4 ○ arkadaşlar

10.3K 597 89
                                    

Playlist

Alex & Sierra - Little Do You Know

( Keyifle okumalar ♡ Çok çok öpüyorum! )


ᴼ 


Her şey dünden daha kolaydı. Bir şeylerin netleşmesi hayatımın zorluk seviyesini bir anda düşürmüştü. Anne ve babamla ayrı ayrı onar dakikalık görüşmeler yapmıştım. Annem yeni evim öğrenci dairemden daha iyi olduğu için mutlu olmuştu. Daha fazla ışık alıyordu en azından. Babam ise yerleşip yerleşmediğim konusunda merak içindeydi. Onu da dünkü alışveriş konusunda detaylıca bilgilendirmiştim. Görüntülü konuşmak ikisini de yumuşatmıştı. Yatağım ve paravanımız gelmişti. Meriç ile onları yerleştirdikten sonra o dersine gitmiş, ben de kendime kahvaltı hazırlayıp telefonun karşısına geçmiştim. Telefon görüşmelerim sona erdiğinde ve bulaşıklarımı yıkadığımda dışarı çıkmaktan daha iyi bir seçeneğim kalmamıştı. Hiçbir şey anlamadığım televizyonu kapatıp çantamı koluma taktıktan sonra yeni evimden dışarı çıktım.

Uzun bir yürüyüşün sonunda kendimi Kolezyum'un yanında bulmuştum. Telefonumda ne olur ne olmaz diye bir harita uygulaması vardı. Meriç kaybolmayacağıma inansa da ben evin adresinin yazılı olduğu bir kağıdı cebimde taşıyordum. Ben ne kadar nereye gideceğimi bilmeden öylesine sokaklarda yürüsem de sonunda bildiğim bir yere, Kolezyum'a ulaşmıştım. Gösterişli yapının etrafında bir tur attıktan sonra içini Meriç ile birlikte görme isteğim yüzünden kuyruğa girmek yerine etrafındaki bir duvarın üstüne oturup bir süre onu öylece izledim. İki bin yıl yaşındaki büyük amfitiyatronun içinde yapılan gladyatör karşılaşmalarını hayal ederek orada karnım acıkana kadar oturdum. Bana bir fotoğrafın içinde gibi hissettiren büyülü kalıntının karşısında olduğum sürece burada olmak hayalmiş gibi geliyordu. Oysa oldukça gerçektim.

Dün gece pizza yediğimiz yere gidip turistleri ve her yerden çıkan izci gruplarını izleyerek karnımı doyurduktan sonra bir süre daha yürümeye devam ettim. Öncelikli amacım sokakları keşfetmekti. Tarihi binalar benim öyle bir beklentim olmasa da bir yerlerden karşıma çıkıyordu. Sokak, evdeki televizyon gibi değildi. İtalyanca duysam bile bunu ayırt edemiyordum. Birçok farklı milletten insanın akın ettiği şehirde Türkçe'yi bile sık sık duymuştum ama birkaç satıcı haricinde kimseyle konuşmadan eve geri dönmüştüm. Hem de yolumu kaybetmeden. Geri dönüş yolunda telefonumdaki uygulamayı kullanmam gerekmişti gerçi ama ben yine de kaybolup taksiye binmediğim ya da Meriç'e haber vermediğim için kendimle gurur duyuyordum.

Yürüyüş yorgunluğumu kanepeye uzanmış halde atmaya çalışırken turistlik yapıp Kolezyum'un önünde çekilmiş olan fotoğrafımı instagram hesabımda paylaştım. Çok kısa sürede bütün arkadaşlarım altına yorum yapmıştı. Artık hiçbiriyle doğru düzgün dertleşemiyorduk. Herkes kendi hayatının peşinden koşarken evlilik hazırlıkları yapan Neşe ve sözlenmek için gün sayan Cansu biraz daha yakınlaşmıştı. İkisi de İzmir'de yaşamaya karar vermişti. Ömer'in ailesi İzmir'de açılacak olan Atahan Koleji'nin kontrolü için oğullarının orada yaşamasını destekliyordu. Neşe de bu fikre oldukça sıcaktı. Cansu ve Bora'nın da orada yaşayacak olması iki tarafı da heyecanlandırmıştı. Biz hala konuşuyorduk, çocukluk edip iki arkadaşımı birbirinden kıskanmıyordum ve durumu anlayışlı karşılıyordum. Yine de Suzan'ın benden daha çok onlarla görüşmesi hala biraz tuhaf geliyordu. Ben okulu erken bitirmek için kafamı kitaplardan kaldırmadan çalışırken arkadaşlarımın heyecanlı hayatlarına dahil olamamış ve onlardan biraz uzaklaşmıştım. Bir suçlu varsa bu bendim. Çünkü kilometrelerce uzakta olmasına rağmen Meriç'in arkadaşlık ilişkilerinde bir değişiklik olmadığını biliyordum. Ömer ve Bora eskisinden biraz daha yakındı ama ikisinin de favori bir arkadaşı varsa bu her zaman Meriç'ti. Belki de ben arkadaşlarımın evliliğe yakınlıklarını garipsemiş ve kendimi tüm bu heyecandan uzak tutmuştum.

TURUNCUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin