3 ● defter

1.4K 85 95
                                    

Playlist

Kalben - Yara

Evlilik benim için iki insanın bir arada yaşamasının resmi olarak kabul görmesiydi. Bu tanımın üstüne çok fazla düşünüp genişletmeye çalışmamıştım hiçbir zaman. Her şey çok net ve basitti. Öyle olduğunu sanıyordum.

Meriç'in tanımı çok daha kapsamlıydı.

Evli olunca birbirimizle her şeyi paylaşabileceğimizi düşüneceğini bilsem onunla evlenme fikrinin çok daha öncede aklıma yerleşeceğini biliyordum. Buna o cesaret edene kadar yine cesaret edemezdim ama o düşünce orada dururdu. Ona ait her şey benim de ve bana ait her şey aynı zamanda onun da. Bu, bana uzak ama bir o kadar da yakın bir fikirdi.

Kapsadığı her şeyin dışında bu fikrin ortaya çıkmasındaki çekirdek, o defter, için bana özgürlük tanıyordu. Onun orada olduğunu, ne yazdığını biliyordu. Hatırlamıyor gibi yapıp üstünde çok durmasa da neleri okuyacağımı çok iyi bildiğini biliyordum. Buna izin vermişti.

Bizim için, en derinine inmeme izin vermişti.

Yine de özeline dahil olmakla ilgili hata yapmayı göze alamadığımdan bu konuşmadan tatmin olmayıp aynı soruyu ertesi akşam bir kez daha sordum.

Yemekten sonra odamıza kapanmış Scrabble oynuyorduk. Ben çok iyiydim ama o durup durup bir yerde sinsice NAHOŞLUK yazmıştı. Nahoşluk! Birçok yerden puan toplamasını sabırla seyrederken aynı anda kendi kalan harflerimi kontrol ediyordum.

"Baban bugün beni aradı. Akşam yemeğine çağırıyor. Ziyaretimizden tatmin olmadı herhalde."

"Hımm," Ne yazabilirdim? Elimdeki harflerle... ILIK. Yeterince iyi değil ama idare ederdi.

"Bir gün. Sence ne zaman ister?"

"Bir gün işte."dedim omuz silkerken. Gözleri harflerinden bana döndü. Yeni harfler çekiyordum.

"Ne var?"

"Dalga mı geçiyorsun?"

"Neden dalga geçeyim?"

"Yani öylesine bir gün?"

"İstediğimiz, müsait olduğumuz zaman. Neden buna bu kadar takıldın?"

"Benimkiler böyle havada bırakmaz çünkü."

"Kuralsız bir akşam yemeğinin varlığına şaşırabilirsin tabii ama o kadar da kötü değil, inan bana. Sadece konuşmak zorunda kalabilirsin."

"Dalga mı geçiyorsun?"diye yeniden sordu. Bu sefer, evet, biraz. Birazcık sadece. Gülerek "Konuşurken yemek yemeyi biliyor musun?"diye sorduğumda gözlerini devirdi. Onun göz devirmesi öyle komik bir şeydi ki, sesli bir kahkaha attım.

"Bizimkiler fazla resmi olabilir ama yemek yerken sahiden de konuşulmaz, Kayla."

"Biraz konuşulabilir, Meriç."

"Sağlıklı değil."

"Üzgünüm, babam seni susmak için yemeğe çağırmıyor. Hem bu tuhaf. Ürkütücü. Yine tuhaf. Kabul et!"

Omuz silkerek yedi harflik bir kelime yazdı ama bu seferki o kadar canımı sıkmadı çünkü altı harflik Ğ ve Ç barındıran kelimem hazırdı.

"Bana normal geliyor."

Onun yazımı bittiğinde kendi kelimemi yazmak için harekete geçtim. Birçok puan birden kazanmıştım. Yeni harflerimi seçerken bez çantanın içindeki taşları zar sallar gibi salladım.

TURUNCUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin