-36.Bölüm-

74.3K 1.6K 283
                                    

30.05.2017

***

Bütün bir hafta öylece yanımdan geçip giderken, benim yaptığım tek şey, bir kenara çekilip, o haftanın yanımdan öylece geçip gitmesini seyretmek olmuştu. Günlerim rutin bir şekile girmiş gibi neredeyse her gün aynı şeylerle karşılaşıyordum. Belli bir zamandan sonra sıkıcı gelmeye başlayan bu rutin günlerimi, birazcıkta olsun neşelendiren olay yada olaylar tabikide oluyordu.

Mesela Emre ve Yakut...

Ikisini anlamakta problem çekmeye başladığım bir zamana girmiş bulunmaktaydım. Bir bakıyordum aralarından su sızmıyordu, bir bakıyordum kedi köpek gibi birbirlerini yiyorlardı. Ve ben salaklığıma yenik düşüp aralarına girmeye çalıştığımda ise, ikisininde birbirine karşı olan siniri bir anda beni buluyor ve ben o sinirden bana karşı gelen herşeyi teker teker çekiyordum.

Bir zaman sonra onları kendi hallerine bırakmanın herkes içinde iyi olacağına karar verdigimden, artık onları kavga ederken gördügümde, resmen yolumu değiştirir olmuştum. Tabikide bunu yapmam yinede o kavgalardan kaçma gibi bir şansım oldugunu bana göstermiyordu. Çünkü her kavga sonrası Yakut ve Emre benim yanıma gelip digeri hakkında konuşmaktan hic bir sekilde çekinmiyorardı.

Bu durumdan gerçekten çok sıkıldığım için, onları arkadaşlıktan reddetme durumuna kadar bile gelmiştim. Aralarında bir problem vardı ama o problemin tam olarak ne oldugunu ikiside bilmiyor yada bilmemezlikten geliyorlardı. Bunun yüzündende bu manyak durumun altında kalan tek kişi ben oluyordum..

Emre ve Yakut'tan kaça bildiğim zamanlar ise, genelikle Burak ile oluyordum. Onunla geçirebileceğim en güzel zamanları geçirirken, tabikide araya bir kaç tartışma giriyordu. Ama o tartışmalar saniyeler sonra bir balon gibi patlayıp, uçup gidiyordu ve biz o tartışmayı geldigi gibi unutuyorduk.

Tartışma konularımız ise genellikle ben ve giydiklerim sonucu çıkıyordu. Burak'ın kısa ve açık giyinmemden ne kadar hoşlanmadığını bilsemde, İzmir'in son sıcak havalarına dayanmak binbir güçtü. Hava yavaş yavaş sogumaya başlasada, yinede tepemizde güneş her zamanki güzelligi gibi kendini gösterirken, etrafada sıcaklığını yayıyordu. Bu durumda bu sıcak havaya bir şekilde dayanmak istedigim içinde, kafama göre giyiniyordum.

Yaptığımın dogru olmadığını bende biliyordum ama.. Burak'ın o kızgın ve kıskanç halini görmek o kadar çok hoşuma gidiyorduki.. Sadece onu öyle görmek için, bütün istemedigi şeyleri yapmaya hazırdım..

Burak'ın hediyesi olan kolye, boynumu en güzel şekilde süslerken, şimdiye kadar şansım olmuş olmalıki, o kolyeyi birilerinin görmesini engelleye bilmiştim. Aslında ben Yakut ve Emre'nin o kolyeyi çoktan fark edeceklerini sanarken, o iki deli birbirlerini yiyip bitirmek ile o kadar çok meşguldüki, kolyemi görmeyi bırak, beni bile görmüyorlardı.

Bu durum benim için ne kadar iyi olsada, yinede içimden küçükte olsa bir umut birilerinin kolyemi fark etmesini istiyordum. Tabi o kişilerin arasında annem hariç herkes olabilirdi.

Burak'ın bana bu hafta sonu için vermiş oldugu sözü tutabilecegini hiç bir zaman düşünmemiştim. Çünkü hafta sonları annem evdeydi ve ben başka bir yerde kalmak için ondan kolay bir şekilde izin alamazdım. Burak'ta bunu bildigi için, kendi kafasına göre birşeyler planlamış ve nasıl oldugunu bilmediğim bir halde o plan bir anda tutmuştu. Ona planının ne oldugunu sorsam bile, en kısa zamanda annem sayesinde ögrenecegimi söylediginde, ne demek istedigini o an tam olarak anlamamıştım.

Aşk-ı Esaret- Ankaजहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें