-50.Bölüm-

58.4K 1.6K 309
                                    

19.06.2016

***

Çetin'in bakışları altında, garsonun getirmiş oldugu meyveli çaydan bir yudum aldım. "Güzel ve anlamlı bir sözmüş.." diye mırıldandıgımda, Çetin bilmiş bir tavırla "Biliyorum.." dedi. Gözlerimi devirirken "Bilmem ne hoş.." diye mırıldandım. "Öyle.." Çetin kahvesinden bir yudum aldıktan sonra, bakışları tekar beni buldu. Hiç birşey söylemeden öylece bana bakması ve benim o bakışlar altında kendimi rahatsız hissetmem yüzünden yerimde huzursuz bir şekilde kıpırdandım.

"Ne var?" diye sordugumda, Çetin yavaş hareketler ile, fincanını eline alıp, kahvesinden bir yudum aldı. Fincanını masaya yavaş bir şekilde koyarken "Söz hakkındaki düşüncelerini söylemek istermisin?" dediginde, tek kaşımı kaldırıp ona baktım. Neden şimdi benden böyle birşey istedigini anlamıyordum ama yinede sormadım. Beynimde Çetin'in söyledigi söz dönerken, o sözün benim için ne anlama geldigini bulmaya çalıştım.

"Bence.." diye başladığımda Çetin "Evet?" diyerek sözümü kesti. "Sözümü kesme.." dedigimde, Çetin gözlerini devirip, başını olumlu anlamda salladı.

"Aşık oldugun kişiyi kaybetsen bile, ondan vazgeçmediğim sürece ona karşı olan aşkın bitmez?"

Çetin tek kaşını kaldırmış bana bakarken, acaba yanlışmı söyledim diye düşündüm. Beynimde o sözü tekrar geçirdiğimde o sözden nedense tek bu anlamı çıkarıyordum.

Çetin hala bana bakarken, bu sefer ben yavaş bir şekilde masadaki fincanı elime aldım. Çayımdan bir yudum aldıktan sonra bakışlarım bir anlığına Çetin'in arkasında duran masaya kaydığında, Burak'ın gözlerini kısmış buraya baktığını görmem ile, bakışlarımı ondan hızlı bir şekilde kaçırdım. Burak'ın ve Çetin'in bakışlarının altında kalmak, beni gerçekten hiç olmadığım kadar rahatsiz ediyordu.

"Çıkardığın anlam bir bakımdan dogru olabilir.." diyen Çetin'e baktım. "Ama?" diye sordugumda, Çetin kahvesinden bir yudum daha aldı. "Ama.. Bu sözü sadece tek taraflı düşünmen biraz yanlış" dediginde, "Nasıl yani?" diye sordum. Elimdeki fincanı dudağıma götürüp bir yudum aldığımda, bakışlarım istemsiz bir şekilde Burak'ların oldugu masaya dogru kaydığında, bu sefer sadece Burak'ın degil, yanlarında oturan yaşlı adamında bakışları benim üstümdeydi. Yaşlı adamın yüzünü şimdi daha iyi görmem ve bana kimi anımsattıgını anlamam ile, bakışlarımı o masadan hızlı bir şekilde kaçırdım.

Allah kahretsin.. Bu yaşlı adam Burak'ın babasıydı..

Burak'ın babasını görmenin heyecanı ile bakışlarım masada kilitli kalırken, adamın bakışlarını hala üstümde hissetmem ile başımı kaldırıp ona baktım. O bakışlarda gördügüm nefret bakışlarımı o adamdan çekmeme neden oldu. Bakışlarım masada kaşlarım çatılırken, bu adamın neden bana böyle baktığını anlamaya çalıştım. Acaba Burak, beni ve aramızda geçenleri babasına mı anlattıda, bu adam o yüzden öyle bana bakıyordu? Ama anlatmış olsada yinede bana böyle bakmasını saglayacak birşey yaptığıma inanmıyordum. Hem bana öyle bakacağına kendi ogluna öyle bakması daha iyi olurdu.

"Demek istedigim. Birbirini seven iki insan birbirlerini kaybetseler bile, birbirlerinden vazgeçmedikleri sürece, içlerini kaplayan o aşk hiç bir zaman bitmez. Ama ikisinden biri vazgectiginde, sadece kendisi degil, ondan vazgecmeyen kişide kaybeder.."

Bakışlarım tekrar Çetin'i buldugunda, söyledigini düşündüm. Bir bakımdan aslında haklıydı. Burak ile birbirimizi kaybetmiş ve Burak benden vazgeçmişti. Onun benden, aşkımızdan vazgeçmesi ile, sadece o degil, bende kaybetmiştim. Bu acı gerçek tekrar gözlerimin önüne serildiginde, bakışlarım kendiliginden Burak'ı buldu. Bu sefer babası degil sadece o bana bakıyordu.

Aşk-ı Esaret- AnkaWhere stories live. Discover now