-54.Bölüm-

59.3K 1.7K 347
                                    

22.06.2017

***

Burak..

Acı.. Onu kaybettikten sonra, hissettigim tek duygu buydu. Bu duygunun yanına bazen, kıskançlık, öfke ve çaresizlikte arada bir ugrasada.. Acı hiç gitmeden gögsümün tam üstünde yerini almıştı.

Nefes aldığım her saniye bu acıyı yaşıyor ve nefesimi verdigim her saniyede, dayanamadığım bu acının beni öldürmesini izliyorum. İçimdeki acı aldığım her nefesle büyüse ve beni verdigim her nefesle öldürsede, yinede bu acı gitmiyor. Onsuz yaşadığım, onun yüzüne, sesine, kokusuna hasret kaldığım her saniye dahada büyük bir hal alıyor.

Öykü.. Hayatımın kadını dedigim, hayatımın sonuna kadar yanında olmak, son nefesimi kolları arasında vermek istedigim.. Yüzümde oluşan gülücügün, kalbimin onu gördügünde hızlı atmasını, nefesimi kesen.. Kalbime girip beni kendine aşık eden ve o aşkın acıları içinde yanmamı saglayan kişi..

Gözlerimi kapattığım her anda, dizlerinin üstüne çökmüş ve Gitme diye bağıran kız, hayallerimi buldugu her saniye süslüyordu . Unutmayı denedim.. Hemde herşeyden çok.. Ama olmadı..

Onu unutuyum derken, daha çok hatırladım, daha cok bağlandım.. Geceleri onun hayali ile yatıyor, sabahları onun hayali ile kalkıyordum..

Ama işte o hayaller bana yetmiyordu. Allah kahretsinki, ben artık o hayaller ile yaşamak istemiyordum. Gece yataga yattığımda gözlerimi kapatmadan önce gördügüm son kişi, açtığımda ise gördügüm ilk kişi o olsun istiyordum. Ama işte sadece istiyordum. Bunların gerçek olması için, yapacak bir şeyim yoktu.

Öykü'nün hayatından bir anda çıkıp, onu nasıl bir mutsuzlugun ve acının içine sürükledigimin farkındayım. Ondan ayrılmam yetmiyormuş gibi, sevmedigim biri ile sözlenip, hayatlarımızın daha çok mahvolmasına izin verdim. Oysaki kalbim hala sadece onun için atıyor, sadece onu istiyordu.

Kalbim çaresiz bir şekilde sahibini geri istiyordu..

Benim ona verdigim açılar yetmiyormuş gibi, onu terk eden babasının acısıda gelmişti herşeyin üstüne. Bütün bu acıların onu nasıl mahvettigini, geçen her gün nasıl öldürdügünü, alev alev yanıp, küllerin arasında kaldığını gördüm.

Onun o çaresiz hallerini görüp, yanına gidememek.. İşte herşeyden çok koyanda buydu ya.. Öykü'nün yanında olan herkes, onun nasıl acılar çektiğini, o acıların onu yakıp, kül ettigini görüyordu. Onların ve hatta Öykü'nün bile görmedigi ise, o küllerin arasından eskisinden daha güçlü biri olarak doğmasaydı..

Aynı küllerinden yeniden dogan Anka kuşu gibi..

Öykü'm.. Benim küçük anka kuşumdu..

Okula gittigim her gün, içimde onu göre bilmenin mutlulugu oluyordu. Ona dokunamıyor, kokusunu içime çekemiyor olsamda, onu uzaktan izlemek bile herşeyden iyiydi. Onu uzaktan izledigim zamanlar her hareketini aklıma kazımak istermiş gibi bakışlarımı ondan bir saniye bile çekmiyordum.

Sanki ona bir saniye bakmasam o an gözümün önünden kaybolacakmış ve ben onu bir daha göremeyecekmişim gibi hissediyordum. Ama o his onu izledigim her saniye kaybolurken, yerini kıskançlık ve öfke alıyordu.

Öykü'nün Çetin ile iyi anlaştığını gördügümden beri, içimi öyle bir huzursuzluk kaplamıştı ki. Geceleri bile onların ikisini izledigim halleri rüyalarıma giriyor ve gecelerimi uykusuz gecirmeme sebep oluyordu. Öykü'yü Çetin ile gördügüm her saniye, ayrılık acısı içinde kıvranan kalbim, daha çok acıyor ve yavaş yavaş ölüyordu.

Aşk-ı Esaret- AnkaWhere stories live. Discover now