Bebek Büyüsü

5.3K 211 51
                                    

Efsaneye göre işinde iyi bir büyücü, sizin adınıza bir Voodoo bebeği yaparsa başınız dertte demektir. Tıpkı bende olduğu gibi.

Dışarı çıktığınızda, yaklaşık 10 adım atarsınız ve duyduğunuz çıtırtı sesleri size bir şeyleri anımsatır. Sonbahar gelmiştir. Kuruyan ve ömrü tükenen yapraklar yuvalarından ayrılıp, yerle bütünleşir. Bunu artık daha sık gördüğüm bir haftada, işime gitmek için evden ayrıldım. Soğuk hava vücudumun etrafından dolandı ve yoluna devam etti.

Nefesim üşüyordu. Ağzımdan çıkan buharı ben her ne kadar umursamasam da çocukların en büyük eğlence kaynağı bu şeydi.

Ah. İşte en nefret ettiğim bölüme gelmiştik. V155 sokağı. İşe gitmek için buradan mutlaka geçmem gerekiyordu ve yüksek bir seviyede olduğum için işe geç gidiyordum. Dolayısıyla bu saatte burada benden başka kimse olmuyordu. Yerel halk da burayı kullanamayı pek tercih etmezdi çünkü bakımsızlıktan dolayı koca sarmaşıklarla çevrili karanlık bir sokaktı burası.

Buraya alışmış olsam da her seferinde içimde oluşan tedirginlikten kendimi alıkoyamıyordum. Fakat bu seferki çok başkaydı. Çünkü tam karşımdan bana doğru çirkin suratlı, kötü kıyafetli yaşlı bir adam geliyordu. Sanırım evsiz bir dilenciydi. Yönümü her ne kadar çevirsem de her defasında benimle aynı yöne geldi ve istediğini elde etti. Sert bir şekilde bana çarpmıştı. Ne olduğunu anlayamamış, sersemlemiştim. Bağırmaktan kendimi alıkoyamadım. Koca gözleri çok şeytani bir şekilde üzerime dikilmişti.

Uzun ve pis tırnaklı elleriyle bir anda saçıma yapıştı. Çekiştiriyordu. Tanrım! dışarıdan bakıldığında ucube gibi görünen herif çok güçlüydü. Saçımı bırakmıyordu. En az 20 tel kopardı ve cebine attı. Hemen ardından cebinden koca bir makas çıkardı. Hey, bu iş tehlikeli olmaya başlıyordu. İki adım gerisin geri kaçtım. Fakat bana doğru geliyordu. Koşsam kurtulabilirdim fakat artık çok geçti. Koca makası saniyede 50 kere açıp kapatmıştı. Sonucunda bana hiçbir şey olmasa da kıyafetlerimden pek çok parça yok oldu. Garip bir şekilde onları da cebine attı. Ne yaptığını anlamak mümkün değildi çünkü bu adam kesinlikle bir deliydi. Ve sonra, hiçbir şey olmamış gibi yoluna devam etti. Şüphesiz bir deliydi. Sanıyorum ki benim de öyle yapmam gerekiyordu. Yoluma devam ettim. İş yerime vardığımda herkes halime bakıp tebessüm ediyorlardı. Ama müdürleri olduğum için pek fazla cesaretleri yoktu. Çalışma masama oturdum ve biraz rahatlamak için tam kahvemi yudumladığım sırada sağ omzumda bir sızı hissettim. Sanki arkamdan sinsice yaklaşan birisi koca bir hançeri omzuma saplayıvermişti. Ardından sırtımda aynısı. Ve dakikalar geçtikçe etkisi alanı genişleterek devam etti. Karnım, bacaklarım, yüzüm, kolum... her yerim dehşet bir ağırı içerisindeydi.

Sonraysa kalçalarımda muazzam bir acı hisettim. Bu beni ayağa kalkmaya zorladı. Ayağa kaltığımdaysa pencerenin tam yanındaydım. Sabahki adam oradaydı. Beni izliyordu. Elindeyse minik bir bebek vardı. Bebeğe bir şeyi saplayıp saplayıp çıkarıyordu. O sapladıkça benim de sızılarım artıyor, beynimi zorluyordu. En sonunda durdu ve ben de bir nebze olsun rahatladım. Sanki o minik bebeğe ruhumu koymuşlardı ve bilerek bana acı çektiriyorlardı. Korkmuştum. Hayatımda hiç ürpermediğim kadar ürperdiğimi hissediyordum. Adam delice çığlık atmaya başladı ve bebeği cama fırlatıp oradan uzaklaştı. Dışarı çıktım. Bebeği aldım. Sol omuzuna bir kalem sapladım ve eş zamanlı olarak sol omzumda bir acı hissettim. Bebeği yaktım ve küllerini çöpe döktüm. Aradan aylar geçti ve gecenin 4.00'ünde sol omuzumda bir acı ile uyandım.

Peki ya siz... Bazen sebepsizce herhangi bir yeriniz acıyor mu?

CreepyPastaحيث تعيش القصص. اكتشف الآن