2 ○ paravan

11.4K 585 147
                                    



Bir paravan. Birbirimizi hissetmemize engel olabilir miydi? Yıllar sonra onunla yeniden aynı odada uyuyacaktık. Gelmeden önce bunları mümkün olduğu kadar düşünmemeye çalışmıştım ama şimdi evimiz için eşya seçerken birkaç saat sonra olacakları düşünmeden edemiyordum. Karnıma ince bir sızı girmişti. Çok yürümemiştik ama bir yere oturup dinlenme ihtiyacı hissediyordum. İtalya'da ilk dakikalarımı eşya seçerek hayal etmemiştim. Turistik mekanların hepsini bir günde gezmeyi hayal etmesem de en azından Trevi Çeşmesi'ne gidip dilek dileyerek para atabilirdim. Meriç gezmekten HİÇ bahsetmemişti. Hakkını yemek için çok erkendi gerçi. Eve adım atar atmaz sorunlardan ve eksiklerden bahsetmiş olduğumdan o da bu sorunları çözmeden turistlik yapmayı istiyor olabileceğimi akıl edememiş olabilirdi. Doğrusu turist sayılmazdım ama yine de biraz turistlik yapmak istiyordum. Aklımın hala burada aylarca kalacağımı inkar eden bir tarafı vardı ve onu biraz olsun sakinleştirmek, kandırmak istiyordum.

"Paravan, yatak, perde. Her şey tamam gibi."

Kaybolmamak için küçük adımlarla ilerlemiştim ve o çok geçmeden bana yetişmişti. Artık evde perde olacaktı. Ekstra bir yatak daha ve bir de paravan. Birbirimizi rahatsız etmememiz için. Meriç şık bir şey bulmuştu. Ben sadece onun beğendiğini onaylamıştım.

"Başka bir şey geldi mi aklına? Bakabiliriz."

"Hayır," diye mırıldandım. Artık gitmek istiyordum ve bunu ona doğruca söyleyemiyordum bile. Sanki ardımızda koca bir geçmiş yoktu, biz de yeni tanışan ev arkadaşlarıydık.

"Tamam, o zaman gidelim mi? Bu gece idare ederiz. Yarın da odayı yeniden düzenleriz."

"Gidelim o zaman."

Dışarı çıktığımızda derin bir nefes aldım. Karnımdaki sızı gitmişti. Bu gece aynı odada birbirimizi hissedip hissedemediğimizi test etmek zorunda kalmayacaktık. Kalmayacaktım. Neden bunlar bu kadar garip geliyordu? Gelmemeliydi ama geliyordu. Bu hissettiklerimi Meriç'e anlatamıyordum bile. Onun mutlaka bir fikri vardı, önerisi de olurdu. Beni daha da sinir edecek cevaplarını duymak istemiyordum. Sorunumu kendi başıma halledecektim. O yokken hep olduğu gibi.

"Yaratıcı olmayacak ama çok sevdiğim bir pizzacı var. Orada yiyelim mi?"

Kaskını takıyordu. Evde yiyeceğimi sanmıştım. Neden öyle sanmıştım ki? Meriç doğru düzgün yemek yapmayı bile bilmezdi. Öğrendiyse buna şaşırmazdım gerçi. BİRÇOK ŞEY değişmişti. Ben de kendi kaskımı taktım.

"Olur."

Meriç'in çok sevdiği pizzacı, Kolezyum'un çevresindeydi. Kaldırım üstünde oturduğumuz masanın tek manzarası bu ihtişamlı yapıydı. Daha fazlasına gerek de yoktu. Onun hakkında erken karar vermemekle doğru olanı yapmıştım.

"Eve tamamen yerleştikten sonra yeniden geliriz. Müzeyi gezmeye. Daha birçok yer var, tabii. İstersen kendin de keşfedebilirsin. Kaybolabileceğin bir yer değil ama kaybolursan da korkma. Seni bulurum."

"Sen okuldayken benim kendimi oyalamam gerekecek tabii."

"Dergideki işin için üzgünüm. Buradan da yazını gönderebilirdin."

Evet ama yönetimdeki çoğu kişi değişmişti ve artık bana ihtiyaçları yoktu. Yazıyla birlikte arşiv işlerini de halledebilecek birine ihtiyaçları vardı. Roma'dayken arşivi düzenleyemeyecek olan birinin yazı yazmaya devam etmesini de gerekli bulmamışlardı.

"Eski patronum bir moda dergisinde. Örnek bir yazı gönderebileceğimi söyledi ama moda hakkında ne yazarım bilemiyorum. Hem ben gelmeden bazı kurslara baktım. İtalyanca'nın yanında sanat tarihi kurslarından birine katılabilirim ya da İtalyan yemekleri... Bilemiyorum işte çok da planlamadım ama aklımda bir şeyler var."

TURUNCUМесто, где живут истории. Откройте их для себя