değerli. 

Bu karakterleri hep gerçek bir pencereden görmeye ve göstermeye çalıştım, yine öyle yazmaya gayret edeceğim. Gençliklerinde görüp görmezden geldikleri ne varsa, anlatamadıklarını ya da bilmedikleri duyguları biraz eşeleyip ortada  sır bırakmayacağımız bir hikaye olmasını diliyorum. Bunu biz istedik, diyelim artık... 

Diğer karakterlerimizi de daha sık göreceğiz, onlara da biraz pencere açacağız hatta, umarım keyif alırsınız. Üzüntüler ve sevinçlerle, yeniden bir arada olmak isteyen herkesi devam bölümlerde bekliyorum, çok öpüyorum! 

Mutlu bayramlar♡)

TURUNCUWhere stories live. Discover now