Minnet

1.6K 65 10
                                    

Aslında normal bir hayatı vardı. Fiziksel özellikleri neredeyse akranlarıyla aynıydı. Siyah saçları, buğday teni, kahve gözleri... Kusursuz denilebilirdi, tabii yüzündeki bez parçasını çıkarsaydı. İnsanlar onun ağzının halini görse ne derdi acaba! Ne düşünürlerdi ? Korkusu buydu. Alay edilmek. Ancak bu kusurunu saklayarak daha fazla alay konusu oluyordu. Bu durumdan nefret ediyordu. Nefret, nefret, nefret! Her arkasından söylenilen kelime canını yakıyordu. İnsanlardan ve ağızlarından öyle iğreniyordu ki! Annesini bu yüzden boğmuştu. O kusursuzdu. Yüzünde tek bir bozukluk yoktu ama onun lanet karnından çıkan lanet bebeğin bir kusuru vardı! Ağzı. Ağzından korkan insanların sorumlusu annesiydi, ve cehennemi boylayan babası. Komik bir suratı yoktu, aksine ürkütücüydü. Ama o ürkütücü olmak istemiyordu. Kim isterdi ki? Lanet suratı. İğrençti. En azından o öyle düşünüyordu. Ağzı... Ağzı doğuştan gelen bir bozuklukla yana doğru kaymıştı. Yanağında bile denebilirdi. Doktorlar bunu ne kadar düzeltmeye çalıştılarsa da işe yaramamıştı. Hatta daha da kötü hale gelmişti. Yüzünde onlarca dikiş izi vardı. O bez parçasının altında çirkinlik yatıyordu. Aynadan kendisine bakarken tüyleri ürperiyordu. Belki de bu iğrençlik... Düzeltilebilirdi? Lanet doktorların cerrahi yöntemleri olmadan? Bir iğne ve iplik yeterli olur muydu? Evdeki ilk yardım kutusundan iğne ve ipliği alırken tek bir tereddütü yoktu. Odasına gitti ve aynanın karşısına geçti. Bez parçasını aşağı indirdi ve lanet yüzüne baktı. İğrençti. İğneyi yanağına götürdü ve iğnenin ucuyla dikiş izlerinden birinin üzerini çizdi. Canı yanmamıştı. İğnenin ucunu biraz daha bastırarak az önce çektiği çizginin üstünden geçti. Kan, aşağı süzülürken, narin parmaklarından birini kana bulaştırdı ve kanı kokladı. Kokusunu seviyordu. Elini yana doğru kaydırdı ve parmağındaki kanı azı dişlerinin üzerine sürdü. Kan damağında dağılırken, metalik tadı ağzına yayılmıştı. Gözlerini yumdu ve tadını çıkardı.Hoşuna gittiği aşikârdı. Ancak daha fazlasını henüz istemiyordu. Durmadı ve iğneye ipliği geçirdi. Tam ağzının üzerini dikecekken kara bir düşünce aklında kanat çırpmaya başladı. "Ya bu şekilde daha çirkin olursam?" Yüzünü buruşturdu ve iğneyi masasına bıraktı. Daha nasıl bir çözüm üretebilirdi ki? Yüzünde gözlerini gezdirdi. Aynaya konsantre olmuş bir şekilde bakarken ardından bir ses geldiğini işitti ve tüyleri anında diken diken olurken yerinde zıpladı. "A damnati anima. Ventus est!! Quid iniuriam? Te respice egestas." Bilmediği bir dil olmasına rağmen denilenleri anlamıştı. **"Kötü bir ruh. En sevdiğim! Sorun ne? Korkmuş gibi gözüküyorsun.** Korkuyla gerildi ve arkasına döndü. Görünürde hiçbir şey yoktu. Gözlerini bir saniyeliğine yumdu ve açtığında karşısında kendisinden bile çirkin birisini gördü. Onun.. Ağzı yoktu! Kendisinden daha kötü durumdaydı. Ancak nasıl konuşabiliyordu? O sırada nefes aldığında boynunda genişleyen solungaca benzer yapı dikkatini çekti. Karşısındaki adam, veya kadın, her neyse bu kez kendi dilinde konuştu. "Korkma, kızım... Sana istediğini vereceğim. Ama... Bir yemin etmen lazım." Bu sırada baş parmağını uzatıp kızın yüzündeki kana dokundu ve kanı boynundaki yapıya sürdü. Kız korkuyla geriledi. Karşısındaki şey ise gülmeye benzer bir ses çıkardı ancak ağzı olsaydı bu gülüşün gözlerine ulaşmayacağını biliyordu. Çok korkutucuydu! Düşündü. Onun ağzını düzeltebilir miydi? Ama düzeltebilseydi kendisinin bir ağzı olmaz mıydı? En önemlisi, kimdi bu?"Oh, tatlım! Çok şekersin. Göz bebeklerinin tadını merak ediyorum. Hadi, başlayalım!""Bir dakika... Ne?""Dijiloaboli filiuyuhos emit!" gibi saçma sözler bağırmaya başladı karşısındaki "şey". Sanki bozuk bir Latince gibiydi, arasına kendi dili serpiştirilmişti.Sanki yer otuz santim yükselmiş gibi hissetti ve gözleri kararak yere yığıldı. Tarif edilemez bir acı bedenini sardı ve tüm hisleri bir anda yok oldu. Mekanik bir hareketle gözlerini açtığında karşısında kendisini gördü. Karşısındaki kendisi, sanki bir toz yığınıymış gibi bir anda parçalara bölünerek havaya karıştı. Korkuyla ardına döndü ve aynaya baktı, ağzı yok olmuştu. Yoktu. İrisleri yok olmuştu, gözleri tamamen siyahtan ibaretti. İçinden bir çığlık koparırken boynundaki yapıları fark etti. O "şey" gibi gözüküyordu! İçini bir his kapladı. Kendisini bir anda inanılmaz güzel hissetti. Kusursuz gibiydi. Gülerek bez parçasını ağzının olması gereken yere bağladı. Az önce tadına baktığı kanın daha fazlasını istiyordu. Masanın üstündeki ilk yardım çantasına baktı. Annesi yaşarken bir doktor olduğundan neşter dahil tüm kesici aletler gözünün önünde seriliydi. Hepsini avcunun içinde topladı ve aşağı koşar adımlarla indi. Mekanikleşmiş olan sesi, boynundaki yapıdan dışarı süzülürken "Kimin ölümü benim elimden ise sonsuza dek huzurlu yatacak..." güldü ve ardından gelen köpeğine dönüp neşteri sırtına sapladı. "...ve yalnız çalışacağım..." Üstüne siyah hırkasını giydi ve dışarı çıktı. Ona yapılan iyiliğe ömrünün sonuna dek minnettar kalacaktı. Minnetini ise temiz ve kusursuz bedenleri o'na kurban ederek gösterecekti.

@-E-S-S- tarafından yazılmıştır. İlk CP si imiş ve ilk olmasına rağmen benim hoşuma gitti güzel olmuş gerçekten :) Umarım beğenirsiniz siz de :)


CreepyPastaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin