-9.Bölüm-

96.1K 3.3K 226
                                    

18.03.2017

***

Sınıftaki herkes Burak sınıfa girdiginde ayaga kalktı. Bir kişi hariç. O kişinin kim oldugunu bulmak o kadar zor degil. Çünkü o kişi benim. Normalde bende herkes gibi ayaga kalkardım ama onu ögretmenim olarak görmenin verdigi etki, bütün vücudumu kas katı etti.

Burak bakışlarını sınıfta gezdirdiginde, bakışları bende kilitli kaldı. Beni ilk gördügü anda şaşırsa bile, yüzünde sonradan oluşan o gülücük, bir çok şeyi anlatıyordu.

"Sen.." Burak işaret parmağı ile beni gösterdikten sonra, ayakta bekleyen ögrencilere bakıp "Oturabilirsiniz" dedi. Bakışlarını tekrar bana diktiginde, dudaklarından çıkacak hiç birşeyin yararıma olmayacağını biliyordum.

"Sınıfa bir ögretmen gelince, heleki buda senin sınıf ögretmenin oluyorsa.."

Hayat bana gölünü atıp kenara çekildiğinde, bu sefer vurma sırası kaderdeydi. Ben ona karşı gelebilecegimi düşünürken, o hiç beklemdigim anda, hayatın bana attığı gölden daha beterini attı. O gol beni yerle bir edecek kadar kötüydü ve öylede olmuştu.

"Ayaga kalkman gerektigini bilmiyormusun?"

Burak'ın otoriter sesi beynimde yankılandı. Birşeyler demek için dudaklarım aralanıyor ama ne diyecegimi bilmedigim için kendiliginden geri kapanıyordu. Söyleyebileceğim şeyleri düşünmeye her çalıştığımda, karşılaştığım tek sey boşluktu. Hislerim desen? Allak bullak olmuş bir şekilde etrafta geziyorlardi.

"Şey.. Ben.." Ne demem gerekiyordu tam kestiremiyordum. Karşımda gördügüm Burak, onu tanıdığımdan beri gördügüm kişiden bana o kadar uzak geliyorduki. Sadece duruşu bile, onun ne kadar ciddi oldugunu gösterirken, bakışlarından bahsetmek bile istemiyorum. Ben, beni sinir eden, ne yaptığını bilmeyen, yaptığı şeyden pişman olup özür dilemeye çalışıp ama sonra yapmayan, kendini beğenmiş, kişilik problemi olan Burak'ı tanıyordum.

Yan tarafimda hissettigim dokunuşla, yanımda oturan Emre'ye baktım. Bana birşeyler anlatmaya çalışıyordu ama ben ne dedigini anlayamayacak kadar salak gibi hissediyordum şuan kendimi. Emre'ye biraz yaklaşıp "Ne var?" diye sordum. Emre sordugum soru ile gözlerini devirdi. Ağzını açıp birşey diyecegi sırada, tahtanın önünde duran Burak'ın keskin sesi, açılan dudakları geri kapatmasını sağladı.

"Ayaga kalkıp kendini tanıtmak yerine.." Burak ögretmen masasına dogru bir kaç adım attı. Ögretmen masasına geldiginde beni göre bilecek bir şekilde masaya yaslandı. "Yanında oturan arkadaşın ile sohbet etmek istiyorsan eger? Sizin ikinizi dışarı alabilirim" Burak'ın bakışları bir kaç saniyede olsa Emre'yi buldugunda, bakışlarından küçük ama etkisi büyük bir öfke kırıntısı geçti.

Emre birşeyler demek için ayaga kalkacağı sırada, elimle kolunu tutup onu durdum. Emre bana anlamsız bakışlarını atarken ayaga kalktım ve tek kaşını kaldırıp bana bakan Burak'a baktım. Derin bir nefes alıp onun şuan tanıdığım Burak degilde, sınıf ögretmenim olan Burak oldugunu kendime hatırlatmaya çalıştım. Yoksa ağzımdan çıkacaklara mani olamaya bilirdim.

"Adım Öykü Kılıç, 17 yaşındayım. Ve bu kadar.."

Aklıma anlatabilecegim başka birşey gelmediginden yerime oturacağım sırada Burak'ın ciddi bir şekilde "Sana yerine otura bilirsin dedigimi hatırlamıyorum" dedigini duydum. Ona 'ciddimisin?' bakışlarımı atsam bile, o ciddi duran ifadesini hiç bozmadan bana bakıyordu.

"Kendinden biraz daha bahsedermisin?" Burak'ın söyledigi ile tek kaşım havaya kalktı. Ne saçmalıyordu bu? "Sınıfta yenisin ve sınıf arkadaşların bu sayede seni daha yakından tanıya bilir"

Aşk-ı Esaret- AnkaWhere stories live. Discover now