Gitti...

8K 370 147
                                    

Çok duygusal bir bölüm oldu bence:( Ama severek yazdım umarım siz de seversiniz
Selin'i odada yalnız bıraktıktan sonra ne yapacağını bilemeyerek kapıda birkaç dakika bekledi. En son ne zaman çok istediği bir şeye istemiyorum demek zorunda kaldığını düşündü... Her zaman istediği olmuştu, ama bu sefer değil...

Tam aşağıya inecekken Gece'nin odasından gelen mırıldanmalarla gülümsedi, uyanmıştı ama ağlamıyordu ve bu nadir durumlardan birisiydi. Onu korkutmaktan korkarak yanına ilerledi ve beşiğinin yanına gelerek seslendi.

"Babacım..."

Gece kendi kendisine mırıldanırken bir anda babasını görmesiyle kocaman gülümsedi, gamzeleri çok şeker duruyordu.

"Uyandın mı aşkım?"

Gece minicik ellerini babasına uzatıp onu almasını istediğini belirtirken Ali de bu isteğini geri çevirmedi.

"Bu gece çok sakinsin minik hanım?"

Ali kucağında hoplattığı kızına kocaman bir öpücük sunarken Gece de ellerini babasının yüzüne götürerek gülmeye başladı.

"Sen de mi hissettin?"

Cevap bekler gibi bakmaya başladığında aklını kaçırdığını düşünerek kızını göğsüne yatırdı ve onunla konuşmaya devam etti.

"Babaya kızma olur mu? Elimden daha fazlası gelmiyor."

Gece tuhaf sesler çıkarırken Ali zor da olsa gülümsedi ve sırtını okşayarak onu sevdi.

"Masal anlatayım mı minik hanım? Özledin mi babanın masallarını?"

Kafasını dağıtacak bir şeylere ihtiyacı vardı. Yarın zor bir gün olacaktı, olacaklardan değil olmayacaklardan korkuyordu belki de... Kendisine itiraf etmeye çekinerek koltuğa ilerledi. Ayaklarını uzattı ve kızını kendisine çevirerek aklına gelen saçma sapan şeylerden bir masal uydurmaya çalıştı. Bunu hep yapıyordu.

"Evet hazır mısın?"

Gece babasına gülümserken o da masalı anlatmaya başladı.

Güneş'in kaprislerinden huzursuzluklarından bıkan Dünya artık yalnız kalmak istediğini belirterek Güneş'e gitmesini söylemiş. Güneş bu duruma çok sinirlense de geri adım atmamış ve "Karanlığa gömüleceksin! Zerre ışığın olmayacak, mutsuz olacaksın!" diye bağırarak ve Dünya'yı terk etmiş.

Dünya yıllarca karanlığa mahkum olmuş, kendisini başlarda huzurlu hissetse de hep bir şeylerin eksik kaldığını biliyormuş. Bir gün yine yavaş hareketlerle dönerken hiç beklemediği bir şey olmuş, Dünya gözlerinin kamaştığını hissederek ellerini yüzüne götürdüğünde her yerin aydınlanması ile yaşadığı şoku atlatmaya çalışıyormuş.

Gecenin kör karanlığına güneş gibi doğan bu şeyin adı Ay'mış. Dünya dakikalarca Ay'ın yavaş hareketlerle etrafında salınmasını izlemiş. Gidecek diye korkusundan hiçbir şey söyleyemiyormuş.

Ay,  öyle güzel ışık saçıyormuş ki Dünya daha ilk görüşte anlamış onun ışığına kapıldığını, onsuz yapamayacağını... Ay, her gece geliyor biraz kalıp gidiyormuş, Dünya ise her gece onun gelmesini bekliyor kalbi pır pır atarken karanlığını aydınlatmasını diliyormuş.

Ama Ay hiç yüz vermiyormuş Dünya'ya. Hem yakınına gelip ışıltısıyla onu aydınlatıp hem de bir anda çekip gidebiliyormuş. Dünya günlerce düşünmüş ne yapabileceğini ama çıkar bir yol bulamamış. Ay olmadan dünyası çok renksiz çok tekdüzeymiş.

Gece olduğunda heyecanla beklemiş Ay'ı, kalbi pır pır atarken Ay o gece gelmemiş. Kaçıyormuş Dünya'dan. Dünya kalbinin kırıldığını hissetse de bir şey gelmemiş elinden, günlerce beklemiş ama Ay bir türlü gelmiyormuş. Karanlığa gömüldüğü geceler kâbus gibi geçerken bir gün uykusundan gözünü kamaştıran ışıltı ile uyanmış. Gelen Ay'mış. Birden her taraf aydınlanmış. Dünya hızla yerinden kalkmış ve hayran hayran Ay'ın etrafında dönmesini izlemiş. Ay salınır gibi etrafında dönerken Dünya da sanki onu son kez görüyormuş gibi bir kalp çarpıntısıyla izlemeye devam etmiş. Konuşmamışlar hiç, ama Dünya o geldiğinde uyuyamaz olmuş, gerçi gelmese de onu beklemekten uyuyamıyormuş.

İstemiyorum Git! Alsel जहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें