-10.Bölüm-

91.7K 3.3K 269
                                    

20.03.2017

***

Okuldan çıktıktan sonra hemen eve gitmek istemedigim için, öyle plansız bir şekilde yürüyordum. Beynimde bin tane kurt dönsede, şuan hiç birşey düşünmek istemiyordum. Ne zaman birşeyler düşünmeye başlasam, sonu hiç iyi bitmiyordu o düşüncelerin. Bir kaç saatliginede olsa, düşüncelerden uzak zaman geçirmek istiyordum.

Ayaklarımın beni getirdigi yere baktığımda kücük bir oyun parkına geldiğimi fark ettim. Bu oyun parkı bana bir yerden tanıdık gelsede, ileride duran banklardan birine oturdum ve güneşin tadını çıkarmaya çalıştım. Kulağıma parkta oynayan çocukların o neşeli sesi geldiginde, bir anlığına cocukluguma dönüp bu çocuklar gibi neşeli olmak istedim.

Küçükken hayat ne tatlı geliyordu bize.. Ama işte ne zaman büyümeye başladık, o zamanda hayatın sadece tatlı değil, acı taraflarınında oldugunu ögrendik.

Bakışlarımı parktaki çocuklarda gezdirdigimde, ileride pembe bisikleti sürmeye çalışan kız dikkatimi çekti. Kız bisikleti sürmeye çalışırken, bir anda dengesini kaybedip bisikletten düştü. Kıza yardım etmek için oturdugum yerden tam kalkacaktım ki, kızın yanına koşarak gelen adamı gördügümde, onları izlemek ile yetindim. Adam kızın yanına geldiginde, bisikleti bir kenara çekip kızına sıkıca sarıldı. Böyle sanki kollarını gevşetirse, kızı kollarının arasından çekip gidecekmiş gibi.

Kücük kız aglamaya başladığında, babası oldugunu tahmin ettigim adam kızdan ayrılıp kızının göz yaşlarını silip ona birşeyler söyledi. Biraz uzağımda oldugu için duymasamda, kesin 'Aglama güzel kızım' diyordu.

Acaba bende o kız gibi bisikletten düşseydim ve babam yanımda olsaydı oda mı bana öyle birşey söylerdi? Odamı o adam gibi bana sıkı bir şekilde sarılırdı?

Cevaplarının olmadığı sorular..

O kücük kız ve babasını izlerken, küçüklüğüm aklıma geldi. Ben hep onun bir gün bensizlige dayanamayacağını ve onun için geri gelecegini düşünerek geçirdim günlerimi. Her gece annem beni yataga yatırdıgında, camın önünde onun eve gelmesini bekler ve cam önünde uyuya kalırdım. Okul çıkışlarımı ise iple çekerdim belki bugün beni almaya o gelir diye. Ama okul çıkışlarıma annem bile gelmezken, babamın gelmesini beklemek ne kadarda saçmaydı degilmi?

Küçüktüm.. O zaman düşündüğüm, inandigim herşeyin gercek olacağını sanıyordum. Büyüdükçe düşündüğüm şeylerin ne kadar saçma oldugunu acı bir şekilde ögrendim. Babamın hiç düşünmeden bizden vazgeçtiğini.. Bizim onun gözünde hiç bir degerimizin olmadığını.. Baba sevgisini hiç tatmadığımı ve hiç bir zaman tadamıyacagımı bilmek..

İşte bunlar bir çocuğa verilebilecek en büyük acılardan biriydi.

Bir saniyiligede olsun kalbimin içinde babamın açtığı yaranın acısını hissettim. Bir daha hiç bir şekilde hissetmem dedigim o acıyı, karşımdaki bu manzaranın bana hatırlattığı hatıralar sayesinde hissetmiştim. Acı geldigi gibi geri gitmişti. Yada hala oradaydı ama ben hissetmiyordum.

Saatler birbirini kovalerken, ben hala aynı parkta öylece oturuyordum. Parktaki cocuklar ve aileleri çoktan eve gitmiş olsada, canım eve gitmek istemiyordu. Annem işten geç geleceği için o ev şimdi karanlık ve yanlızlıklar ile dolu bir harebeydi benim içim. Ne zaman evde tek başıma kalsam, o zaman yalnızlığı hep baş ucumda hissediyordum. Insan bir zaman sonra buna alıştım dese bile, hiç bir zaman o yalnızlığa alışamıyordu. Sadece eskisi gibi canını yakmıyordu o kadar.

Annem yanımda olabilirdi ama bana bazen öyle yabancı geliyorduki. Bazen günlerce birbirmizi görmedigimiz zamanlar bile oluyordu. Aynı evde yaşayan anne-kız yerine, iki yabancıya dönüşüyorduk. Çektiği acıları görmeyen iki yabancı.

Aşk-ı Esaret- AnkaWhere stories live. Discover now